Teba topluluklarının her zaman sarılması için bir Tabu’su olmuştur. Tabu’yu icat edenler tabiatıyla tabut’u nu da vermişlerdi. Henüz Teba toplumu olmaktan kurtulamayan 1.4 milyar nüfuslu islam coğrafyası büyük bir devinim içerisindedir. Feodal değer yargıları yerini kapitalist üretim ve yaşam ilişkilerine göre şekillendiriyor. Bir önceki toplumsal yerini yenisine terk ediyor. Kapalı kutu ve getto ya para girdi. Çatışma, çıldırma, çökertme, çalma ve çırpma iç içe yürüyor. Çelişkiler kullanılarak çatışma çıkarılıyor. Yeni tanrı olan Para’nın sistemi kapitalizm dini karşısında çalkantılı bir yaşam devam etmektedir. Hedeflenen Teba topluluğun yeni dinsel inanca biat’ı sağlanması için uğraşılmaktadır. Ortadoğu ve Mezopotamya merkezli bu çıldırma hareketi Türkiye’yi de etkisi altına almış durumdadır. Yüzyıllardır Teba toplumu olarak örgütlendirilen Anadolu ve Mezopotamya halklarına ‘Tabu köleliği’ dayatıldı. Evren de ki egemenliğin kayıtsız şartsız Tabu’ya ait olmasına inandırılıyor.

Sizce can çekişen Tabu'yu bazı solcular veya kendisine anti kapitalist devrimci müslümanlar diyenlerin, sokaklarda iftar sofrası kurarak şirin göstermeye çalışmıyorlar mı?

Ramazan ayının son günlerinde ve önceki akşam Gazi Mahallesi Halk Meclisi veya diğer bazı kendisine ‘solcu’ etiketi yakıştıranların iftar organize ederek ‘din’ den medet aramadılar mı?. Yada yeryüzü sofrası, ezilenlerin iftar sofrası adına... Aslında İslam dininin mazlumun, mahsumun ve ezilenlere ait bir inanç olarak sunulmaya çalışıldı. Bir süredir dinden kopuşun önü alınmaya çalışılıyor.. Zaten islamın ilk çıkışında da bu propaganda işlenerek halklar islama biat ettirilmeye çalışılmıştı. Kurulan islam ordularında şehit olmak için gençler ölüm kuyruğuna alınmışlardı. Yüzbinlerce insanın yaşamına mal olsa da sonunda islam en son din olarak ortadoğu’ya yerleştirlmişti.

Bazı sol parti ve gruplar halen yazı ve sloganlarında ‘şehitlik’ mertebesinin kutsallığına gençliği inandırarak çevre toplamaya çalışırlar. Hatta ne kadar çok ‘şehit’ leri çoksa o kadar da ‘kahramanlıkları’ olduğunu ajite ederek yeni gençliği çeperinde tutmaya çalışırlar. Akıl dışı ve bilimdışı bir programla ‘kahraman Şehitliklerin kutsallığı’nı dokundurmaz yaparlar. Bunu da marksizm olarak kitlelere sunarlar. Bu anti marksizm teorisi ortadoğu ve dinsel Tabu’ya biat’ın yoğun olduğu ülkelerde daha sık görmek mümkündür.

Yani Tabu'nun Tabut'unu omuzluyorlar...Birileri 'Şehitler ölmez Vatan bölünmez'...derken diğerleri de ''Devrim Şehitleri Ölümsüzdür'' ..veyahut da '' Kürdistan Şehitleri Ölümsüzdür'' diyerek aslında ortak Tabu'da buluşuyorlar...Her iki kesimde öbür dünya için çalışıyorlar yani ''CENNET'' için Tabu'nun tabutuna sarılıyorlar... ondört asırdır coğrafyamızı talan ederek kan gölüne çeviren Tabu şimdi can çekişiyor, can çekiştiriyor hem de yok oluştan önce... Oysa nafiledir hayalleriniz çünkü Feodal, Köylülük, Derebeyilik, totalitercilik, despotçuluk ve Teba toplumları, toplumsal yaşam biçimleri tükeniştedir! Tarihin akışı ve doğanın direnişi karşısında Eski yok olacak, Yeni yerleşecek her santim metrekaresinin yeryüzünün!...Eski toplumsal yaşam biçimi yerini bir yenisine terk etmek zorundadır.. Bilim ve Teknoloji HURAFET’inizi ezip geçecektir! .. Evet aslında çok güçlü görünen TABU çok acınacak durumda ve can çekişiyor! Zaman zaman farklı isimler, organizasyonlarla sahneye çıkan cinayet çeteleri TABU’yu ‘’en iyi biz koruruz’’ mesajı verir...Anti kapitalist müslümanlar veyahut da devrimci müslümanlar adıyla ortaya çıkanlar kötü insanlar değiller. Güzel buluşmalar ve aktivitelerde bulunuyorlar. Kan akıtan islamcı gruplarla eş değerde görmek mümkün değildir. Ancak ne var ki bunlarda feodal dönemlerin islami inancını kapitalist dünya da korumaya çalıştıklarını söyleyebiliriz.

