Kamu sektörü Türkiye'deki en büyük sektördür dolayısıyla 28 milyon 600 sigortalının 4 milyon 877 bin 227 kişinin işvereni devlettir. Bunu Cumhurbaşkanlığı strateji ve bütçe başkanlığı 2021 kamu istihdam verileri söylüyor.

Belediye şehrin en büyük işvereni, girişimcisi, ARGE'si, öncüsü, ekonomik piyasanın en büyük aktörü, belirleyicisi, oyun kurucusu ve yurttaşın koruyucusu olabilir.

Bu perspektif kamu ekonomisi inşa etme hamlesi olarak nitelenebilir. Belediye şehirde yaşayan tüm yurttaşların hayatlarını başta ekonomik anlamda iyileştirme pozisyonunda yer alabilir. Yasalar da buna müsaittir.

Neden?

Çünkü belediye şehirlinin en büyük evidir. Bütün evler toplanır (oy kullanır) bir büyük ev oluştururlar. (Başkan ve meclis) Belediye budur. Şehrin büyük evidir.

Şehirlinin en önemli aidiyet kurumudur. O halde şehirlinin lehine karar almalıdır. Bunun yolu ise kamu çıkarını gösteren işler yapmaktır.

Nasıl?

Belediye ekmek yapıp satar, değil mi? Evet, Halk Ekmek kuyrukları bu günlerde habercilerin popüler konusudur. Belediye gaz alıp satar ve altyapısını sağlar değil mi? Evet. Demek ki belediye ekmekten enerjiye dek her sektörde faaliyet yürütebilir, bu sadece başkan ve meclisin yaratıcılığına bağlıdır.

Gıda, enerji, ulaşım, eğitim, konut, sanayi, tarım, kültür, spor… belediye hayal edeceğiniz her sektörde faaliyet yürütebilir.

Belediye bir sektöre girerse, kamu yararına girmelidir. Üreteceği gelir de kamuya geri dönecek şekilde olmalıdır. Buna da kısaca, kamu ekonomisini yeniden inşa etme hareketi denebilir.

Kamu mallarının özelleştirilmesine karşı çıkan gruplar yıllarca slogan atıp durdular. Bir perspektif üretemediler. İşte yol, perspektif budur. Bu sebeple odaklanacağımız şey belediye eliyle daha çok sektör, daha çok üretim ve daha yaygın kamu ekonomisinin sağlanmasıdır. Kamu sektörünün geliştirilmesini sağlamaktır.

Türkiye'de çok zengin belediyeler vardır. Zenginlik sadece para değildir. Zenginlik coğrafyanın imkân ve olanakları, mesela tarıma, sanayiye, madenciliğe uygun oluşu. Şehirdeki eğitimli ve kalifiye insan gücü, ulaşım, iklim, ticaretin büyük ve aktif ​oluşu, turizm gibi şeylerdir. Bu faktörlere göre zengin olan Türkiye'de çok belediye vardır. Defne, Samandağ, Bandırma, Derinkuyu, Sındırgı, Seferihisar, Ceyhan, Azdavay, Köyceğiz, Manavgat, Beyşehir, Honaz, Avanos, Afşin, Midyat, Erciş… Her bir ilçenin kendine özgü ekonomik dinamikleri, imkân ve olanakları varken bugüne dek nasıl yönetildikleri, kim tarafından yönetildikleri, ürettikleri kamusal değerler hep düşük profilde seyretmektedir.

Neden? Çünkü iki taraflı düşük beklenti vardı.

Belediye başkanı ve meclisi günü kurtarma ve seçimde yaptığı harcamaları ciro etme derdindeyken, yurttaş ise kendinin kayrılması ve temel belediyecilik hizmetleri ile yetindi. İki taraflı perspektif ve ufuk problemi vardır. Yukarıda saydığım belediyeleri tanıyorum. Özellikle yazdım bu belediyeleri. Büyük imkân ve olanaklar içeren şehirler planlamadan, gelecek ufkundan yoksun günü idare eden politikalar dışında bir şey sunmuyor yurttaşa, yurttaş ise buna dünden razı. İki yönlü bir vasatlık ve kabullenmişlik söz konusu. Büyük imkân ve olanaklar barındıran şehirler iki yönlü bir kaderciliğe teslim.

Bakın Isparta geçen gün üç dört gün elektriksiz kaldı. Sadece Ağlasun ilçesi rüzgâr ve güneş enerjisi ile şehirdeki önemli elektrik sorununu çözebilir. Haydi bu olmadı kış şartlarında imkân dahilinde değil diyelim, sadece ilçenin çöplerinden yeterli elektrik üretilir. Üstelik çöpten elektrik üretmek neredeyse eskimiş bir teknolojidir. Bunlar kolay mümkündür. Bunu talep edecek bir halk bilinci yok, bunu akıl edecek bir başkan ve meclis yok.

Bereketli Anadolu şehirleri plansızlık, bilinçsizlik, kayırma, günü kurtarma sebebiyle kendi kaderlerine terk edilmiş durumda, bu şehirlerin yurttaşları büyük şehirlere göç etmiştir Ülkenin yarısı ön büyük şehirlerde yaşıyor. Size de garip gelmiyor mu bu durum?

Belediyeciliğin sağcılık solculukla ilgisi yok. Kamu bilinci ve demokrasi kültürü ile ilgilidir. Eğer mesele sağcılık solculuk bağlamında olsaydı, Bandırma, Defne ve özellikle Samandağ şahane kentler olmalıydı. Oysa özellikle Samandağ ve Defne en geri kalmış ve yozlaşmış ilişkilere sahip iki şehirdir. Dün ve bugün öyledir. Yarın ise daha iyi olacaklarına dair bir veri yoktur. Çözüm kamu bilincinin ve demokrasi kültürünün gelişmesi ile gelebilir. Bu sağcılık ve solculuk taraftarlığını aşan bir bakıştır.

Belediye en büyük işverendir. Akla gelecek her sektörde faaliyet yürütmenin imkânına sahiptir. Bu yol ile şehirlinin iş problemi kolaylıkla çözülebilir.

Bazen gözlerimi kapatıp şöyle hayal ediyorum.

Defne belediyesi liseleri, Defne belediye üniversitesi, Samandağ belediyesi tarım kooperatifleri, Avanos belediyesi halıı fabrikası, Avanos belediyesi çanak çömlek fabrikası, Karlıova belediyesi küçük baş üretim çiftlikleri. Yayladağı belediyesi Ortadoğu lokum fabrikası. Azdavay belediyesi orman ürünleri fabrikası, Küre belediyesi kâğıt fabrikası...

Daha neler neler. Anadolu'nun küçük şehirleri ne denli büyük potansiyele sahip hayal bile edemezsiniz. İşte bu potansiyeli ortaya çıkarmak, planlamak hayata geçirmek ve sonra geliri halk ile paylaşmak belediye ile mümkün olabilir. Üstelik devletten bir şey beklemeden dahi yapılabilir.