Türkiye bir güzel ülke. Çok şey görmüş, çok şey yaşamış, bilge ve dinç bir ülke. Türkiye kadim kültürleri harmanlayarak bugüne getiren güzel memleketim.

Bugün yaslı, hüzünlü ve suskunda olabilir.

Nehirler gibidir hayat; Denize koşan nehirler, kimi yerde durgun, kimi yerde hırçın, kimi yerde menderesli.

Bu ülkenin, her şehrinde, kasabasında köyünde hak, adalet, dayanışma bir yaşam biçimidir.

Politika hayat gibidir. İnsanlar ki bizim insanlarımız... Nazım Hikmet’in dediği gibi;

“Onlar ki toprakta karınca,

suda balık,

havada kuş kadar

çokturlar;

korkak,

cesur,

cahil,

hakim

ve çocukturlar”

Kimi zaman susar, geri çekilir, kimi zaman muktedirin zulmüne diklenir. Tarihte hepsi var. Tarih şahittir.

Bugün muktedir, üniversite öğrencilerine bile “bunlar terörist, onları okutmayacağız” diyorsa ve akabinde evlerine, yurtlarına operasyonlar yapılıyorsa bu güç zehirlenmesinin geldiği boyutu gösterir. Korkma,

Türkiye’de 7 Haziran seçimlerde yaklaşık 46 milyon seçmen oy kullandı.

HDP 6 milyon,

CHP 11 buçuk milyon,

Saadet Partisi 1 milyona yakın oy,

AKP 19 milyonun az altında oy,

MHP 7 buçuk milyon oy aldı.

Neye rağmen?

Yüzde 10 seçim barajına, devletleşen hükümetin tüm ideolojik aygıtlarına, seçim şaibelerine karşın daha dün bu sonuç alınmıştır.

Bugün yaşanan durum her ne ise, geçicidir.

Normalleşeceğiz. Normalleşmenin nicelik ve nitelik dinamizmi duruyor. Bir yere gittiği yok.

Normalleşmenin talepleri belli.

Kürt sorununun demokratik çözümünde ısrar, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı, ifade etme, örgütlenme özgürlüğü, emekçilerin iş güvencesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesi, medyanın bağımsızlığı, tutuklu yazar, gazeteci, akademisyen, politikacı ve doktorların serbest bırakılması.

Bu taleplerin neresi teröristlik? Bu taleplerin neresi yasadışı?

Korkma, milyonlarız bu ülkede.

Fikret Başkaya “Muhalefet Aklını Başına Almazsa” yazısında söylediği gibi bugün birlikte hareket etmenin ve yeni bir şey söylemenin zamanıdır.