NEDEN
“İki çocuğum kreşe başladıktan sonra benimle tek kelime Kürtçe konuşmuyorlar” diyen Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir’in insan hakları aktivisti avukat eşi Reyhan Yalçındağ Baydemir’le siyasi mücadelenin merkezindeki bir aile nasıl yaşar, hiç Türkçe bilmeden kreşe başlayan oğlu Mir Zanyar (bilge adam) ve kızı Ranya (ince bakış) ile hayatları nasıl değişti, yeni nesil Kürt çocuklarında öfke nasıl yer ediyor, konuştuk.

Biraz önce kardeşlerinin kemiklerini toplu mezarda bulan bir kadının oğluna burs temin etmeye çalışıyordunuz. Şehrin öbür tarafında kocanız da diğer belediye başkanlarıyla birlikte açlık grevine başladı. Siz nasıl bir ailesiniz? 
Osman’la evlenmeden önce aynı alanda çalışan iki yöneticiydik. Duygusal ilişkimiz sonradan oldu. Kimse ilişkinin içinde bir şaşkınlık yaşamadı. Burada hayatlar çok farklı akıyor. Bir araya geldiğimizde biz yine bu mevzuları konuşuyoruz. Aile gibi filan da olamıyoruz o yüzden. Dördümüzün özene bezene çekilmiş bir fotoğrafı yok biliyor musunuz… Siz bir de benim hamileliğimi bilseniz… 

Ne oldu? 
Diyarbakır’da 7’si çocuk 10 sivilin yaşamını yitirdiği günlerde ben İHD’de genel başkan yardımcısıydım. Oğlum Mir Zanyar’a 8.5 aylık hamileyim... 7 çocuğun otopsisine girdim ben. Osman da sabahlara kadar olayları yatıştırmaya çalışıyordu. Hiç görüşememiştik. 

Birbiriniz için endişe etmemeyi nasıl öğrendiniz? 
Diyorum ya hiçbir şeyimiz normal değil. O dönem bir de Osman’la ilgili ciddi suikast ihbarları geliyordu. Mir Zanyar doğduktan 3 gün sonraydı. Avrupa’dan bir arkadaşım benim olayı bildiğimi sanarak anlatmaya başladı. Bunları duyunca sütüm kesildi. Mir Zanyar sürekli ağlayan bir bebekti. Doktorumuz bebek depresyonu geçirdiğini, emzirmemem gerektiğini söyledi. Gerginliğim sütten oğlana geçiyordu. Uğraştığımız şeyler farklı da bir güç veriyor bize. Hiçbir zaman tökezlemeyeceksin, hep dik duracaksın, ne yaşarsan yaşa yanındakine destek olacaksın… Biz böyle kodlandık. 

Peki madem böyle zor bir hayat, ikinci çocuğu niye istediniz? 
Aslında planlamamıştık. Ama Osman’ın da şöyle bir inancı var: Biz bugün var, yarın yokuz, yine en büyük desteği kardeşler birbirine verir. Kürt toplumunun özelliği olarak aile desteğini çok yoğun alıyoruz. Senelerdir annem ve babam bizimle yaşıyor. Kayınbiraderimin eşi iki yıl çocuklara baktı. Çocukların mükemmel Kurmançi konuşmasının sebebi de odur. Kayınvalidemlerin aile geleneklerine göre tek kelime Türkçe konuşulmaz evde. 

