Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Boston’daki Sanayi Fuarı’na katılmaya gitmiş. Gitmişken bir de dünyaca ünlü MIT’yi (Massachusetts Institute of Technology) ziyaret etmiş. Üniversitenin yeni rektörüne vazo filan götürmüş hediye olarak. Bir de haber vermiş: “Biz sizin üniversite vakfına bir miktar para yatıracağız. Bunun için Meclis’ten yasa çıkmasını bekliyoruz. O parayı yatırınca sizin yüksek bütçeli laboratuvarlarınızdan yararlanacağız. Size araştırmacılar göndereceğiz.”
Parlak fikirleriniz, vazo armağanınız kadar gözlerimizi kamaştırdı. 

***

MIT, elbette ki yatıracağınız ‘bir miktar parayla’ ilgilenir. Size “Yahu sizin bir bilimler akademiniz vardı, yapısını altüst ettiniz, bir miktar paradan önce akademiden haber verin” demez.
Ama biz diyebiliriz. Ki bakın, diyoruz.
Türkiye Bilimler Akademisi’ne (TÜBA) atanan 133 kişiden 19’unun hiç uluslararası yayını yok. 22’sinin yayın diye yazdığı metinlere hiç atıf yapılmamış. (Uluslararası yayın, atıf ve h-indeksi bir bilim insanının yeterlilik kriterleri arasındadır.)
Bir örnekle somutlaştırayım: Yeni üyelerden Prof. Mustafa Çiçekler doktorasını aldığı 1994’ten beri bir adet kitap çevirmiş, birkaç kitabın editörlüğünü yapmış, bir de derlemesi var. Ortak yazdığı Farsça ders kitabından ve cep sözlüğünden başka kendi ürünü olan tek bir kitabı yok. 18 senede sadece 3 adet yüksek lisans tezi yönetmiş.
İnsan diyor ki... En üst akademide minval böyleyse... 6 yıllık ömrü hayatında (uçan memelilerle ilgili) birçok bilimsel tez üreten kedim Felix niye ‘bir yerlere gelemiyor’, akademilere filan atanamıyor?
İnsan içerliyor...
(Bakan Ergün, ülkenin en üst bilimsel konseyine niçin böyle kişilerin atandığına dair soru önergesine henüz bir yanıt veremedi.) 

***

MIT’yi hiç enterese etmez de bizi eder. Ki, bakınız, ediyor.
MIT’nin vakfına bir miktar para aktarma işi –yasa çıktıktan sonra- TÜBİTAK aracılığıyla, yani onun üstünden yapılacak. Sayın Bakan Ergün, laf dilimize gelmişken TÜBİTAK’tan bahsetsin bize.
Türkiye’nin belli başlı davalarında yüzlerce kişinin hapiste olmasına neden olan dijital belgelerle ilgili TÜBİTAK’ın bilirkişi raporlarının niçin saygın üniversitelerin verdiği raporlarla örtüşmediğini, bir bilirkişi raporunda kelime oyunlarıyla nasıl ve neden siyaset yapıldığını...
Aynı TÜBİTAK’ın OdaTV davasındaki Word dosyalarıyla ilgili mahkemenin ısrarına rağmen nasıl 9 aydır bir bilirkişi raporu hazırlayamadığını...
Anlatıversin Bakan Ergün. 

***

Ayranı yok içmeye, atla gider çeşmeye. Ya da daha uygunu: Altı kaval üstü şişhane. Türkiye’nin en temel ve köklü bilimsel kurumlarını bu hale getir, sonra git MIT’ye bir miktar para yatır.
Üniversitelerin içi boşalmışken, bilimsel ekoller çökmüş, bilim insanları köşelerine çekilmişken, her betonarme apartmandan üniversite devşirilip içine ne idüğü belirsiz kişiler doldurulmuşken, MIT’ye kimi göndereceksiniz? 17 milyar dolarlık laboratuvarlarda kim neyin araştırmasını yapacak?
Hakikaten parlak fikir. Birkaç magazin deyimiyle özetlemek gerekirse; Boston’a ‘ayağınızın tozuyla’ indiniz, MIT’yle ‘göz doldurdunuz’. Gözlerimiz doldu da içimiz boş.