Son ihtilal olduğunda ben lisedeydim. Okulumuzda yatılı kızlar vardı. Parasız okuyan yatılı kızlar. Suratları hep asık olurdu. Agresiftiler. Korkardım onlardan, hiç biri arkadaşım değildi. Muhallebi çocuğuydum ben. Bizimkiler kız lisesine gideceksin, demişti eve en yakın okul. Ben de kabul etmiştim.

Bir gün teneffüste bu suratı asık kızlar Zülfü Livaleli’nin bir şarkısını söylemeye başlamışlardı. Yine agresif, sert, marş gibi. Duymamak için sınıfı terk etmiştik ben ve diğer korkak muhallebi çocukları.

Şimdi atv de yeni bir dizi başladı. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz. Dizinin jenerik müziği Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz ama Zülfü Livaneli söylemiyor şarkıyı.

Senaryosunu Raci Şaşmaz yazmış. Raci Şaşmaz 2001 yılında Osman Sınav ile birlikte Deli Yürek dizisini yazmış sonra Kurtlar Vadisi ve onun biri sürü versiyonunu. Kardeşine Pana Ajansı bırak kendi yapım şirketini kurmuş adı Fark ve ülkemizin en genç holding sahibi. Bunları googledan öğrendim elbet.

Kurtlar Vadisi ve Raci Şaşmaz, ben de ciddi ve suratı asık sinir bozucu kavramlardı daha önce hani insanın kafasına imgeler yapışır ya ondan. Geçen Muro diye bir komedi filmi seyrettim. Raci Şaşmaz komik olabiliyormuş. O da Kurtlar Vadisinin içinden çıkmış bir karakter aslında. Kaç gündür kafamı kurcalıyordu yahu hem komedi hem böyle racon kesen ders verir dizileri nasıl yazar insan diye meğer Kurtlar Vadisinde sürü sepet senarist çalışmış. Eğlenceli duygusal senaryoları Raci Şaşmaz yazıyor herhalde.

Diziyle seyredenlere ayar çekme görevi atv kanalında bu diziye verilmiş bu sefer. Bu arada Digitürk artık Samanyolu ve onu kardeşi olan kanalları yayımlamayacakmış. 2 ay önce Digitürk’ü Katarlı şirket Bein Medya satın almış. Cumhuriyet savcılığından onlara emir gelmiş kapanmış. Haberi bugün gördüm. Artık insanların bir kısmı şu bir zamanların yakışıklı oyuncusu Engin Koç’un yönettiği Şefkat Tepe şimdi adı Sungurlar oldu, o diziyi seyredemeyecekler.

Neyse işte biz konumuz olan Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisine dönelim.

Akıl ve duygu çatışması almış başını gidiyor, beyindeki sağ lopla sol lop arasında gidip geliyorlar tüm karakterler.  Sanki toplumun delirmesinin aynası gibi.

Her zaman aynaya bakmak istemeyiz. Keyifli olduğumuzda aynada gördüğümüz süperdir. İçimiz bunaldığında gözlerimizi kaçırırız. Kimi öğretilere göre eve ayna sokmak hiç mübah değil. Eşine dostuna bakacaksın kendini görmek istiyorsan, kelimelerine, yaptığın işlerin sonucuna. Kaderine, ölüm şekline.

Dizi de aptal bir çocuğa memleket havalarını sil baştan öğretir gibi hocalar var içinde. Seyircilerden de iki eleman seçmişler sanki. Biri Hızır Çakırbeyli’nin Londra’da okuyan kardeşinin oğlu diğeri onun düşmanın biricik kızı, bunlar sevgili üstelik. Bu dişi ve erkek zekiler, gençler ve günahsızlar. Herkes alıyor bunları karşısına kendi meşrebince doğruyu anlatıyor.

Ve kadınlar var tabi. Yine eziklerler. Sevdikleri için çocukları olduğu için hırsları yüzünden yakalanmışlar bir yerlerinden. Öyle eşelenip duruyorlar meşreplerince.

Komik olanı mafyacıların karılarının omuzlarında ceketleri var.

Aptal olanları sadece seksi.

Erkekler mi onlar dünyada gezinin küçük tanrılar. Öldürüyorlar, kadınları kandırıyorlar. Çocuklara merhamet gösteriyorlar. Sadaka veriyorlar. En büyük zaafları da yine kadınlar. Anneleri, ablaları, karıları, sevgilileri.

Dizinin raytingleri tavan yapmış.

Yapar, çünkü tüm beylik sözler boca edilmiş içine, her şey var. Bugüne kadar aramızda konuştuğumuz şakalar, evdeki kavgalarımız, sokakta konuştuklarımız. Her şey tanıdık. Bir kavanoza konmuş tün bilindik mevzular, kapağı kapatılıp şöyle bir karıştırılmış, kaşık kaşık salı günleri benim yoğurduma katıp şifa diye yediğim zerdaçal misali seyirciye yediriliyor.

Afiyet olsun.

Güzel günlerde görüşelim efendim.