El Kaide, El nusra, El İŞİD veya daha önceleri El Akepe..hepsi de aynı başlar...Şeriatçılık, dincilik ve milliyetçilik... Bundan 15 -20 yıl önce yani 1990 lı yıllarda birileri bugünkü hükümetteki bakanalar, başbakan veya cumhurbaşkanı için TABU’nun tabutunu ateşe verdi deseydi kimse inanmazdı. Faiz, haram, para, tüccarlık, ihale, soyma, sömürme gibi terimlerden uzak dururlardı. Enazında öyle göründüler. Kul hakkı yemenin ‘Kafirlik’ olduğunu söyleyenler 2002 den bu yana Türkiye yi yönetiyorlar, hatta yeni Osmanlılık hayaliyle ortadoğu ve bütün islam alemine müdahalelerde bulunmak istiyorlar. İttifak yaptıkları cemaatı bir gecede sattıkları söyleniyor. İşte yeni TABU’nun kesin üstünlüğü için hurafi TABU’yu tabutlayarak mezarlığa taşıyorlar. 15-20 yıl öncesinin İŞİD’i bugün 12 yıldır ülke yönetiyor. Paranın dini imanı yoktur derler ya, işte açmadığı kapı veya kilitlemediği kapı yoktur. Paraya bulaşan IŞID veya Kaide yok olup gider. Doğa da ki Eşyanın tabiatında bu var. Yeryüzü sistemi paraya endekslendi bütün Tabuların başına konuldu ve herkesin biatı, ibadet etmesi sağlandı.

950’li yıllardan sonra ortaya çıkan ve ortadoğu’da yeni bir islam kasırgası gibi esen yeni Tabu’cular yaklaşık iki asır o coğrafya da taş üstünde taş bırakmamışlardı. Farklı mezhep ve inançlara hayır demişlerdi. Mülk Allahındır, tek tabu TANRI’dır diğerleri şeytandır diyerek yeni akım başlatan Karmatilere o gün ‘islam anarşistleri’ denilmişti. Karmati rüzgarının dahi kollayamadığı TABU’yu anti kapitalist müslümanlar grubunun koruyup yaşatması da mümkün görünmüyor. Akıl dışı bir yaratılmışlıkla yeryüzünün ürettiği o tabu da yok olmaya mahkumdur. Evren de her şey değişimden nasibini alacaktır. Bazı bölgelerde yavaş ilerlese de.

Bence de yeter artık yok olsun, tıpkı binlerce yıldır önceki TABU'ların yok olduğu gibi bu da yok olacaktır! Akıl dışı hiçbir şey tutmaz, akıl var oldukça!

Sevgili Turan Dursun Tabu can çekişiyor dediği için onun yaşamını sakıncalı buldular. TABU’nun Tabutçuları onu katletmekten geri durmadılar. Peki TABU’nun can çekişmesini durdurabildiler mi?

Solcular şehitlik kavramından ne anlıyor? Yada solcular hangi din için şehit olurlar?

Şehit, İslam dininde Allah yolunda vefat etmiş bir müslümana verilen isim ve makamdır. Kur'an'da sıklıkla bu kimselerin kurtuluşa erdiği, ahiretteki makamlarının diğer insanlardan üstün olacağı belirtilir.