Mir Zanyar okula başladığında hiç Türkçe bilmiyor muydu? 
Hiç, sıfır. Evde hiç Türkçe konuşmuyorduk çünkü. Dil yaşayan bir şey. Canlı kalması da size bağlı. Boş bırakırsanız, dil size sırt döner ve ayaklanıp yavaş yavaş gider. Bir mücadele veriyoruz. Benim neslim 5 No’lu cezaevinin kapısında büyüdü, dolayısıyla hepimizin dille ilgili korkunç bir yarası var. 6 yaşındaydım, amcam cezaevindeydi. Onu görmeye giderken herkes babaanneme “Cemal’i görür görmez Türkçe olarak oğlum nasılsın de…” diyordu. Fakat babaannem hiç Türkçe bilmiyor, anlamıyor, ağlıyor. O günlerden içime işlemiştir. Babam memurdu ve şehir merkezinde yaşıyorduk. 12 Eylül üstümüzden geçmiş, evi sürekli askerler basıyor. Korktuğu için Kürtçe konuşmamızı istemezdi. Bir gün boş bulunup Kürtçe bir ninni ağzımdan kaçırmıştım da ne kızmıştı. 

Osman Bey’le özel olarak evde sadece Kürtçe konuşacağız diye bir karar verdiniz mi? 
Benim çocuklarım Kürtçeyi unutmayacak, dileğimiz bu. Bakın Türkçe de bilmeliler. Hiç öyle bir kompleksimiz yok. Hatta şu anda aynı şekilde İngilizce de öğreniyorlar. 

Okula başlamadan önce öğretmenlerle konuştunuz mu? 
Tabii. “Bu çocuklar Türkçe öğrenecek ama takıldıklarında size Kürtçe bir soru sorarlarsa lütfen yanıtlayın” dedim. Çünkü öğretmenlerin hepsi Kürtçe biliyor. Yardımcı da oldular ama ilk günler Mir Zanyar eve döndüğünde “Anne kimse beni anlamıyor” deyip, içe kapanmıştı. 

Siz ne dediniz? 
“Annecim, biz Kürdüz. Anadilimiz Kürtçe ama Türkiye’de yaşıyoruz ve okullarda Türkçe konuşuluyor.” Böyle dedim, ‘Peki’ dedi, anladı. Evde onunla Kürtçe konuşmaya devam ettik. Fakat ne zaman ki arkadaşlarıyla bir çizgi filmle ilgili Türkçe konuşmaya başladı, ne zaman ki evde Kürtçe okuduğumuz kitaplar okulda Türkçeye döndü, işler değişti. 

Ne oldu? 
Gitti yani. Bu konuda küçük kızım Ranya dezavantajlıydı. Çünkü Mir Zanyar artık eve Türkçe konuşarak dönmeye başlamıştı. Oysa ki Mir Zanyar 5 yaşına kadar Türkçe duymamıştı. Ranya öyle olmadı. Şu anda muntazam olarak Kürtçe anlıyorlar ama Türkçe cevap veriyorlar. Babamız da prensiplerinden ödün vermediği için bir karmaşa yaşıyoruz. 

Nasıl bir şey? 
Osman onlarla Kürtçe konuşmaya devam ediyor, katiyen Türkçe değil. O yüzden de okulda yaşadıklarını babadan çok bana anlatmaya başladılar. Geçen gün satranç oynuyorlardı babasıyla. Takıldığı bir yer oldu. Türkçe sorduğunda babasının Kürtçe cevap vereceğini bildiği için dönüp bana soruyor çocuk. 

Osman Bey de bu tavrı nedeniyle çocukların ondan uzaklaşmasından korkuyor, siz ne düşünüyorsunuz? 
Şimdi bakın, ne yaşadık. Okulda her yıl veliler meslekleriyle ilgili sunum yapıyor. 3 yıldır hep bana kalıyordu bu iş ama sonunda Osman işlerini ayarladı ve okulda belediyeyi, itfaiyeyi filan anlatacak. Mir Zanyar’ın ilk sorusu şu oldu: Ama annecim, hiç bir arkadaşım Kurmançi bilmiyor ki, nasıl anlaşacaklar? Babasının Türkçe konuştuğunu hiç görmemiş. Osman’ın da içine dert oldu: “Şimdi ben öğrencilerle Türkçe konuşacağım. Sonra oğlanla kızla arada Kurmançi mi konuşacağım. Nasıl olacak bu iş…” 

