Gelir dağılımının eşit olmadığı ya da orta sınıfın yok denecek kadar az olduğu ülkelerde feodalite varlığını ve gücünü fazlasıyla hissettirir. Modernleşmeyle beraber köydeki ağa kentteki iş adamına veya  politikacısına dönüşmüştür. Zorbanın özü temelde aynı kalmakla birlikte dış görünüşü ve kılık kıyafeti oldukça değişmiştir. Dışarıda mütevazi bir iş adamı, içeride ise gaddar bir patron ya da işverendir.

"Yıllardır anahtarı arıyormuşsun oysa kapı hep açıkmış."

Kapı açık ama mesele biraz da ona doğru yürümekte ve tabii kapının eşiğinde hemen uçurum durmuyorsa. Yine de kapıya kadar yürüyebilmek bile öyle kolay değil. Coğrafya değiştirmek herkes için mümkün mü? Denildiği gibi parası olan için zaten her yer vatan, geriye kalanlar için ise vatan zindan. Sanırım gelir eşitsizliğin uçurum kadar fark yarattığı coğrafyalarda bu temel kuraldır.  

Yönetmenliğini Ramin Bahrani'nin yaptığı 2021 yapımı Beyaz Kaplan filmi Hindistan'ın sosyolojik yapısına ışık tutarken bir nebze de olsa bizleri de kendi gerçeğimizle yüzleştiriyor. Sosyalizm gibi işçi sınıfının haklarını savunan ve gelir dağılımını eşitlemekle ortaya çıkan en tepedeki politikacı bile yozlaşmaya bulaşmadan duramamıştır. Doğru, Hindistan'da ya da dünyanın başka yerlerinde yüzyıllar önce belki de binlerce kast vardı ama bugün de bu yok olabilmiş değil: alt sınıf ve üst sınıf. Barakalarda yaşayan uşak ve köylü sınıfla, lüks villalarında ve bol yıldızlı otellerde şaşalı yaşamlarıyla onlara hükmeden üst sınıf. Dünyada buralardan çok var.

"Bir kez olsun bile sorgulamadım."

Filmden küçük bir detay: Sarhoş gelin sürücü koltuğunda, bir çocuğa çarpar, çocuk ölür. Ama bu ölümün hiçbir değeri yoktur zira alt sınıftan bir çocuğun ölümü üstüne kafa yoracak kadar bile önemli değildir. Kan satın alınabileceği gibi suçu üstlenecek uşaklar her zaman bulunur. Bir köylü olarak alt sınıftan doğmuş olan genç kahramanımız Balram uşak olmaya o kadar alışmış ki tüm yaşamını sonlandıracak olan bu kararı bir kez olsun bile sorgulamaz neyse ki şansı var ki olay kapanır. Yoksa işlemediği bir suçun cezasını çekmenin gönüllüsüydü. Çünkü o sırasını bekleyen kafesteki binlerce horozdan biriydi sadece. Horozlar teker teker kafeslerinden çıkarılır, sert bir darbeyle kafaları gövdelerinden koparılır. Geriye kalan horozlar ise sessizce beklerler, kaçmak ya da isyan etmek için en küçük bir istekte bile bulunmazlar: alıştırılmış kurbanlık. İnsanlara uygularsak: alıştırılmış kölelik.       

 "Bu dünyada güzel olanı fark ettiğin anda kölelikten kurtulursun."

Balram bir neslin ancak bir defa tanık olabileceği beyaz kaplanı görür. Güzelliği hiç bilmeyen biri onunla ilk defa karşılaştığında bilinç aydınlanır; vücut ise buna dayanamaz, bir baygınlık hâli yaşar. Balram o andan itibaren artık köle kalamayacağını anlar. Yine de Balram'ın kölelikten kurtulma yöntemi fazlasıyla rahatsız edicidir. Kafası kesilmekle tehdit altında kalan horozun tek çıkış yolunun başka bir kafa kesmek olması gibi. Zira o artık kendini beyaz kaplanla özdeşleştirmiştir.

Beyaz Kaplan filmi sadece Hindistan'ı anlatmıyor, gelir dağılımının eşit olmadığı tüm ülkelerde olduğu gibi aralarında uçurum kadar fark olan alt sınıf ve üst sınıf hayatları da gözler önüne seriyor.