Birine yalan söylemek duygusal şiddettir. Onun zekasını küçümseyip anlayabileceği bir gerçeği çarpıtarak kafasını zorla başka tarafa çevirmeye zorlamak onun zekasına, varlığına hakarettir.

İnsan yeryüzündeki yaratılmış en mükemmel yaratıktır, o yüzden ince detaylardan kaçmak, göz ardı etmek de onun yaradılış özelliklerini inkar etmektir.

Herkese her bilgi verilmez ancak yanlış bilgi vermekle hiç söz etmemek farklı şeylerdir.

Benim annem hastalandığında üç kardeş toplanmış doktoruna gidip annem hakkında bilgi almak istemiştik. Kanser olduğunu öğrenmiştik, bundan sonraki tedavi planını neler yapmamız gerektiğini öğrenmek istiyorduk. Doktor bizi karşısına alıp, meme kanseri bu hastalığın içinde en iyimser olanı demişti. Uzun yaşar meme kanserine tutulan hastalar. Kanserli bölge çıkarılır, rutin kontroller yapılır anneniz üç sene yaşar demişti. Biz kardeşlerimle bön bön bakmıştık adamın suratına, uzun yaşamın üç sene ile sınırlı olması, bu kelimeler hiç ciddi gelmemişti bize. Aklımız susmuş hiç cevap verememiştik. Ama annem gerçekten onun dediği gibi üçüncü senesinde daha ağırlaşmış, sene bitmeden de ölmüştü.

Bana hormon testi sonuçları gelince Herseptin adında bir ilaca başlayacağını söylemiş sonra da vazgeçmişti. Ömür biçmesine rağmen neden ilaçtan vazgeçtiğini söylememişti. Ben hasta yakını olarak doktorun kararını detaylı bilmek zorunda olmadığımı düşünüp bir süre kendimi yatıştırmış sonunda dayanamayıp başka bir doktora neden vazgeçmiş olabileceğini sormuştum, inisiyatifini kullanmış demişti. Oysa zamanla öğrendim ki Herseptin kanser geni taşıyan insanlarda kemoterapide kullanılan bir ilaçmış. Devlet henüz hastanelerde deneme amaçlı kullanıyormuş. Pilot hastanelerde kullanıyormuş ve annemin ölümüne yakın en başta kullanılması gereken Herseptin ilk defa o hastanede annemde denenmiş. Belki ameliyat sonrası hemen kullanılmaya başlansaydı ömrü üç sene değil beş sene olacaktı.

Duygusal şiddet tecavüz kadar insan hayatında yıkımlar yaratır.

Aile içerisinde başlar toplum tarafından itina ile hissettirilir. Kocalar karılarına çaresiz olduklarını hissettirirler.

Teyzemin yaşıtı bir arkadaşı kocası öldükten sonra uzun süre evden çıkamamıştı. Çünkü alışveriş dahil her yere kocasıyla birlikte gidiyordu. Kızına gitmek istediğinde adam onu arabayla kapıya bırakıyor akşam da alıyordu. Arkadaşlarına kadının oğlu ya da kızı arabayla bırakıyor sonra geri eve götürüyordu. Kadın evinin dışındaki dünyada neler olup bittiğini onların gözünden biliyor olmalıydı ki tek başına kalınca evine ekmek almak için bakkala gitmeye çekinir olmuştu. Öncesinde hayatının özenli ve el üstünde tutulduğu hayat olduğunu düşünürken bir yanı eksildiğinde hayatını sürdüremez hale gelmişti.

Kocaların tatlılıkla “hayatım sen bunlara kafanı yorma hadi kalk bana bir kahve yap” demelerinin bile pasif konuma düşürmek olduğunu bir alt basamağa itmek olduğunu anlamak için nasıl bir tecrübe gerekiyor bilmiyorum, bu herkesin kendi kişisel tarihinde gizli olmalı.

Kadınlar bir karar verip evlendiklerinde bundan pişmanlık duyup ayrılmak akıllarına düştüğünde bu kararı set vuracak birçok bahane üretiyorlar kendilerine. Bunun sebebi o görünmez duygusal şiddetin etkisi. Arkadaşlarının evlerine rahatlıkla girdikleri evli kadın konumundan çıkınca dul kadın olarak artık o evlerde başka gözle kendilerine bakılacağına inanıyorlar.

