İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildi, karar kesinleşirse İmamoğlu siyasi yasaklı sayılacak. Bu yaptırımın amacının İmamoğlu’nu siyasal sistemin dışına atmak olduğu anlaşılıyor.

Bu kararın hukukla, akılla ilgisinin olmadığı görülüyor. İmamoğlu’nun hakaret ettiği iddia edilen YSK üyelerinin hiçbiri, yapılan yargılamada davacı değil. Açıkça İmamoğlu davası, hukuka uygun değil, siyasi bir dava. Sonucu da öyle olacak gibi gözükmekte.

Ekrem İmamoğlu, kamu görevlisi olan YSK üyelerine “ahmak” dediği için bu yaptırıma uğratılırken, bu sıfatın onlarca kez ağırı olan sıfatlarla, on binlerce kez insanları aşağılamış olanlar hiç yargılanmadılar bu ülkede.

‘Ahmak’ kavramı aklını gereği gibi kullanmayan kişi ya da kişilere yakıştırılan bir sıfat. Aklını gerektiği gibi kullanmayan, bön, budala, aptal anlamları taşımakta.

Bu kavram, suç oluşturuyorsa, Ekrem İmamoğlu’na “ahmak” diyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da yargılanmalı.

Ülkede hukuk, söyleyen, eylemde bulunan kişiye göre eğilip bükülen bir araç durumunda. “Ahmak” sözcüğünü kullanan Ekrem İmamoğlu ya da yönetimi karşısında olan biriyse, 3 yıla yakın tutukluluk, sözgelimi, AK Parti Ankara Milletvekili Aydın Ünal söylerse düşünce özgürlüğü olarak karşımıza çıkıyor.

Hukuk, siyasal öç alma aracı olarak kullanılmamalı. Bunu yapanlar da yargılanmalı.

Yargı verilen cezayı iki kez artırmış. Bu tutum bir öç alma girişimi. Böyle hukuk, bu biçimde hukukçuluk olamaz.

İmamoğlu gibi, mühürsüz oy pusulalarını geçerli sayarak, kazanılamayan seçimleri kazandı gösteren YSK üyeleri de yargılanmalı.

Erdoğan’ın yükseköğrenim diploması olmadığı AİHM'e taşındı. Bu doğruysa, Cumhurbaşkanlığı için yeterli öğrenim belgesi odan 2 dönem adaylığını geçerli sayan YSK yargıçları da yargılanmalı.

İnsanlar, toplumları küresel hukuk ilkeleri karşısında eşitlenemezlerse, yaşamın hiçbir alanında eşitlik sağlanamaz.

AKP-MHP yönetimi, İstanbul Belediye Başkanlığı yenilgisini bir türlü içlerine sindiremedi. İstanbul, ülkenin beşte biri, ekonomini %40’ını oluşturan en büyük kentimiz. İstanbul ilinin geliri, ülkeyi kemirmeye çalışanların aklından hiç çıkmıyor.

Hukuku, karşınızda olanları, sevmediklerinizi yıldırma, yok etme aracı durumuna getirmek, toplumsal yaşamda iyiden yana tüm değerleri silip süpürmekle sonuçlanır.

Hukuk bitince çürümeyen hiçbir şey kalmaz. Hukukun bittiği yer, tuzun koktuğu yerdir.

“Hukuka, insan hak ve özgürlüklerine uymayan bir kararın altına imza atmam, simit satarak onurumla yaşarım” diyebilen yargıçların, savcıların sayısı yok denecek ölçüde az.

Devletin hukuk tanımadan uyguladığı güç kullanma araçları, kin, öfke, gözyaşı, gerilim üretmekten başka işe yaramaz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ölçütlerine göre suç oluşturmayan, dava açılmasına bile gerek görülmeyecek “ahmak” sözcüğü için dava açarak, siyasal öç almaya kalkışanlar, kişiye göre suç uydurmanın bedellerini ağır biçimde ödeyeceklerdir.

Aklını kullanmak, kişisel çıkarları için, başkalarının kötülüğünü istemeyerek, gerçeklere, insan hak ve özgürlüklerine saygılı davranarak ortaya konulacak bir eylem.

Bizim gibi ülkelerde, aklını gereğince kullanabilen insan bulmanız olanaksız gibidir. Aklını dürüst biçimde kullananı sistem yok ediyor.

Hiç kimse hukukun üstünde olmamalı. Toplumsal, siyasal yaşamın neresinde olursa olsun, kimsenin bir başkasına aşağılayıcı, onurunu kırıcı söz söylemeye hakkı olamaz. Başkalarını aşağılamaya, küçük düşürmeye yönelik sözler söyleyen cumhurbaşkanı da, bakanlar da, belediye başkanları da, sıradan yurttaşlar da yargılanmalılar.

Hukuk, sokaklarda kağıt toplayan birisiyle devletin en üst basamaklarında görevli olanlara aynı ölçüde uygulanamazsa, toplumda birlikte yaşamayı değil, ayrışmayı, toplumun bireylerinin güvence içinde yaşamalarını sağlayan bir araç değil, güvencesizliğin kaynağı olan bir güç durumuna gelir.

İktidarın maskesi bir kez daha düştü. Siyaseti yargı yoluyla düzenlemeye, karşılarında olanları yargı eliyle susturarak çalışan bir anlayış, bütün çıplaklığıyla kendini gösterdi. Bu yüz, AKP’lilere bile çirkin görünecek. Ülkeye ayrımcılık, ötekileştirme, kin, öfke, öç alma duyguları ekmekten başka işe yaramayacak.