Ordu’da, 04.12.2019 günü evine dönerken, 20 yaşında bir kız, yaşamının baharında evinin kapısında Özgür Arduç adında suç dosyası oldukça kabarık biri tarafından acımasızca öldürdü. Ceren Özdemir olayı yaşanan son kadın öldürülmesi değil. Bu kültür, bu sistem daha çok kadınların canlarının alınmasına kapılar aralayacak.

Kadınları erkekler tarafından öldürülmeleri, bu topraklarda yaşanan sıradan olaylardan biri durumunda.

Ceren Özdemir hiç tanımadığı birinin sapkın düşünceleriyle seçtiği suçsuz bir insan.

İnsanlar “Kendilerinden güçsüz olanları öldürme” yerine, “Koruma, kollama, yaşatma” bilincine ulaşamadan insanlaşamazlar.

Acımasızlık ortamına doğma

Ceren Özdemir’i öldüren Özgür Arduç’un babası Hüseyin Arduç eşinin annesini öldürdükten sonra eşinin kardeşi tarafından öldürülmüş. Özgür Arduç doğunca, babası annesinden ayrılmış. Özgür Arduç sevgisizliğin kol gezdiği, fırtınalı bir yaşama açmış gözlerini. Bu ortamda kendisi de ölümle burun buruna yaşamış. Anne sevgisi, baba sevgisi, aile sevgisi, toplum sevgisi gibi güzellikleri yaşayamamış. Yetiştirme Yurduna verilerek orada yetişmiş.

Böyle bir ortamdan, böyle bir aileden ancak Özgür Arduç ya da ona yakın insanlar yetişebilirler. İnsan sevgisiyle dolu insanlar yetişmesinin olanağı yoktur.

İnsanları acımasızlık noktalarına getiren, böyle ruhsal bunalımlara sokan koşullar, iyi, olağan, düzgün koşullar olmaktan uzak olan koşullardır.

Tavuğu kesemeyecek ölçüde acıma duygularıyla kaplı insanlar yanında, hiç tanımadığı bir insanın boğazına bıçak saplayarak öldüren insanların duyguları, yaşadığı koşulların, ortamların ürettiği sonuçlar olsa gerek. Hiç kimse acıma duygularıyla donatılmış olarak doğmadığı gibi, hiç kimse öldürme, öc alma duygularıyla donanmış olarak doğmaz. Özgür Arduç, sevgiyle yetişebildiği bir ortama gözlerini açmış, böyle bir ortamda büyümüş olsa, kesinlikle böyle acımasız bir insan olamazdı. Şiddet öğrenilmiş bir eylemdir. Şiddet gören, yaşadıklarının öcünü başkalarından almaya çalışır.

Tutukevinden neden çıkabildi?

Özgür Arduç, daha önce işlediği öldürme, hırsızlık gibi suçlar nedeniyle tutukevine konulduktan sonra, kapalı tutukevinden, açık tutukevine alınmış. Buradan dışarı çıkışıyla ilgili iki bilgi yayıldı; 1) Kaçarak çıktı. 2) Evci izni alarak çıktı. İkisinin de özür olarak görülecek yanı yok. Bu nedenlerin ikisinde de, tutukevi yönetiminin, devletin suçlu olduğu açık. Bu olay, tutukevlerinde yeterli korumanın, yönlendirmenin olmadığını ortaya koymakta.

Topluma uyum sağlayacak duruma gelmeden salınmamalı

Bir suçlunun, özgürlüğünün kısıtlanmasında, topluma uyum sağlayacak duruma getirilmesi gibi bir amaç vardır. Verilen cezayı çektiği süreçte, suçlunun dışarı çıktığında topluma uyum sağlayarak yaşayabilecek ruhsal yapıya kavuşup kavuşamadığına bakılması zorunluğu var. Buna sağlamak devletin görevi. İzinli ya da kaçarak dışarı çıkınca 2 gün içinde, önüne gelen birini boğazlayacak durumda ruhsal sağlığı yerinde olmayanların, serseri mayın gibi toplumun içine salınması, hem suçlulara hem de topluma yapılan büyük bir kötülük.

Kadınların öldürülmesi

Kadınların öldürülmesi, yaşanılan kültürel ortamın meyveleri olsa gerek.

Kadınların öldürülmediği bir Türkiye’de yaşamak için, kadınlara bakış algımızın değişmesi gerekmekte.

Kadının ötekileştirildiği, ikinci sınıf yurttaşlar durumuna getirildiği toplumların gelişmesi, insanca yaşama yolunda ilerlemesi olanaksız.

Ülkedeki sistem değişikliği kadınları hedefe koyarak ilerlemekte. Bu gidiş, kadın ölümlerinin dolu dizgin yükselmesine etki eden önemli etkenlerden bir.

Tüm insanlık suçlu

Kadına yaşatılan acılardan tüm insanlık sorumlu.

Dünyanın bütün ülkelerinde, dünyanın tüm kadınları için baskıcı yönetim sistemlerinin adımları aşağı yukarı aynı.

Kadının ekonomik özgürlüğünün kısılması, evlere kapatılması, beyinlerini kullanacakları iş dallarının yokluğu ya da buralarda çalışmalarına engeller getirilmesi, ev dışındaki tüm alanların kadınlar için güvensiz duruma getirilmelerinden tüm insanlık sorumlu.

Sorunu kadınlar çözecek

Kadınların çevrelerine örülen duvarların yıkılması, özgürleşebilmeleri kadınların verecekleri savaşımlarla yıkılabilecek. Erkek egemen bir dünyada, erkeklerin kadınlara özgürlük tanımaları, insan hak ve özgürlüklerine bir yaşam sürmelerini sağlamalarının olanaksız olduğu anlaşılmakta.

Kadınların özgürlüğü, kadınları dayanışmalarının, tüm kadınların iyiliği için yine bütün kadınlarla büyük bir akıl oluşturup zorladığında, Türkiye’nin, Dünya’nın önü açılacak, tüm toplum nefes alacak. İnsanlığın özgürlüğü kadınların özgürlüğüyle gerçekleşecek.