Dün bir arkadaşım kocasından ayrılıp şehri de terk etmek zorunda kaldığını anlatırken, yeni şehrinde hemen iş bulduğunu ama kadın patronunca kendisine dul olduğunu çalışanlara söylememesi konusunda ikaz edildiğini söyledi. 65 erkek çalışanın olduğu iş yerinde ona iyi gözle bakılmasını istiyorsa boşandığını insanlara söylememesi konusunda uyardığını söyledi. Bu bir şiddettir. Kadının kadına verdiği gözdağıdır.

Yeni evlendiğim zaman kontrat benim üzerime olduğu için kapıdaki zile adımı yazmıştı yönetici, kayınvalidem ben işteyken adımın üzerine bir çizik atıp kocamın adını yazmıştı, bu da bir şiddettir.

Eve her geldiğimde evdeki mobilyaların yerini değiştirmiş olurdu. Yıllarca bu huyundan vazgeçmedi, ben kocamın hatırına öfkeden çıldırmama rağmen sesimi çıkarmaz o gidince eski yerlerine geri koyardım mobilyaları, bunların hepsi duygusal şiddettin birer örneği.

Yanımda sürekli Çerkesce konuşurlardı, rahatsız olmuyor musun sen de öğrensene derlerdi, tepkisiz kaldığımı görünce. Ben de zamanla şiddetle farkında olmadan Çerkesce konuşulanları anlar oldum ama ne zaman birileri yanımda Çerkesce konuşsa içim bunalır, kalbim sıkışır.

Çocuklarını babanın evinden mi getirdin oğlumu beğenmiyorsan çeker geldiğin gibi annenin evine gidersin diyen koca anneleri vardır.

Dayak yerken düşürdüğü bebeğin acısını içine gömüp yine aynı adamdan çocuk doğuran anneler var.

Çocuklarına baktığında şiddeti hatırlayıp onlara sarılamayan anneler var.

Çocuklarının gülüşünde babalarını görüp kalpleri tuzla buzla buz olan anneler var.

Annemle zaten zor geçiniyor bir de ben gidersem onlara yük olurum deyip dünyasından vazgeçen kadınlar var aramızda.

Sonuçta bütün erkekler aynı, evliliklerde öyle, benim kaderime de bu dana düştü deyip, kaderine küsen kadınlar var aramızda.

Dün programın çekimlerine giderken yönetmenimiz olan genç adam Zuhal abla senin yüzünden erkeklerden nefret edeceğiz dedi. Yok dedim ben erkekleri severim. Ben nefret etmiyorum erkeklerden, tepsideki pirinci ayıklıyorum.

Karakterimiz kaderimizdir lafını seviyorum. Tanrıların Okulu kitabında ilk söz Mea Culpa ile başlıyor, her şey benim hatam. Sonra diyor ki kendini gözlemlemek, kendini düzeltmektir.

Kadınlarını aldatan erkeklerin sevgililerine bakın evdekinin zıddı olan bir karakterde huzur aradıklarını görürsünüz. Ya da biri diğerinin eksiğini tamamlar. Kusursuz ev kadını havai sevgiliye kaçırtır adamı. O yüzden nineler kadının temiz ev kadını, kusursuz gizli bir fahişe olmasını salık verir.

Kocalar karılarını aldattığında kadının yetersizliğidir ilk akla gelen. Bakın bu da toplumun duygusal şiddetidir.

Annem en küçük kız kardeşimle gurur duyardı. Onu uslu, başarılı bulur ve bize örnek gösterirdi. Kardeşim bundan hiç hoşlanmazdı, çünkü sevdiği kardeşlerinin gözünde hedef olmaktan hoşlanmazdı ona göre tabiatı olan özellikleri ile.

Annem hastalandığında kime kızsa mezarıma bunun adını yazın derdi. Bu hasta etti beni ve isim sürekli değişirdi.

Severken de şiddet uygularız, nefret kazanırız.

Her birimiz bir peygamber olmasak da zamanında tepki verip ne hissettiğimizi konuşmak en doğru yol galiba.

Güzel günlerde görüşelim efendim.