Malum geleneksel medyanın büyük bölümü muhalefetteki cumhurbaşkanı adaylarına kapalı. Kamu televizyonu TRT başta olmak üzere iktidara yakın televizyonlar ve gazeteler mevcut cumhurbaşkanı dışındaki adayların seçim mesajlarına yer vermiyor. Bu durumda adaylar zorunlu olarak dijital medya araçlarını etkin olarak kullanarak propaganda yapıyorlar. Hedefledikleri seçmen kümelerine ulaşabilmek için çoğunlukla sosyal medya sitelerini kullanıyorlar. Peki sosyal medya seçmenlere ulaşmak için ne kadar etkili bir mecra?

Sosyal medyanın seçimlere etkisini değerlendirmek için iki kavramı göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bunlardan ilki “dijital uçurum”, diğeri ise “yankı odası”.

Dijital uçurum, ekonomik ve toplumsal sebeplerle, toplumun internete erişim olanağı olmayan kesimi ile erişim olanağı olan kesimi arasındaki farkı belirtmek için kullanılıyor. Vatandaşların bir bölümü, alt-yapı yetersizlikleri ya da internet erişiminin pahalı olması sebebiyle internete erişemiyor ya da kısıtlı düzeyde erişebiliyor. Toplumsal ayrımlar da erişim kısıtlamasında önemli rol oynuyor. Örneğin geleneksel ailelerde kadınların internete erişimi kısıtlanabiliyor. İnternete erişebilenler ya da kısıtlı erişebilenlerin dijital medya okur-yazarlık düzeyi de dijital uçurumun bir başka yönü. Dijital medya okur-yazarlık, bireylerin haber alırken interneti ne kadar etkili kullanabildikleri ve internetten aldıkları haberleri ne kadar sağlıklı değerlendirebildikleri ile ilgili. Haberlere nasıl ulaştığı, yalan haberler ve manipülasyonlara karşı verdikleri tepki bir kullanıcının dijital medya okur-yazarlığının seviyesini gösteriyor.

TÜİK verilerine göre Türkiye’de internete erişebilenlerin oranı %65. Konda Araştırma’nın son haftalarda seçmen kümeleri üzerinde yaptığı kapsamlı araştırmalar* da, haberleri internet üzerinden takip edebilenlerin oranını %70; sosyal medyadan takip edenlerin oranını ise %60 olarak belirlemiş. Dolayısıyla Türkiye’de seçimle ilgili haber ve yorumlara ulaşamayan en az %30 ile %40 arasında bir kitlenin olduğunu söyleyebiliriz. Dijital okur-yazarlık ve toplumsal kısıtlamaları da hesaba katarsak, bu oranın %50’lere ulaşabileceğini düşünebiliriz. Dolayısıyla geleneksel medyada yer bulamayan cumhurbaşkanı adaylarının, seçmenlerin yarısına ulaşmakta büyük bir zorlukla karşı karşıya olduğu açık. Bu açığı mitinglerle ve televizyonda yer alabildikleri kısıtlı sürelerle kapatmaya çalışıyorlar.

Yankı odası ise sadece dijital medya için değil geleneksel medya için de geçerli olan bir olgu. Yankı odası, aynı siyasi düşünceye sahip olan insanların, aynı medya kanallarını takip etmeleri ve dolayısıyla o medya kanalından akan bilginin o düşünce etrafındaki sınırlı alanda kalmasını ve pekişerek (yankılanarak) gerçeklik halini almasını ifade ediyor. Örneğin yine Konda’nın araştırmasına göre, AKP seçmeninin %58’i haberleri ATV, Ahaber ve TRT’den izlerken aynı televizyon kanallarından haberleri takip eden MHP seçmeni %26, CHP seçmeni %11, HDP seçmeni %5 oranında. Aynı şekilde muhalif TV kanallarını da AKP ve MHP seçmeni takip etmiyor. Dolayısıyla seçmenler farklı siyasi düşüncelerle karşılaşmıyorlar ve taraftarı oldukları siyasi partilerin mesajları sürekli pekişerek onların gerçekliği halini alıyor.

Sosyal medyada ise işin içine kişiselleşmiş topluluklar ve etkileşim de girdiği için yankı odalarının etkisi çok daha büyük oluyor. Sosyal medyada hepimiz kendi siyasi görüşümüze yakın kişileri (arkadaşlarımızı) ve hesapları takip etme eğilimindeyiz. Buna ek olarak sosyal medya platformlarının algoritmaları da çoğunlukla kendi görüşlerimize yakın mesajları önümüze daha sık çıkarmaya eğilimli. Twitter, Facebook ve Instagram’da akışımızda yer alan siyasi haberlerin büyük bölümü siyasi görüşümüzü pekiştiren bir etkiye sahip.

İşte yankı odası metaforu, siyasi düşüncelerin ve inançların, bu dışa kapalı akış içinde tekrarlama yoluyla güçlendiğini ifade etmek için kullanılıyor. Kullanıcılar kendi siyasi görüşlerine yakın fikirleri sürekli görerek ve bunu kendi topluluklarına yayarak pekiştiriyorlar. Yankı odası kullanıcıların farklı düşüncelere mesafelerini ve olumsuz tepkilerini artıyor. Karşıt görüşler, farklı düşünceler fark edilmiyor, bastırılıyor, susturuluyor. Kullanıcıların gerçekliği, toplumsal gerçeklikten kopuyor. Bu durum toplumdaki kutuplaşmayı ve aşırılığı arttırıcı bir etki yaparak toplulukları giderek homojenleştiriyor.

Dijital uçurum ve yankı odası etkisini düşününce, muhalif cumhurbaşkanı adaylarının sosyal medya üzerinden yürüttükleri siyasi propagandaların, kendi taraftar kitlelerinin dışındaki seçmenlere ulaşması oldukça zor görünüyor. Dijital uçurum olgusu çerçevesinde seçmenlerin yaklaşık yarısına ulaşamıyorlar. Yankı odaları etkisi, ya farklı seçmen kümelerine ulaşamamalarına ya da ulaştıkları farklı parti seçmenlerinin mesajlarına karşı önyargılı tepkiler geliştirmesi ile sonuçlanıyor. Bu durum demokratik bir müzakere platformunun olanaksız hale gelmesine sebep oluyor.

Dijital uçurumun azalması ve yankı odası etkisinin kırılması oldukça uzun ve zorlu bir süreç. Dolayısıyla geleneksel medyadan dışlanan cumhurbaşkanı adayları için sosyal medyanın etkili bir propaganda aracı olduğunu söylemek iyimserlik olur.

****

*Konda Araştırma’nın seçmen kümeleri üzerindeki araştırmaları, Türkiye’deki seçmen demografisini ve davranışlarını anlayabilmek için oldukça işlevsel. Araştırmalara şuradan erişebilirsiniz: http://konda.com.tr/tr/rapor/secmen-kumeleri-ekonomik-konumuna-gore-secmenler/