Elmalar Armutlar

Oğlum yazılarımı okumuyor, o yüzden onun okulda yaşadığı sıkıntıları yazmayı göze alıyorum.

İlkokul birinci sınıfa başladığı zaman bazı harfleri ters yazmaya başlamıştı. D harfini ters yapardı mesela, okumayı geç öğrendi. Oğlumdaki öğrenme güçlüğünü okul pedagogu fark etti, bir dosya hazırlayıp beni okula çağırdı. Oğlumda disleksi vardı, öğrenme yolu farklıydı. Bizim çocukluğumuzda heceleri çarparak öğreniyorduk, şimdi çocuklar tümden gelim yoluyla öğrendikleri için öğrenme güçlüğü çeken çocuklar okumayı sökme esnasında fark ediliyorlardı. Her sınıfta en az üç tane bu tarz çocuk bulunuyordu.

Devlet 1980 yıllarında tümden gelim sistemine geçince öğrenme güçlüğü çeken çocuklar kolay öğrensin öğretmenleri de bu çocukları tanısın diye tüm öğretmenlere bu konuda eğitim vermişti. Ancak oğlumun eğitim hayatı boyunca karşılaştığımız tüm öğretmenler gerek kolej gerek devlet okulunda bu konudan habersiz, hatta empati kurmaktan uzak sığ insanlardı.

Tüm yaşadığım zorlukları anlatmak istemiyorum, çünkü kazara oğlum okur sıkıntılı günlerini hatırlar diye endişeliyim. Çünkü bilinçaltımız muhteşemdir ve bizi rahatsız eden anıları gömer, onları gereksiz yere yüzeye çıkarmaya vesile olmak istemem.

Üstelik ben de öğretmenlerin kabusu olan bir anneydim, çünkü yaralıydım ve anlaşılmadığım için her zaman sakin olamıyordum.

Bazen kocam ve oğlum okula gitmemem için bana yalvarırlardı, ben de oğlum için, okulda daha fazla gerilmesin tepki almasın diye geri çekerdim kendimi.

Her dönem disleksi hakkında internetten yazı çıkarır, nüshalar halinde hazırlar, bana çocuğunuz için başka bir okul yok mu diyen öğretmenlerin eline tutuştururdum.

Ümran Korkmaz adında bir pedagog, Türkiye’de bu konuyu bilen bu ismi bilir. Çünkü öğrenme güçlüğü testini bu ülkede ilk yapan kişi kendisidir ve birçok okul ona öğretmenini gönderip testi ondan öğrenmelerini sağlamıştır.

Oğlum onun öğrencisi olup kendine uygun öğrenme şeklini öğrenmişti.

Öğrenme güçlüğü doğuştan, genetik ya da zor doğum ya da uzun süre ateşlenme sonucunda oluşan bir durum. Disleksili insanlar normal zekada ya da dahi olabilirler sadece öğrenme şekilleri farklıdır.

Yalova’da bir anne çocuğunun sınavlarda özel durumundan yararlanabilmesi için uğraş vermiş ve bu kavgasında da sonunda başarılı olmuş, bu sayede çocuklar üniversite sınavı dahil Devlet hastanesinden bir kurul raporu aldıktan sonra özel süreli sınav hakkı kazanmışlar. Tüm öğrenimleri boyunca sınavlara bir görevlinin eşliğinde girip onun okuduğu sorulara cevap verme hakkına sahipler. Öğrenme güçlüğü çeken çocukların velileri bir de dernek kurmuşlar kendilerine. Merkezi Ankara’da olan dernek çocuklarını çürük elma gibi okulda ve evde ayırmasınlar diye aileye manevi destek veriyor. Onların eğitim sistemindeki haklarından haberdar ediyor.

Ben oğluma sürekli düşük not aldığında moral vermek için boş ver derdim, sonuçta bu bir sınav, her şey okuldan ibaret değil ki. Çocuğun hayatı genelde okuldan ibarettir o yaşlarda, buna inanır çünkü hayatının büyük bir bölümü orada geçer, bana kızardı. İlkokul ikinci sınıfa gidiyordu, bana çok mutsuz olduğunu ölmek istediğini söylemişti. Karnesini aldığında ona notlarını soracaklar diye dışarı çıkmazdı. Bir kanepenin üstünde 15 tatili geçirdiğini biliyorum. Bu beni çok öfkelendirirdi.

Onu mutsuz görmeye dayanamazdım. İlkokulu bitirene kadar hep nefret ettiği yere gittiğini düşündüm, aslında ben de nefret ediyordum, bu yüzden onu öğlenleri okuldan alır yemeğe götürürdüm. Okuldaki zamanı hafifletmeye çalışırdım.

İnsanların duygularına dahil olmazsınız, isterse hafifletirsiniz, ama seyirci olmanın dışında pek bir şey gelmez elinizden.

Bizim okul maceramız da tanrıya bin şükür sonunda bitti.

Çocuklarınız yaşaması gerekeni siz ne yaparsanız yapın sonunda yaşıyor ve öğrenmesi gerekeni kendi tecrübelerinde öğreniyor.

Çocuklarınızı kardeşlerinden farklı diye ayırmayın, öğrenmesi farklı olabilir, onun mutluluğunun her şeyden önemli olduğunu her zaman hissettirin, en mutsuz anında size gelmenin en güvenli şey olduğunu bilsin.

Gazetede okumuştum, genç bir kadın kendisini boğaz köprüsünden atmıştı. Yeni mezun olup avukat olmuştu ama mutsuzdu, çünkü geride bıraktığı mektupta çok yalnızım yazmıştı, hiç kimsem yok.

O zaman onun ailesini düşünmüştüm. Okulunu kazandığında ne kadar sevindiklerini, avukat olduğunda hissettikleri gururu.

Yalnız yaşayan bir arkadaşım trafik ışıklarında beklerken ön camını kırıp çantasını çalmışlardı. O kadar çok korkmuştu ki evde yalnız kalamamıştı uzun bir dönem. Annesi onu arayıp nasıl olduğunu sormuş, yara beresi var mı diye merak etmişti. Arkadaşım, annem benim dışımla ilgileniyor ama içimde neler olduğunu hiç sormuyor demişti.

Benim oğlum sabahları okula gitmek için çok zor uyanırdı. Bu konuda ona sorsanız şimdi onu okula ne kadar mutsuz gönderdiğimiz günlerden bahseder. Oysa o kadar çok tutardım ki kendimi, gerçek duygularıma set çekerdim. Öfkemin geçici olduğunu onun sağlığının mutluluğun daha önemli olduğunu düşünürdüm. Ama beden dilim onu rahatsız eder, huzursuz giderdi okula.

İnsanların kırılma noktası çok farklı, sevdiğimizi zannederken bazen sevdiklerimizi incitir kendimizden uzaklaştırırız.

Onlara değerli olduklarını hissettirin. Hissettirin ki 13 yaşındaki çocuklar karnelerine bakıp odalarında kendilerini asmasın.

Güzel günlerde görüşelim efendim