Türkçe ve Arapça Dil sözlüklerine göre şehit kelimesinin anlamı şöyledir. Şehit (Arapça: شَهيد ‎ šehīd, çoğulu: شُهَداء šuhedā'/ešhād) kutsal bir islam ülküsü, din veya inanç uğrunda ölen kimseye denir açıklaması yapamktadır. Şehit olma eylemine "şehâdet" adı verilir. Arapça kökenli bir kelimeler dinsel savaşlarda ölümlerde kullanıldı ve hala kullanılıyor. Türk feodal sistemi de bunu vatan, millet edebiyatıyla süsleyerek vatandaşının önüne şehit olmayı ‘aziz ve onurlu’ bir görev olarak dayattı. Anadolu, Mezopotamya ve ortadoğu da bir Ulus yaratmak ve bu ulusun bireylerinin koruyacağı da kutsal bir ‘vatan’ yaratmak aynı zamanda dinsel inançla bezenerek uğruna can feda etmenin ‘’ŞEHİT’’lik mertebesi olacağı ve doğrudan ‘’CENNET’’e gidileceği talimnamelere konulmuştu. Yıllarca bu talimname tebligatı ezberletildi hem de henüz üç yaşından itibaren dayatıldı. Toplumun her kesimi buna inandırılmıştı, dayatılmıştı ve tabi ki nasyonel sol da buna hevesliydi.

Türkiye solunun bir bölümü henüz feodal sistemin düşünme ve yaşam tarzından vazgeçmediği gibi Tebacı ve dinci terimlerinden de kurtulamadığı anlaşılıyor. Bu efendiler, İlkel ve köylü sosyalizmini 21. Yüzyıl insanına dayatırlar. Dünya da gelişmiş en ileri toplumsal yaşam biçimi olarak hüküm süren kapitalist düzenden daha geri bir yaşam biçimi dayatırlar.

 Bireyin özgür olmadığı toplumsal sistemlerde debelenerek toplumsal özgürlük getirme vaadinin gerçekleşmesi mümkün değildir. Bizce Özgür birey olmadan özgür toplum yaratılamaz. Şeflik ve Peygamberlik, serflik ve derebeylik, ağalık ve şıhlık, liderlik ve diktatörlük varsa bir organizasyonda, bir toplulukta, bir ülkede yada bir örgütlenmede orada demokrasi olabilir mi? Eşitlik ve adaletten söz edilebilir mi? Ortodoksçuluk ben merkezci ben bilirimci ortadoğucu muhafazakar solculuk ta bir gün sona erecektir. O da can çekişiyor ancak bedel ödetiyor insanoğluna, güzel gençlere ve yüreği tertemiz kişilere, topluluklara.

Yeryüzünde ki evrensel sistem veya yerel düzenlerin efendisi vardır. Bu insanlık tarihinin sınıflara bölünmesiyle başladı. Efendinin oluşturduğu zümre, grup, aile, sınıf veya yönetim kadrosu sürekli bu kavramların bombardımanıyla ulusal varlığını veya evrensel varlığını korumaya çalıştı ve hala çalışıyor. Efendi insana ve evrene zulmedendir, kendi mefaati için, kendi sömürü ve soygun sistemini koruyup, kollamak için zorunlu hale getirdiği şeylerden birisi de dinsel inanç dayatmasıdır. Kutsallık ve Tanrı kavramını arkasına alarak yeryüzünde ki kitleleri sevk ve idare etmesini iyi becerdiler. Yarattığı TABU’lara dokunanı yaktı veya yaktırmaya çalıştı. Ne var ki TABU her gün biraz daha eriyip, can çekişmeden kurtulamadı. Tek tanrılı ve tek peygamberli dinlerin başladığı coğrafya da hala yaşam kan ve revan içerisindedir. TABU’yu koruma ve kollama adına İNSAN dışında ki her şey daha da değerli hale getirilmiştir. İnsan ise en değersiz bir varlık olarak TEBA’nın içerisinde sadece bir nokta olarak kabul edilir. Fırat-Dicle arasında ki kutsal hilal denilen Mezopotamya ve ortadoğu da en son TABU’nun direnişi sürüyor ancak öncekileri gibi o da yok oluştan kurtulamayacak gibi. Çünkü yeni TABU hepsini götürüp kendisinin varlığını ve üstünlüğünü kabul ettirecektir.

