‘’Üretici nedir? Hiçbir şey. Ne olmalı ? Her şey.  Kapitalizm nedir?  Her şey. Ne olmalı. Hiçbir şey. ’’
Pierre- Joseph Proudhon

Biz hepimiz masallarla büyüdük çocuklarımızı masallarla büyüttük, büyütüyoruz.

Çocuğun hayal dünyasına faydası tartışılmazmış.

Masal iyidir.

Eskiler masal çocuğa uygun mu değil mi pek hesap etmezdi! Ama şimdi öyle mi?

Masala karnımız tok bizim. ’’Bana masal anlatma’’.

O kadar çok masal dinledik ki, inanmıyoruz büyüklerimizin anlattığı masallara. Ondandır çocuklarımıza her masalı anlatmayız.

Bir varmış bir yokmuş diye başlar ya masallar.

Biz de geleneği bozmadan aynı şekilde anlatalım masalımızı.

Bir varmış bir yokmuş:

Kiminde bir yokmuş, kiminde bin varmış, bin de ne ki;   milyon varmış,  milyon...

Bir’i olmayanlar milyonlarca iken,  milyonu olanlar ben diyeyim bir kişi sen de on kişi, o desin yüz kişi, hadi bilemedik bin kişi...

Milyonu olana milyoner, bir’i olmayana yoksul denirmiş.

Yoksullar üretir, milyonerler semirirmiş.

Yoksullarla milyonerler ayrı dünyaların, ayrı sınıfların insanlarıymış.

Bir olmayanların kaybedecek bir şeyleri yokmuş. Milyonerlerin kaybedecek milyonları varmış. Kaybedilecek milyoncuklar. Milyonlarca milyonlar...

On’u olanlar, yüz’ü hatta bin’i olanlar da varmış ya,  işte bunlarda üretirler, çalışırlar, çalışmaz ise,  bir’i olmayanlar gibi aç kalırlarmış. Çok benzermişler bir’i olmayanlara ama on’u,  yüz’ü, bin’i olanlar pek kendini bir’i olmayanlarla ‘’bir’’ tutmazlarmış, ne de olsa kaybedecek on’ları, yüz’leri, bin’leri varmış.

İşte bu azıcık varlığı olanlar sınıf atlayıp milyoner olmayı hayal ederlermiş.

Hayal işte. Her şey hayal etmekle başlamadı mı?

Hayal etmek ayrı hayal dünyasında yaşamak ayrı. Hayal iyidir.

Bir varmış, bir yokmuş; bir zamanlar, - çok çok uzun zaman önce- bir’i olmayanlarınların ve bir’i, on’u, yüz’ü olanların çok olduğu,  milyonları olanların az olduğu ülkenin birinde bir Tek Adam yaşarmış.

Dediğim dedik öttürdüğüm düdük diyormuş. Herkes düdük çalamazmış. Düdük bu;  adabınca,  makamınca çalınacak, düt, düüt, düüüttt...

Ülkede yarı aç yarı tok gezen insanların gittikçe çoğalması huzursuzluğa sebep oluyormuş. Ekmek kuru kuruya boğazdan aşağıya inemezmiş, yanına katık istermiş. Katığa ulaşmak her geçen gün daha da zorlaşınca Tekadam’ düdüğü öttürürmüş. ’’Yaratılanı yaratandan ötürü severiz. ’’ demiş. Bir’i olmayanlar bundan birşey anlamasa da yeterince sesini çıkarmaz,  bir’, on’u, yüz’ü olanlar seviniverirlermiş hemen alkışlarla düt düte eşlik ederlermiş. Sevilmek güzel gelirmiş herkese...

Gel zaman git zaman milyonları olanlar eskisinden daha sık ve daha çok hemen her şeye zam yapmaya başlayınca bir’i olmayanlar bağırmaya, yüz’ü, bin’i olanlar homurdanmaya başlamış. Bin’i olanlar yüz’e, yüz’ü olanlar on’a, on’u olanlar bir’i olanların, bir’i olanlar da bir’i olmayanların yanın düşüvermişlerler...

Biri yer bini bakar olmuş. Bakanlar azıcık biz de isteriz deyince Tek Adamın düdüğü dütt diye ötermiş:

Ülkenin kazancından hep birlikte istifade ettiğimize göre külfetine de beraberce katlanacağız”.

Zam üstüne zam milyonerlerin kasasına gam üstüne gam geri kalanın sırtına...

şalvarı şaltak osmanlı
eğeri kaltak osmanlı
ekende yok biçende yok
yiyende ortak osmanlı

Bir varmış bir yokmuş;

Bir bakmışsın Bir’i olmayanlar birleşmiş. Bir’i, on’u olanları da yanına katmış. Birleşe birleşe BİR olmuş. BİR olmuş.  İRİ olmuş, DİRİ olmuş.

Düdük tek olmasın demiş BİR olanlar.

Yok olsun yoksulluk demiş.

Yok olsun ‘’dediğim dedik öttürdüğüm düdük’’ demiş...

Bir varmış bir yokmuş; dediğim dedik dönemi gitmiş, tek çalgı dönemi bitmiş yerini orkestra almış. Orkestrada yok yokmuş, her çalgı varmış. Ritim varmış, uyum varmış. Dans varmış. Var oğlu var varmış.

Masal iyidir. Hikaye daha iyidir...

Hayal ile yaşamak değil,  hayal etmek iyidir.

Anlatılan senin hikayendir”.

Masala karnımız tok bizim.

Bir’i olmayanlar, BİR olanlar kendi hikayelerini yazarak orkestra eşliğinde dans edecekler,  buna kuşku yok.

Üretici her şey olsun yeter ki...