Bir kahramandan nefret edilir mi? Ben ettim.

“Hakan: Muhafız” dizisini seyrederken, öfkelendikçe bastım tuşa, sahneyi on saniye atladım ama yine de Muhafız Hakan gibi Hayırrr diye bağırmadan bitirdim sekiz bölümü.

Sonuna kadar seyretme sebebim Muhafız’ı iki sezondur koruyan Zeynep’in sabrı belki de. Bekledim. Şimdi bir şey olacak, her şey düzelecek umuduyla, ama iki sezon bitti henüz Hakan nazlanıp, sızlanmalarından arınamadı.

Evet normal insanlar sevdiklerini kaybedince havaya kafalarını kaldırıp isyan eder, hayırrrr diye, bağırır. Ya da biz Türk filmlerinden öyle öğrendik. Ama bir şehri kurtarmak için seçilmiş birinin çok fazla zaaflarının olması, hemen gaza gelmesi ve her seferinde yenilgiye uğraması, sonra mırıl mırıl ağlaması, insanı bir süre sonra usandırıyor.

Resmen iki sezondur Muhafız’a gömleği cuk diye oturdu ama Hakan bir türlü Muhafız olmaya ikna olamadı. Tüm alem onu yola sokmaya çalışıyor. Bazen buna düşmanı olan Ölümsüzler de dahil.

Birinci sezonu sabırla seyrettim tek kelime yazmadım. Çünkü dizi yabancı bir televizyon kanalına seçilmişti. Kompleksliyim, kıskancım herhalde. Algım bozuk, ön fikirliyim, dedim.

Bana göre Netflix dizilerinin normal akışına uymuyordu, senaryonun akışı. Bizim dizi anlayışımızda birinci bölümde hiç acele etmeden karakterler ve mekan tanıtılır. Olaya giriş yapılır. Muhafız’ın ilk sezonunda sekiz bölüm neredeyse böyle girizgahla geçti tam mevzuya girdiler derken sezon bitti.

Birinci sezonda Hakan sonunda ikna olmuş gibiydi, ona yardım eden Sadıklar da genç ve profesyoneldi. Hızlı ve akıllı hareket ediyorlardı.

İkinci sezonda herkeste bir trip atma sorunu var. Hem çok tehlikeli bir durum var, İstanbul yok olacak, Ölümsüzler dünyayı yok edecekler, diyorlar. Ama kimse kimseyi beğenmiyor. Zaten ekip bir çocuk, iki yaşlı, hızlı ekipten Zeynep, Ölümsüzlerin kontrolünde elden ele gezen Leyla ve Muhafız soyundan kötü tohum Levent’ten ibaret.

Hem muhafız soyundan olup nasıl kötü tohum olunuyor onu bilmiyorum. Adam gömleği giyince banka soyuyor, kendi için intikam alıyor, kişisel kararlar alıyor, gayet arabesk düşünüp, anne babamı öldüren bu gerzek dünyada bütün insanlar kötü, yaşamasın bence diyor. Kötülerden yana olup, dünyanın yok olması için onlara yardım ediyor. Ama kendi yaşamak istiyor, onlarla birlikte.

Bizim algımız iki boyutlu, derinliği olmayan karakterlere alışmış olabilir ama sürekli ağlayan birini de muhafız yapmazlar herhalde.

Ya da dünya yok olurken sevgilinle iki gün tatile gitmezsin.

Ya da ölümsüzlerle savaşa silahla gitmezsin. Üstelik savaşa yaşlı kadın elinde minik bir silahla, küçük bir kızla, köprünün üzerinde tuzak olarak çuvallarla barikat kurup, arkasına saklanarak bunu yapmazsın.

Ölümsüzler o kadar beklemişler dünyaya gelmek için ölmeleri de çok kolay oldu. O da başka bir durum.

Ölümsüz olmak zenginlik getiriyor onu az buçuk anladık.

Onlar da duyguya boğulmuşlar. Aşık olanı var. Güce tapanı var. Bıçağını çat çut çevirip manyak olmaya çalışanı var.

Onlar da pek kıvamında değildi anlayacağınız.

Dizinin uyarlandığı kitabı okumadım ama bizim gördüğümüz Ölümsüzler alameti kıyamet tipler değil.

