Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri, yönetim sisteminin, merkezden yönetimin ağır baskısı altında, merkezin gözetimi, denetimi altında olması.

Yönetimin yerel ellerde toplanarak, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi yerine her geçen gün birkaç adım daha merkezden yönetimin ağırlığını koymasına tanık olunmakta.

İstanbul Büyük Şehir Belediyesinin, Boğaz’da kıyısı olan 4 ilçe belediyesinin, İstanbul Boğazı’nın yönetiminde yetkisi yoksa yetkili olmasına, çıkarılacak yasayla yetki verilmesi gerekmekte. Bunun tersi yapılarak, yetkilerinin ellerinden alınması yoluna gidildiği görülmekte.

“Getirim” olarak tanımlanan rant, bir mal ya da paranın belirli bir süre içerisinde emek verilmeden sağladığı gelir olarak”(1) tanımlanmakta. Bu olayın temeli, bu getirinin kimlerin denetiminde olacağı çatışması olsa gerek.

İstanbul Boğazı’nın yönetimini ele geçirme çabalarının, bu Dünya incisi olan yeryüzü parçası üzerinden elde edilecek gelirin bölüşümü kavgası olduğu kanısındayız.

İstanbul Boğazı’nın yönetiminin Cumhurbaşkanlığına bağlanması, bu güzelim yeryüzü parçanın daha iyi korunmasına mı, daha çok yapılaşmasına mı neden olacak? Görüşümüz ikinci olasılığın daha yüksek olduğu yönünde.

İstanbul Boğazı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilçe Belediyeleri aracılığıyla yapılamayan yapılaşmaya açılmasının önü mü açılmakta? Bunu zaman gösterecek. Bir öngörüde bulunmak gerekirse, İstanbul Boğazı’nın beton yığınına dönüşeceği olasılığı daha yüksek. Son 25 yılda yapılanlar bunun kanıtı.

İstanbul Boğazı Araplara daha kolay mı satılacak? Geçmişte yaşananların okları bunu düşünmemiz gerektiğini göstermekte.

“Yabancı yatırımcılar Boğaz'daki 30 kilometrelik sahil şeridine rotayı kırdı. 600 yalının 100'e yakınını yabancılar aldı. En son Şehzade Burhanettin Yalısı (Erbilgin Yalısı) 150 milyon dolara Katarlılar'a satıldı. Boğaz'da 600 yalı var. Bunların 366'sı tarihi eser niteliği taşıyor. Sarıyer'de 136, Beykoz'da 109, Üsküdar'da 84, Beşiktaş'ta 37'si bu nitelikte...”(2)

İstanbul Boğazı’nda bulunan 600 villanın, Boğazların Yönetimiyle ilgili yasayla, Cumhurbaşkanlığına verilmesiyle yetkileri ellerinden alınmaya çalışan 4 ilçe belediyesinin sınırları içinde olduğu görülüyor.

Yanızca villalar, apartmanlar, daireler değil, Türkiye tarihinde çok önemli bir yeri olan

“İstanbul'daki askeri okullar arasında bulunan Kuleli Askeri Lisesi, kentteki en değerli arazilerden birine sahip. İstanbul Boğazı'na neredeyse sıfır konumda bulunan okulun binası hakkında çok çarpıcı bir iddia ortaya atıldı.

Parlamento Haber isimli internet sitesinin iddiasına göre, KULELİ ASKERİ LİSESİ'nin bulunduğu arazi ve bina, 2012 yılında Suudi Arabistan kraliyet ailesine satıldı. Tam 4 yıl önce gerçekleşen bu satışla birlikte, ekonomiye sıcak para girişi sağlandı”(3)

Bu konuda yayılan bilgilerin henüz doğruluğu kanıtlanmış değil. En azından biz bilmiyoruz. Yanlışlığı konusunda yeterli açıklamalar da yok. Gelişmeler bu bilgilerin doğruluğunun gündeme geleceğini göstermekte.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın özel helikopterle Katar Emirini İstanbul Boğazı üzerinde gezdirmesi, Katar Emirine buraları tanıtma, ülkemizin güzelliklerini tanıtma amacını mı taşıyordu? Yoksa yeti satışlara ortam hazırlama mıydı? Bunları zaman gösterecek.

İstanbul’un, İstanbul Boğazı’nın geleceğinin daha kötü günlere gömülmemesi için, yönetiminin Yerel Yönetimlere verilmesi, burada atılacak her adımın Yargı denetimine açık duruma getirilmesi gerekmekte.

--------------------------------------------------

(1) https://emlakkulisi.com › guncel › rant-saglamak-ne-demek

(2) https://www.borsagundem.com › haber › yabancilar-bogaza-akin-etti-100-..., Yabancılar Boğaz'a akın etti, 100 yalı aldılar, 26 May 2019

(3) https://www.birgun.net ›, 14.08.2019