Suriye krizi doğal olarak, bazı önemli siyasi gelişmeleri gölgede bıraktı. Bunlar arasında ikisinin özellikle altını çizmek gerekiyor.

İlki Özel Yetkili Mahkemeler'in kaldırılacağına işaret eden siyasi gelişmeler...

İkincisi ise bir sendika başkanının, KESK Genel Başkanı'nın tutuklanmasına kadar giden yeni KCK operasyonları...

Her iki gelişme de 'demokrasi eksikliği, hak ihlalleri, otoriterleşme tartışmaları'nın merkezinde bulunuyorlar ve siyasi hayat açısından ciddi önem taşıyorlar.

Önce Özel Yetkili Mahkemeler...

Kabul etmek gerek, bu mahkemeler ve Özel Yetkili Savcılıklar Türkiye'nin değişim sürecinde önemli bir rol oynadılar. Devlet içindeki karanlık ve gayri meşru alanları koruyan kalkanların kaldırılmasını, hukukun elinin bu alanlara değmesini ifade ettiler.

Sonuç da verdiler...

Ergenekon ve türevi pek çok davada bu şekilde yol alınabildi.

Ancak yol üzerinde dört ağır sorun ürettiler.

İlk sorun özellikle özel yetkili savcı ve hakimlerin donanım eksikliği, sınıfsal öfke, siyasi eğilim, kendine siyasi misyon biçme gibi türlü nedenlerle ellerindeki yetkiyi kullanırken hukuk kurallarına uygun davranmaması, kanunların sınırlarını zorlaması oldu.

Bu çerçevede ÖYM'ler ve ÖYS'ler zamanla ve keyfi uygulamalara hukuki ve siyasi sorun merkezleri haline geldi.

MİT krizi gerek ilgili savcılıklar, gerekse celp kararı veren özel yetkili mahkeme üzerinden yargının 'siyasi karar alanı'na, kararların içeriğine müdahale edecek bir cürete ulaşmasının göstergesi oldu.

Ürettikleri ikinci sorun, yürümekte olan siyasi nitelikli davalara ilişkin 'meşruiyet' meselesiydi. İçi boş fezlekeleri hukuki metin haline çeviren inanılmaz iddianamelerle, keyfi ve söylentivari delillerle, hukuku zorlayan ara mahkeme kararlarıyla pek çok önemli davanın inandırıcılığını zedelediler.

İçi boş fezlekeler, inanılmaz iddianameler, keyfi deliller, hukuku zorlayan ara mahkeme kararları, sadece meşruiyet sorunu üretmedi.

Aynı zamanda hak ve özgürlük gasplarına, 'otoriter bir yargı-siyaset dokusu'nun filizlenmesine yol açtı. Bu, ürettikleri üçüncü ağır sorundu.

Böyle bir özel yetkili yargı yapısının, üst yetkilerle donatılmış, polisle tam işbirliği içinde, kendi başına politika üretme ve uygulama imkanlarına sahip bir gücün hukuken denetlenememesi, buna karşın siyasi başka denetimlere açık hale gelmesi dördüncü ağır sorunu oluşturdu.

Gelen haberler gösteriyor ki, hükümet bu sorunlardan en azından bir kısmına, Özel Yetkili Mahkemeler'le ilgili bölümüne el atmaya karar vermiş bulunuyor. Beklenti gerekli düzenlemenin Meclis tatili öncesinde yapılması...

Peki, sorunlar ortadan kalkacak mı?

Bu soruyu tam olarak yanıtlayabilmek için yeni düzenlemeyi beklemek gerekiyor.

Sürmekte olan davaların hangi mahkemelerde yargılanacağı, ÖYM'lerin yerine başka tür ihtisas mahkemeleri kurulup kurulmayacağı ve nasıl işleyecekleri bu açıdan önemli...

Şu aşamada açık olan husus, siyasi nitelikli dava ve dosyalar alanına hukuki bir neşter atılmasının gerekliliğidir.

Meraklısı için hemen ekleyelim:

Bu durumda, Ergenekon ve çeteleriyle mücadelenin zaafa uğrayacağı, 'makaranın geri saracağı' karşılığı olan bir iddia değildir. Böyle bir değişiklik pek çok kişinin iddia ettiği gibi sürmekte olan davaları etkilemeyecek, bu değişiklik yüzünden davalar düşmeyecek, özellikle tahliyeler gelmeyecektir. Mesele temel olarak geleceğe yöneliktir, yetki alanı ve kullanımıyla ilgilidir.

Git gide siyasi alanın tahrip edilmesini ve daralmasını simgeleyen KCK operasyonlarına ve bu operasyonların ÖYM-ÖYS'lerle arasındaki yol kesişmesine gelince...

Yarına...