Ne oldu sonunda? 
Gitmiş, sinevizyonda itfaiyeyi filan göstermiş, Türkçe anlatmış. Etkinlik bitmiş, Mir Zanyar ve Ranya yanına gelince onlarla yine Kürtçe konuşmuş. Böyle bizim hayatımızı işte. Bu durumu birkaç uzmana da danıştık. Osman, Kurmançi’ye devam edecek, ben Türkçe konuşacağım. Bu arada bir de İngilizcemiz var. Geçen gün öğretmeni aradı, “Ay Reyhan Hanım, bugün okulda Mir Zanyar bir şey yaptı, hepimiz yerlere yattık.” İngilizce öğretmenine kol atıp, “Çawani başi?” (Kürtçe nasılsın) demez mi… Evde Kurmançi-Zazaki, okulda Türkçe-İngilizce şeklinde büyüyor çocuklarım. 

Arkadaşlarıyla araları nasıl? 
Mir Zanyar’ın okulda Miralan diye bir arkadaşı var. Kürt bir ailenin çocuğu ama 10 yıl İngiltere’de yaşamışlar. O da sadece İngilizce ve Kurmançi biliyordu, sıfır Türkçe. O yüzden en sevdiği arkadaşı. Yapışık dolaşıyorlar. İki dil mağduru olarak. 

Ranya’nın durumu ne? 
Şöyle… Anneanne de onunla Zazaki konuşuyordu. O yüzden o hem Kurmançi hem Zazaki anlıyor. Şimdi Türkçeyi ve İngilizceyi de öğrendi. Fakat şimdi ikisi de her şeye Türkçe cevap veriyor. Bizim tedirginliğimiz giderek Kürtçeden kopmaları olur. İsimlerinin Kürtçe olması hiçbir şey ifade etmez ki, dili konuşmadıktan sonra. Ve şunu anlamıyorlar, bu çocuklar büyüdüklerinde yaşadıkları bu karmaşayı hiç unutmayacak, onlara bunu yaşatanları da affetmeyecek. 

Sizler Kürtçeyi unutmamayı başarmışsınız, Mir Zanyar ve Ranya niye unutsun? 
Ama aynı dönemde miyiz? Yanımızda hep anneanne, babaanne vardı. Köylerimize giderdik, herkesin Kürtçe konuştuğu… Şimdi öyle mi? Kürtçeyle çok daha az ilişki kuruluyor. Ama öfke baki kalır. 

Nasıl yani? 
Nasıl ki ben Diyarbakır Cezaevi’ne babaannemle gittiğim o yolu unutmuyorsam, bugünkü çocuklar da hapse atılan akrabalarını unutmayacak. Mir Zanyar yaşında çocuklar var, babası hapiste şu anda. 

Siz oğlunuz ve kızınızın bu öfkeyle büyümemesi için nasıl bir önlem alıyorsunuz? 
Bir yere kadar önlem alabiliyorsunuz, travmatize olmasınlar, kinlenmesinler diye. Fakat görüyorlar. Ranya babasının biber gazından yüzü gözü dağılmış halini televizyonda görmüştü. Günlerce ağladı. Mir Zanyar’ın duygusallığı beni çok endişelendiriyor. Mesela Osman açlık grevinde ya, televizyonu açmamam lazım. Bir yerde görür, duyar, akşam yemek yemez, babam açsa ben de aç kalayım der. Babası onlarla sadece Kürtçe konuştuğu için ondan uzaklaşabilirler. Bu yara sonra nasıl kapanır, bunun hesabını kim verir? Çünkü bu yaş grubunda yaşananlar sünger gibi emiliyor. Biz anne baba olarak Ranya ve Mir Zanyar bizim yaşadıklarımızı yaşamasın, bu kuşakta bu sorun bitsin isteriz. Ama bu çocukların hafızaları devletle nasıl barışacak bilemiyorum.