Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil, 07 Aralık 1979 sabahı Levent Sülün Sokak’taki evinden çıkarak İ.Ü. İktisat Fakültesi’ndeki görevine gitmek üzere yola çıktığı sırada, ensesinden kurşunlanarak öldürüldü. “Türk İntikam Tugayları” adını verdikleri bir örgüt tarafından öldürüldüğünü ileri süren bildiriler bırakılmıştı. Ak saçlarıyla yere yüz üstü kapanmış biçimde yattığını gösteren gazetelerdeki resmi, biraz ötesindeki çantası, gözlerimin önünden hiç gitmez.

Örgütün adında belirtilen “Tugay” sözcüğü, üzerinde düşünülmesi gereken, çok anlamlı bir sözcük.

Cavit Orhan Tütengil, “öç alınacak” biri değil, “başlara taç yapılacak” nitelikte biriydi. Ülkeyi soyup soğana çevirmeye değil, insan hak ve özgürlüklerinin yaşandığı bir dünyaya yöneltme çabasında olan bir bilim insanıydı. İnsanca yaşanacak bir üretim, bölüşüm düzeni kurulmasını isteyen gerçek bir aydındı. Ülke, dünya insanını, insanlık tarihinin karanlıklarına doğru taşıma yerine bilimin, uygarlığın aydınlığına doğru yöneltmeye çalışan, özgür düşünceli bir bilim insanıydı. Onlarca bilimsel çalışma ortaya koymuş, gazetelerde yazılar yazarak, toplantılarda konuşmalar yaparak, bildiriler sunarak halkını, insanlığı aydınlatmaya çalışmışmış bir bilim insanıydı.

Ölümünün arkasındaki giz perdesi hiç aralanamadı. Bugüne değin öldürenler, öldürülmesi buyruğunu verenler ortaya çıkarılmadı. Tetiği çekenler, çektirenler hiç bilinemedi. Öldüreni bilinmeyen (faili meçhul) bir öldürme olarak kayıtlara geçti. Öldüreni hiç kuşku götürmeyecek ölçüde bilinen karanlık güçlerin, nerelere dayandıkları belliydi. Bugüne değin aydınlatılmamış olması da olayın nerelere dayandığının göstergesi.

“Zeytinburnu Gerçek Yönleriyle Bir Gecekondu Kenti İnceleme-Eleştiri” adlı 374 sayfalık yapıtıma, Cavit Orhan Tütengil’e önsöz yazdırmak istemiştim. O zamanlar adını, kitaplarını, yazılarını biliyor, kendisini yakından tanımıyordum. Bir arkadaşı aracılığıyla ilişki kurarak, yapıtın matbaada dizilmiş çıkışlarını alarak belirlediğimiz gün, saatte Levent’teki evine gittim. 1974 yılının Kasım ayında, dizilmiş, çıkışları alınmış yazıları karıştırdı, kafasına kaldırarak “Siz ne iş yapıyorsunuz, hangi okulu bitirdiniz, Zeytinburnu İlçesi’nde mi yaşıyorsunuz, burayı nasıl tanıdınız” diye sordu. Zeytinburnu İlçesi’nin bir okulunda öğretmenlik yaptığımı, Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu’nu bitirdiğimi, (Bu okul sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi oldu. Orayı da bitirdim), ikinci bir yükseköğrenim için İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğrenci olduğumu söyledim. “Hazırladığınız yapıtı, çalışmanızı çok beğendim. Yerel, sosyolojik bir araştırma. Büyük bir emek ürünü. Yaptığınız çalışma, orta koymaya çalıştığınız ürün, Türkiye’de yerel düzeyde yapılmış olan en kapsamlı sosyolojik çalışma. Bizim doçentlerimizin hiçbiri böyle bir çalışma yapamadılar” dedi. Çok sevinmiştim. Çıkışları alınmış yazıları bırakıp gitmemi, 2 gün sonra yazacağı önsöz yazısını gelip almamı istedi. Kalkıp ayrıldım. Söylediği günde gidip yazdığı önsöz yazısını aldım. Yapıtım Cavit Orhan Tütengil’in önsöz yazısıyla yayınlandı.

Cavit Orhan Tütengil’in İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde öğrencisi oldum. İ.Ü. Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi, bu bölümün başkanıydı. Ülkemizin önde gelen toplumbilimcilerinden (sosyologlarından) biriydi. Tütengil hocanın dersi olduğunda sınıf dolup taşardı. Öğrenciler soluksuz dersi dinlerlerdi. Çok beğenilen, sevilen bir öğretim üyesiydi. Bölümünün, İstanbul Üniversitesi’nin, ülkenin parlayan yıldızı durumundaydı.

Dersin bitmesine saniyeler kala anlatacaklarını toparlar bitirirdi. Zamanı bu denli verimli kullanan başka bir insan görmedim. Çantasının içinde onlarca konuyla ilgili notlar, yayınlar bulunurdu. Çantayı açınca, neyin nerede olduğunu tık diye bulurdu. Böyle özenli, titiz, derli toplu yaşayan bir insana hiç denk gelmedim.

58 yaşında, çok erken, en verimli, en üretken yıllarında yok ettiler bu değerli bilim insanını. Bu ülkeye, insanlığa çok daha yeni ufuklar açacak, kalıcı, evrensel ölçekte değerde ürünler verecekti. Halkın ufuklarının açılmasını, aydınlanmasını istemeyen, bilinçsizliğinden yararlanarak sürü gibi yönetmek isteyen, evirip çevirip sömürmeye çabalayanlar yok ettiler Cavit Orhan Tütengil’i.

Ortaçağ’a, çağı geçmiş düşüncelere değil, geleceğe, bilime, felsefeye yönelen gerçek bir aydındı. Arı gibi çalışan, üretken bir insandı.

Yetişen değerleri yiyip bitiren bir ülkenin gelişme olanağı olmaz. Olmadığı içinde bulunduğumuz durumdan anlaşılmakta.

Yalnızca bu ülkenin değil insanlığın yetiştirdiği önemli değerlerden biriydi. İnsanlığa çok büyük hizmetleri dokunacak erken bir yaşta kopardılar dünyamızdan.

Her aklıma geldiğinde yüreğim sızlar.

Işıklarda uyusun. Saygıyla anıyorum.