Çok berbat oyuncular olduğu gibi muhteşem oyunculuklar da var dizide. Onlardan biri Ölümsüzlerden olan Saygın Soysal (Mergen). Onu seyrederken anaa harbiden bu adam uzun bir uykudan yeni kalkmış niyeti hiç iyi değil, hepimizin tozunu attıracak, diye düşünüyorsun.

Faysal (Okan Yalabık) aşık ölümsüz, gençliğinde çok yakışıklıydı. Her genç gibi ışık saçardı. Onu da tam canım Ölümsüz ama aşıkların kalbi var adamda derken hop tuzağa düşüren bir yanı var.

Leyla’ya da (Ayça Ayşin Turan) Karagül’deki o çığlık çığlığa sesi yüzünden galiba hala alışamadım. Röportajını izledim Muhfızla ilgili orada sesi gayet normal. Rol yaparken mi tiz çıkıyor anlamadım ama ben sesine bir kapılıyorum ayarlarım kaçıyor ne yaptığını görmüyorum kızın.

Bana hep haksızlık geliyor kabiliyetsiz de olsa yüzü tanınmış insanların ön planda olup yetenekli insanların yardımcı rollerde olması.

Ama her durumun kendi saçma kuralları var, kendisinin icat ettiği, herkese uyması gerekmeyen.

Muhafız iki sezon daha onay almış. Yolu açık olsun. Sabredip seyretmeye devam edeceğim. Sonuçta bizim dünyaya açılmış bir yüzümüz.

Netflix’te aynı gün bir başka dizi daha başladı. İlk önce onu seyrettim. Ne yalan söyleyeyim.

Konu itibari ile birbirlerine benziyorlar. Kurgu daha yakın zamanda geçiyor. Çözümler yine eski inanışlarda aranıyor.

Bir vakıf var. O vakfın görünen yüzü, amacı insanları eğitmek onlara yardım etmek. Zengin insanlara meditasyon, psikolojik yardım, yaşam koçluğu gibi ruhsal amaçları var.

Fakirlere sağlık hizmeti, gençlere madde bağımlılığı ile ilgili destek veriyorlar.

Tarikatlar aslında. İnsanların Adem ile Havva’dan çoğaldıkları için kocaman bir aile olduklarına inanıyorlar. Ama bir de Lilith varlığından söz ediyorlar. Lilith, Adem’in Havva’dan önceki karısı ve o kanatları olan bir iblis ya da melek.

Dünyaya onun yeniden geleceğine ve insanlara şifa dağıtacağına ya da hakim olacağına inanıyorlar.

Ben ikili ya da çelişkili anlatmıyorum bu arada dualite onların inançlarında var.

Vakfın görünen yüzünün ardındaki sır gibi, vakfa üye olanların da görünen yüzlerinin ardında derin bir sır var. Kimin masum kimin iblis olduğu belli değil.

Bu dizinin adı Chambers.

Chambers’in birinci sezonu yayınlandı

Bu diziyi güzel yapan unsurlardan biri de Uma Thurman.

Gerçi Sasha rolündeki Sivan Alyra Rose da çok yetenekli. Kalbi durduğu için kalp nakli olan kız, içinde bir yabancının yaşadığını hissediyor. Yapmak istemediği şeyleri yaptırıyor ona bu yabancı ruh ve kendisindeki farklılıkları beden diliyle, yüzünün mimikleriyle çok güzel ifade ediyor Sasha.

Uma Thurman (Nancy) kızı ölen bir anneyi canlandırıyor. Kızının kalbini taşıyan Sasha’dan hem nefret ediyor hem de onu yanından ayırmak istemiyor.

Chambers korku dizisi kategorisinde yer alıyor. Ancak korkunç sahnelerden daha çok duygusal sahnelerin olduğu, doğaüstü güçlerle insan hallerinin harmanlanıp anlatıldığı, hayırrr diye sabır patinajları çekmeyeceğiniz bir realitede derdini anlatan bir iş.

Belli ki dünya bir sıkışma halinde kahramanını arıyor. Ya da bize siz tanrı parçacığısınız dedikleri için biz içimizdeki kahramanı çekip çıkarma derdindeyiz. O yüzden zihnimiz gelecekle ilgili de böyle doğaüstü planlar yapıyor.

Ya da bir üst akıl bizi geleceğe hazırlıyor. Seyrettiğimiz filmlerin karelerinin arasına simgeler yerleştiriyor, gelecekte göreceğimiz rüyaların senaryosunu yazıyor.

Güzel günlerde görüşelim ve görüşmelerimiz iyiliklere vesile olsun.