Kadınlar yetişme çağından itibaren kadın olmalarının ağırlığını hep ruhlarında hissederek büyüyorlar.

Regl olduklarında içlerini bir suçluluk kaplıyor önce çocukluktan çıktıkları için daha çok fak edilecekleri için fark edildikleri için suçlanacaklarını hissedeceklerinden içlerini panik kaplıyor.

Yazımı okurken kendilerini yoklayıp abarttığımı düşünenler olabilir.

Davranışlarımı yönlendiren bizim bilinçaltımızdır, bilerek isteyerek yaptığımızı

sandığımız şeyleri yönlendiren bilinçaltımızdır. Herkesin bir dönem ruhu sıkılır regl dönemleri yaklaştığında zamanla sıradanlaşır bugünler. Artık yumurtalarımız işlevini kaybettiğinde bu sefer kadın olmanın en büyük özelliklerinden birini yitirmenin paniği kaplar içimizi. Bedenimizde ayrı tepki verir. Sinirlerimiz tavan yapar.

Göğüslerimiz belirdiğinde bir süre sokağa çıkmak istemeyiz insanların bize davranışları değişecek diye.

Annemin apartman komşusu babasının göğüsleri belirginleşince kendisini okuldan aldığını artık fazla dikkat çektiğini, ailenin erkeklerinin başını belaya sokmamak için annesinin onu evde oturmaya zorladığını söylemişti. Evlendiğinden beri de kocasından şikayetçiydi çünkü adam uzun seyahatlere çıkıyordu ve başka bir kadın olduğundan şüpheleniyordu. Çocukları vardı onları bırakıp ya da onlarla birlikte evine dönmeye niyeti yoktu o yüzden kocasının durulmasını bekliyordu.

Bugün Deniz Aktaş’ın annesiyle tanışmaya gittim. Annesi, teyzesi ve anneannesi ile sohbet ettik. Bir Deniz’in kedisi Lara vardı. Herkese yanaşmazmış, benim önce ayaklarıma dolandı, sonra yanıma oturup başına koluma yasladı. Deniz’in annesi senin Deniz için geldiğini anladı bak dedi.

Deniz birlikte yaşadığı kendisinden 20 yaş büyük Lokman Barış ile çocukluğundan beri tanışıyormuş. 9 yaşındayken anne ve babası ayrılmış, mahallenin Barış ağabeysiymiş, Lokman Barış, Deniz büyükten sonra birbirlerine aşık olmuşlar. Teyzesi baba eksiğini onda tamamladı bunu aşk sandı diyor.

Birliktelikleri boyunca süreli kıskançlık yüzünden kavga etmişler. Deniz ondan ayrılmak istemiyormuş, bir hata olarak görüyormuş ilişkisini ama hatasını kabul edip ayrılmayı kendine yediremiyormuş. Bundan sonra biriyle tanışsam ona Barış’ı nasıl anlatacağım diyormuş, geçmişim beni bırakmaz diyormuş.

Lokman Barış, Deniz ondan ayrılmasın diye sürekli tehdit ediyormuş genç kadını. O da annesine kardeşlerine bir şey yapmasından korkuyormuş. Genç kadını ailesi ile görüşmesini engelliyormuş, onu ailesinden bile kıskanıyormuş.

Lokman Barış, Deniz’i vurduğu silahı Diyarbakır’dan getirtmiş.

Mahkeme ona silahı getiren insanları serbest bırakmış.

Kavga ettikleri son gece, Deniz önce pencereden uzanıp yardım istemiş, elinden kurtulup komşularının kapısı çalmış, sabah 05.00 diyerek kimse açmamış kapısını.

Korkuyorum demiş, Deniz ölmekten korkuyorum bana yardım edin, kapısını açmayan komşuları, polisi arayıp yardım istemişler.

Kapının önünde polisler, çevik kuvvet, ambulans kapanın önünde beklemiş bir buçuk saat, Lokman Barış kapıyı açmasına izin vermemiş. Bağırmamasını, yardım istememesini söylemiş, ama Deniz, yardım edin diye bağırınca kafasına, kalbine silah sıkmış. Deniz’in hayatını aldıktan sonra annesini aramış, kızınızı öldürdüm demiş. Sonra polisler içeriye girmiş.

Polislerden biri mahkemede, isteseydim kapıyı kırardım ama kırmadım demiş.

Deniz’in annesi, polisler orada, kapının önünde bekleyeceklerine, kapıyı açıp içeri girselerdi, Deniz şimdi yaşıyordu diyor.

Benim apartmanımda bir kadın çığlıklar atsa, yardım istese, ona kapımı açarım diyor. Ben olsam ben de açarım.

Apartman komşuları önce mahkemede silah sesi duyduklarını söylemiş sonra da hiç bir şey duymadıklarını söyleyip ifadelerini değiştirmişler. Hiç mahkemeye gelmeyen apartman komşusu tanık varmış.

Deniz’in annesi Figen Hanım mahkemelerde daha çok insan olmasını istiyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız platformu dahil daha çok insanın mahkemede yanında olmasını istiyor.

23 şubat da Antalya da Deniz Aktaş’ın 8. kez mahkemesi görülecek. Kızının katilinin ağırlaştırılmış müebbet almasını istiyor. Onun aftan yararlanıp yeniden sokaklara dönmesini istemiyor. Deniz’in teyzesi biz müebbete mahkum olduk, o adamın özgür olmasını istemiyoruz diyor.

Deniz’in kedisi Lara, tıpkı kocası tarafından boşanmak istediği için bıçaklanarak öldürülen Muhterem Göçer’in annesi gibi dizileri seyretmeye tahammül edemiyormuş.

Hatırla Gönül dizisinin ilk bölümünde Gönül’ün parmağını nişanlısı kırdığında, lütfen yapma diye kadın çığlık attığında, Deniz’in kedisi uyuduğu yerden fırlayıp kalkmış, evin içinde ağlayarak dolaşmaya başlamış, sonra da Deniz’in resminin başından ayrılmamış. Lokman Barış’ın Deniz’i silahın sesini bile tanıyormuş.

Annesi, yanına gelip oturan Lara’yı okşarken, bu da bize kızımdan miras diyor.

Dinlediğim ikinci insan hikayesinden sonra anladım ki kadınlar ayrılmayı düşündüklerinde önce toplumun tepkisini düşünüyorlar.

Yine doğdukları günden itibaren onlara yüklenen kadın olmanın yükünü hissediyorlar.

Mesleklerimizi, okullarımızı, kocalarımızı seçerken tek kişilik düşünmüyoruz. Hayallerimize dahil olan çok kafa sesi oluyor. Bizi yerimizi konumuzu bildiren, belirleyen insanlar çok uzak olsalar bile pervasızca fikir beyan etmekte kendilerinde bir kusur bulmuyorlar.

Eşit olduğumuzu bize hissettirecek tek alan ailemiz, sosyal hayattan önce bize zekalarımızın, cinsel kimliğimizin denk olduğunu hissettirecek, öğretecek olan alan içine doğduğumuz aile.

Farkındalığımızı arttırıp başkalarının da bunun farkına varmasını sağlamalıyız.

Güzel günlerde görüşelim.