Şiir, öykü, deneme yazarı Fatma Türk Kuşkaya, kadın yazarlarımız arasında saygın bir yeri olan, sivil toplum örgütlerinin çalışmalarında emeği geçmiş, televizyon programları hazırlamış bir düşün ustası.

2008 ya da 2012 yılında Fatma Türk Kuşkaya için şu notu yazmışım: Fatma Türk Kuşkaya, insan sevgisinin, insana özgü duyguların yeşerdiği bir çınar. Duygu yüklü gemilerin açık denizlerde kıyılara ulaşmak özlemiyle ilerlemesi gibi yürümüş insanlığın engin kıyılarına”.

21.09.2022 tarihinde, Facebook’ta bir deneme yazısı paylaştı. Dev sorunların yaşandığı bir ülkede, bu sorunların giderek kartopu gibi büyüdüğü bir zaman diliminde, insanın içini ısıtan bu denemeyi okurlarımla paylaşmayı düşündüm. Köşeme konuk ederek okurlarımın böyle değerli bir kadın yazarımızı tanımalarını istedim. 

Sözü Fatma Türk Kuşkaya’ya bırakıyorum.

“Çoğumuzun sıkıntı ve üzüntülerinin, içimizdeki bitmeyen tüm savaşların, yaşamı kontrol etme isteğimizden ve gerçekte olduğundan farklı bir duruma getirme arzumuzdan kaynaklandığını hiç düşündünüz mü?

Genelde yüreğimizi olanlara açık tutmayıp, kendi belirlediğimiz gibi olmasında ısrar ettiğimizden kaynaklandığını. Oysa hayat çoğu zaman bizim isteklerimize karşı gelişir, hiçbir şey istediğimiz gibi olmaz. İşte "o" anın gerçeğini ne kadar akılla kabullenebilirsek o kadar dingin ve uyanık oluruz.

Eşimiz, dostumuz, arkadaşlarımız ve çocuklarımızın yakınmalarına, türlü hoşnutsuzluklarına karşı da anında tepki vermektense yüreğimizi açık tutarak o anı kabullenelim. Evet, onlar bizim istediğimiz, beklediğimiz gibi davranmıyor olabilir. İtiraz etmeyelim. Üzerinde uzun uzun çalıştığımız bir proje kabul görmeyebilir, planladığımız bir seyahat ertelenebilir, yazdığımız şiirler beğenilmeyebilir, ...Bozguna uğramak yerine…

"Ne yapalım, belki daha çok çalışmalıyım, daha iyi öğrenmeliyim, daha uygun bir zamanı bekliyordur..." gibi düşüncelerle daha iyi koşullar, daha çok araştırma ve çalışmalarla yeni yollar açılabilir, tepkilerimizi yumuşatabiliriz.

Yüreğimizi böylece açarken amacımız yakınmalardan, reddedilmekten, başarısızlıklardan hoşlanıyormuş gibi görünmek değil elbette sadece hayattaki her şey umduğumuz gibi. gerçekleşmediğinde bunu kolay kabullenecek kıvama gelmek, ortalığı kasıp kavurmadan yola devam etmek, yolu genişletmektir.

Günlük yaşamın zorlukları hep kendimize değiyormuş gibi, sırf biz herşeyle mücadele ediyor, haksızlığa hep biz uğruyormuş gibi düşünmek yerine, yüreğimizi açarak, rahatsız olduğumuz şeyleri sorun olarak görmektense olağan kabul etmek, bizden daha zor koşullarda yaşamını sürdürenler olduğunu düşünmek, görüş açımızı genişletecek, yaşama ve insanlara daha güzel bakmamızı ve daha güçlü olmamızı sağlayacaktır.

Her insan aynı koşullarda yaşamadığı gibi, her insanın sorunları da farklıdır. Ne bir insanı, ne bir olayı, ne yaşamı, ortalığı yakıp yıkarak, bağırıp çağırarak, sövüp sayarak, eğip bükerek düzeltemiyoruz.

Size hiç küçücük torununuz, çocuğunuz ; "Hep senin dediğin olsun istiyorsun" demedi mi yoksa...”

Fatma Türk Kuşkaya

Umarım her okurum, yürek ısıtan, yaşama öğüdü veren bu yazının bir yerlerinde kendisiyle ilgili bir şeyler bulmuştur.

Yaklaşık 20 yıl olduğunu sandığım tanışıklığımızda, hiçbir çıkar gözetmeden, dostluğumuza bir damla ikiyüzlülük bulaştırmadan yürütebildiğimiz bir dostluğumuz oldu. “Dostluk buna denir” diyecek türden bir dostluk. Bu başarı Fatma Türk Kuşkaya’nın engin hoşgörüsünün ürünü.

Beynine, yüreğine, kalemine sağlık değerli Fatma Türk Kuşkaya.