Efendi, şimdi koruyup kollaması için yoksullara havale ettiği TABU’nu kaybetmekten korkmuyor. Çünkü ta 1600’lı yıllarda yeni dokunulmazını zaten yerleştirmişti yeryüzüne. Şimdi onun için ibadet edilmeye başlanmıştı zaten. Aradan yüzlerce yıl geçti ve her gün insanoğlu daha fazla bağlanıyor bu ibadet şekline. Öyle ki günde en az 15 saat ibadet edenler var. Yedi milyar nüfuslu gezegenin 1.2 milyarı bir parça ekmek ve bir kaşık aş için her türlü ibadete razı hem de günde 24 saat hazır hale getirilmiştir. Yoksulluk ve açlık sınırında ki bu insanlar biraz daha taparcasına BİAT ettirilmeye çalışılıyor yeni TABU’nun ibadet şekline.

Bundan yani ( İ.Ö- 3800-4000) altı bin yıl öncesinin insan inancına göre üç Tanrı vardı ve bu üçü birbirinden ayrı düşünülemezdi ve her üçüne de biat edilmek zorundaydı. Bunlar, Yer Tanrısı, Gök Tanrısı ve bir de Deniz Tanrısıydı. O günün efendisine göre veya bilimine veyahut inancına göre daha önceleri tek tanrı vardı. Yeryüzü ve Gökyüzü birbirinden ayrıldılar ve ayrışmadan sonra evlilik oldu. Bu evlilik sonucu ise su ve denizler oluştu. İşte o günün insancına göre bu dinsel bir TABU idi ve dokunulamazdı, dokunan yanardı!...

İnsanlık tarihi aynı zamanda inançlar, kültürler ve sosyalleşmeler tarihidir. Tek tek in’lerde yaşayanlar giderek biraraya gelme ve yeni buluşlara imza attılar. Sınıflara, kutuplara, inançlara, zümrelere, gruplara ve coğrafyalara ayrılan insan toplulukları yaşadıkları yerin havasında, suyunda, güneşinde ve yiyeceklerine göre şekillendiler. Yaşadıkları coğrafyanın üretim ilişkileri ve ekonomik alt yapılarına göre düşünce oluşturdular. Bilimsel, teknik ve modern uygulamalara kalkıştılar. Hep ileriye doğru evrimleşme, iyileşme, sosyalleşme, ilerleme ve toplumsallaşmayı başarmaya çalıştılar. Yaratılan TABU’lar her daim vardı ve bugün de var ama yarın olacak anlamına gelmez. Yeryüzü TABU’suz yaşama doğru ilerliyor, istemeyenler çoğunlukta olsa da, sistem sahipleri engelleseler de bu doğanın ve evrenin değişim, dönüşüm ve yenilenme yasası olarak her gün bunu gösteriyor!

Parayı elde etmek için en büyük ibadet biçimi olarak ücretli köleliği dayatan küresel kapitalizm yeni TABU’dur, eski tabutlukları taşıyanlar ve taşıtanlar için! Kapitalizm ile tanışan eski toplumsal yaşamın içerisinde ki bireylerin kabuk değişimi onu inanç ve yaşamını değiştirmesine itmektedir. Bu da çevresinde hareketliliklere neden olmaktadır. Başka inançta veya kimlikte yada hiç bir dinsel inancı olmayanlara karşı ölümler örgütlenmektedir!

Maalesef gerçek şu ki, Tabu’ya kimse dokunamıyor, Teba’yı kimse değiştirmiyor. Teba da hafifçe farklı düşünen, farklı yaşam sergileyenlerde Tabu’nun ibadet merkezlerine sokulmaya çalışılıyor. Aleviler buna örnektir. Sol da Teba’ya yaslanarak kendi tabu’larını yaşatıp Teba’nın tabutluklarına da omuz veriyor:

Herkesin dinsel, siyasal veya sosyal inancına saygılıyız aynı şekilde herkesin de Tabu’suz yaşayanlara saygılı olmasını bekleriz!

Peki ne yapmalı? Tabu’nun tebası olmayacağımız gibi tabutunu da taşımayacağız bir dünya düşüne devam!

İyi bayramlar..