Gün geçmiyor ki emniyet birimlerimizin başarılı operasyonları, bağımsız yargımız tarafından taçlandırılıp suçlular derdest edilmesin. Bu nefes kesen operasyon ve yargılama süreçlerinden biri de 12 Kasım 2012 tarihinde İzmir’de MKP’ye  (Maoist Komünist Partisi) yönelik olduğu iddia edilen bir operasyonda gerçekleştirildi. Sıradan demokratik bir ülkede kesinlikle gözden kaçırılacak birçok delil gerek emniyet mensuplarımızca gerekse bağımsız mahkemelerimizce titizlikle incelenerek bir terörist organizasyonun daha emelleri kursaklarında kaldı.

Örgüt mensuplarının profesyonellikleri polis fezlekesinden açık bir biçimde anlaşılıyor. Alışılmışın dışında yöntemler kullanan malum örgüt, derin dondurucudaki eti ve masum bir hayvanı örgütsel araç olarak kullanacak kadar gözü dünmüş. Davanın hakiminin ise konuya yaklaşımı tümüyle bilimsel metodolojilerden besleniyor.

19.yy’a kadar gerek doğa, gerekse sosyal bilimlerde egemen olan genellemeci ve yasa koyucu mantık, en küçük örneklemden genellemelere ulaşır ve genellemelerde zamanla yasa halini alırlardı. Davanın hakimi de yargılamaya bu yöntemle yaklaşmış. MKP militanlarının ağırlıklı olarak Tunceli kırsalında faaliyet göstermeleri ve faaliyet gösteren militanların sayısal olarak çoğunluğunun Tunceli nüfusuna kayıtlı olması, Tunceli nüfusuna kayıtlı herhangi birinin MKP militanı ya da sempatizanı olması fikrini beraberinde getirir. Hele bu kişi, adı geçen örgüte yönelik olarak yapıldığı iddia edilen bir operasyon sonucunda gözaltına alınmışsa, genelleme yasaya dönüşür, çünkü gözlemle ispatlanmıştır.

Davanın hakimi kullandığı bilimsel metodolojinin yanında Modern Hukukla da yetinmeyip Cermen Hukuku’na başvuruyor. Cermen kabilelerinde geçerli olan hukukta bir kabileye mensup herhangi birinin işlediği bir suçtan, tüm kabile sorumlu tutulur ve hepsine aynı muamele yapılırdı. Yani kabileden birinin isyan çıkarması halinde, geriye kalanlar desteklememiş olsalar bile onunla birlikte cezalandırılırlardı. Türk adalet sisteminde özellikle son dönemlerde yaşanan hızlı gelişim bununla da sınırlı değil. Davanın hâkimi Sayın Dilek Öztürk, sanıkların avukatının beyanına göre yargılama süresince uyuyor. Bu duruma itiraz eden sanık avukatına da Sayın Hâkimden tarihi ders niteliğinde bir cevap geliyor. “Uyuyorsam beni uyandıracaksınız” diyen hâkim, yargılama ve cezalandırma sürecinde mahkeme salonunda bulunan herkesi kolektif bir katılım sürecine davet ediyor.

Gelelim emniyet güçlerimizin gerçekleştirmiş oldukları amansız takip ve akıl almaz iz sürme örneklerine; 11 Nisan 2011 tarihinde B ve F adlı şahısların telefonlarını dinleyen güvenlik güçlerimiz adı geçen şahısların telefon konuşmalarını çözümlüyor. Örgüt mensupları, örgütsel doküman ve araçlara her ne kadar akıllara gelmesi oldukça güç olan “kavurma” sözcüğünü şifre olarak seçseler de, konuşma esnasında kullanılan “emanet” sözcüğü kendisini ele veriyor ve “kavurma” sözcüğünün aslında bir silah ya da bomba yapımında kullanılacak malzemelerin bütünü olduğunu anlıyoruz.

Güvenlik güçlerimizin başka bir takibi de 20 Ocak 2012 tarihinde gerçekleşiyor. Bu kez zanlılardan A ve H’nin telefon görüşmeleri çözümleniyor. Zanlılar arasında geçen konuşmada emniyet mensuplarının dikkatini çeken “CV” sözcüğünün, genellikle iş başvurulularında kullanılan bilgi formu niteliğinde olan “CV”den farklı olduğu kısa sürede anlaşılıyor. Nasıl mı, konuşma iki Tuncelili arasında geçiyor, ortalama bir Tuncelilinin dağda olması gerektiğine inanan emniyet mensupları, henüz dağa intikal etmemiş bu şahısların “CV” parolasını dağa çıkmak için gerekli belgeleri toplamak adına kullandıklarını anlıyor. Dağda “CV” ne işe yarar diyenlere, şu sıralar böyleymiş oradaki mevzuat.

Son olarak en önemli delillerden biri “Golden Köpek”. M.K adlı şüpheli sokakta cinsi belirtilen köpekle dolaşıyor. Polis takibine takılan köpekle sanık, polisin dikkatinden kaçmıyor. Polisin köpeği olur da örgütün olmaz mı düşüncesiyle olaya yaklaşan zeki polis, hemen anı fotoğraflayıp köpeği kırmızı daire içine alıyor. Köpeğin ideolojisi olur mu, olur. Yasadışı bir örgüte çalışıyorsa olur. Hem hayvan deyip geçmeyelim, polise çalışan köpek var, uyuşturucu çetelerine çalışan kediler var, haberleşmede kullanılan güvercinler var. Bunların hepsinin bir ideolojiden yoksun olduğunu ve kullanıldığını söyleyebilir miyiz? Maocu köpek ise son nokta, çünkü farklı ideolojik formasyonlar arasından Maoizm’e yönelmesi ilginç!