İzzet Yıldızhan, kendisini sanatçı, türkücü, aile babası, bazen eş, iş adamı ve yüksek makamlarda tanıdıkları olarak tanımlayan memleket insanı. İzzet Yıldızhan’ın kendisini bu sıfatlarla tanımlamasına saygı duymakla birlikte, ben onu, türkücülükten kazandığı paralarla tüccarlık da yapan bir erkek olarak tanımlayacağım. İzzet Yıldızhan’ın bu yazının konusu olmasının sebebi ne türkücülüğü, ne de oradan kazandığı paralarla giriştiği ticaret işleri. Esas sebep, bu zatın Habertürk Gazetesi’nden Öykü Naz Şenses’e kadın, aile, çocuk ve tabi kadına şiddetle ilgili olarak verdiği bir röportaj. Yıldızhan’ın, “Eşime çocuklarıma tokat attım, bunu da mı şiddetten sayalım” ana fikirli röportajı kadın konusunda dillendirdiği taze fikirler de değil. Farklı zamanlarda çeşitli gazetelere de aynı ya da daha ileri tonlarda açıklamalar yapmıştı bu zat.

İzzet Yıldızhan’la aynı görüşte olan milyonlarca erkeğin bu ülkede yaşadığına en net kanıt, atılan tokatların ayarını tutturamadıklarında olacak ki, 2003-2013 yılları arasında neredeyse katliam boyutlarına ulaşan şiddet kurbanları kadınlar ve son yedi yıl içinde kadına yönelik şiddet bakanlık verilerine göre yüzde bin dört yüz artış göstermesi.

Ülkede Yıldızhan gibi düşünen hatta daha da ilerisini pratik olarak gösteren milyonlarca erkek varken neden İzzet Yıldızhan bir yazı konusu olsun? Eğer bir ülkede kadına yönelik şiddet, kadın katliamına, cins kırımına dönüşmüşse ve o ülkenin medya organlarında türlü sebeplerden ötürü görünürlük kazanan bir adam eşine attığı tokatları eğitim aracı olarak görüyorsa ve bu açıklamalar değişik medya mecralarında yer buluyorsa, o adam bir yazının konusu olabilir.

Yıldızhan, röportajında yaptığı alan çalışmalarından kaynaklı olsa herek “her anne-babanın erkek çocuk sahibi olmak istediğini” vurguluyor. Ataerkil bir aile yapısından geldiğinden ötürü erkeğin baskın güç olması gerektiğine inanan Yıldızhan, çocuklarının annelerinin kendi işi dışında çalışmasını da ahlaka mugayir olarak değerlendiriyor. Ancak, kendi çocuklarının anneleri olmamasından kaynaklı olacak ki, Ankara’da tanıdığı büyük insanlardan birinin düğününden sonra bir otel odasında grup sex yaptığı ve kadınlardan birini darp ettiği suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Yani Yıldızhan’ın bakışına göre buradaki ana tema, kadın çalışabilir, hatta sex işçilerine bile saygı duyabilir yeter ki çocuklarının annesi olmasınlar. Çocuklarının annelerine bile “yeri geldiği zaman” tokat atan Yıldızhan’ın, sex işçilerinden birini darp etmesin de “eğitim amaçlı” olabilir, ön yargılı olmayalım! Zaten mülakatın ilerleyen bölümlerinde “tokatı eğitim amaçlı” kullandığını dile getiriyor, telaşa mahal yok yani.

Yine kendi alan çalışmalarına dayandırdığını düşündüğümüz bir veri aktararak devam ediyor ünlü türkücü, her erkeğin kadına şiddet kullandığını, kullanmıyorum diyenlerin ise yalan söylediğini ifade edip, sadece şiddet algısının kişiden kişiye değişeceğini belirtiyor ve hemen kendi şiddet algısını açıklıyor.

Türkücü Yıldızhan’ın şiddet algısı; erkeğin evdeki insanlara karşı sorumluluğunu bilmemesi, alkol ve uyuşturucu tüketmesi ve savruk bir yaşam sürmesi olarak özetlenebilir. Yıldızhan’ın açıkladığı şiddet tanımlamasından bir kez daha alkol kullanmayan birinin şiddetle birlikte anılması pek mümkün değil, tabi ki birkaç tokat dışında. Yıldızhan, röportajın sonlarında bir türlü eşi olup olmadığına karar veremediği kadın(lar)dan, kendisinin de şiddet gördüğünü ifade ederek şiddetin erkeğe yönelik de var olabileceğini ve bunun somut kanıtının da kendisi olduğunu ifade ederek ,şiddete bakışın kısır ve tek taraflı tartışmalarda boğulmaması gerektiğini hatırlatıyor bizlere.

Ünlü türkücü bu kadarla da sınırlı değil. Kasım 2009’da Sabah Gazetesi’nden Müjgân Halis’in Yıldızhan’la röportajda, sayısı belli olmayan çocuklarının birden kok kadından olduğunu ve tüm bunları himayesine aldığını ifade ediyor İzzet Bey. Çocukların her birine birer daire aldığını ifade eden türkücü, annelerinin çalışmayarak çocuklara baktığını, kendisinin çalışmasının kâfi olduğunu ve gerekli zamanlarda görüştüğünü söylüyor. Neredeyse kadın ve aile temalı tüm mülakatlarında, hala genç, zengin ve yakışıklı olduğunu ifade eden türkücü yeni ilişkilere her zaman için açık olduğunu da belirtmeden geçmiyor.

Sayın İzzet Yıldızhan,

  • 2003’te 83,2004’te 128,2005’te 317,2006’da 663,2007’de 1011...kadın tokatın dozunu kaçıran sizgillerin elinde katledildi.
  • 2013’ün ilk dokuz ayında 842 kadın, tokat atmayı şiddet saymayarak, silah, bıçak vb materyallerle sizgiller tarafından katledildi.
  • Henüz genç ve yakışıklıyım yeterince param var diyen sizgiller yüzünden bugün Türkiye’de milyonlarca çocuk gelin var.
  • Henüz geç ve yakışıklıyım diyen sizgiller, Suriye’de savaştan kaçan kadınları üçüncü, dördüncü “eş” olarak satın alıyorlar.
  • Sizin “ben her birine daire aldım, anneleri ilgileniyor çocuklarla” ifadenizle, Suriye’den gelen kadınlara “patates” muamelesi yapan ve bir daire kiralayıp, o kadınları uçkur zevkleri karşılığında satın alan kafa ne kadar farklı?
  • Basın yayın organlarında kendilerine yer bulamayan sizgiller, öldürdükleri kadınlar aracılığıyla gazete sayfalarında ya da haber bültenlerinden kendilerinden sıkça söz ettiriyorlar. Ünlü bir türkücü olarak siz onlara, “ben de sizdenim” mesajı mı veriyorsunuz?
  • Dün Konya’da cezaevi ziyaretinden çıkan bir kadını 11 yaşındaki oğlunun gözü önünde kurşun yağmuruna dizen “erkek” de kurşunu şiddetten saymıyor, farkında mısınız?

Özetle; Sayın İzzet Yıldızhan, bu toplumun “erkeklere” ,”delikanlılara”, “atalarının feodal yolunda giden adamlara” ihtiyacı yok. Hatta ihtiyaç fazlası var. Siz türkü söyleyin, şarkı söyleyin, inşaat yapın, dükkân açın… ama kadınlar hakkında konuşmayın lütfen, zira kanımca bu konuda konuşacaksanız özür dilemekle başlayın.