Bir ülkede kitle iletişim araçları tek sesliyse orada gerçekçi bilgi dolaşımı, paylaşımı yapılamaz. Halk yığınlarının bilgi edinme hakları dolaylı biçimde engellenmiş olur. Ülkemizdeki somut durum budur.

Türkiye’de 2018 yılında yayımlanan gazete ve dergilerin sayıları 2017 yılına göre % 17.6 azalmış. Okunma durumlarının da önemli ölçüde azaldığı bir gerçek.

82 milyon nüfuslu bir ülkede yayımlanan gazete, dergi sayısı, 150 bin nüfuslu bir ilde çıkması gereken gazete, dergi sayısı kadar.

Verilen bilgilerin, yapılan yorumların gerçeklerden uzak olması, sosyal medyanın giderek yaygınlaşması, gazete ve dergilerin güvenirliğini yitirmeleri bu sonucun nedenleri arasında.

Gazete ve dergilerin aynı adlar, aynı konular, aynı bilgilerle çıkması iticiliklerini artırmakta. Bir gazeteyi eline alıp bir karıştıran okur aynı anda 30 gazete okumuş olmakta. Çünkü tümü birbirlerine yakın bilgiler, konular, resimlerle süslü olarak yayımlanmakta.

Eskiden arayarak okuduğumuz bir gazete önümde durmakta. Bu gazeteyi, açıp içine bakma isteğim olmadığını gördüm. Öğrenebileceğim bir bilgi, okuyabileceğim bir haber ya da yorum olmadığını, yalan, yönlü aktarımlarıyla sinirlerimi gereceğini düşündüm.

2018 yılında “gazetelerin yüzde 91.3'ü yerel, yüzde 6.9'u ulusal, yüzde 1.8'i bölgesel yayın yaptı. Dergilerin ise yüzde 64.3'ü ulusal, yüzde 31.4'ü yerel, yüzde 4.3'ü bölgesel yayın gerçekleştirdi.”

Yayımlanan gazetelerin %91.3’ü yerel ölçekli yayın yapan gazeteler olmuş. Yerel yayın yapan gazete, dergi, tv kanalı gibi kitle iletişim araçları, yerel sorunları yansıtma açısından önemli. Ancak ulusal, evrensel bilgilendirme yönünden yetersiz araçlar oldukları bir gerçek. Bu yayın organlarının yerel resmi ilanları almak için yayın yaptıklarını vurgulamak gerek. Basın savcıları dışında yerel ekonomik güç odakları ve kamu kurumlarınca denetlenmeleri daha güçlü olmakta. Valilik, Kaymakamlık, Belediye Başkanlığının istemediği bilgileri yaymaları güç olmakta. Devletin genel denetimi dışında ayrıca bu süzgeçlerden geçen haberler, yorumlar gerçekliklerini yitirmekte, geniş halk yığınlarının çıkarlarıyla örtüşmekten yoksun kalmakta.

Yayımlanan gazetelerin %6.9’unun ulusal düzeyde yayın organları oluşu, gazete yayınlarının belli ellerde toplandığını, ülkenin genel bilgi akışını yönlendirmekten uzak kaldıkları açık. Toplumda kültürel çeşitliliği yansıtmaktan yoksun kalacakları bir başka gerçek.

Aynı yıl yayımlanan dergilerin %64.3’ü yerel ölçekli dergiler olmuş. Bunlar yazın, sanat alanında bir araya gelmiş küçük ölçekli dost, arkadaş kümelerinin dayanışmasıyla çıkan yayınlar. Etkileri sınırlı, yaşam süreleri kısa olan bu yayınlar, saygın birlikteliklerin, güzel çabaların ürünü.

2018 yılında “Yayımlanan gazetelerin yüzde 87.8'i siyasi-haber-güncel, yüzde 2.2'si yerel yönetim, yüzde 1.9'u sektörel-mesleki içerikli olurken, dergilerin yüzde 17.5'i sektörel-mesleki, yüzde 13.8'i akademik, yüzde 8.5'i eğitim-sınav içerikli gerçekleştirildi.”

Yayımlanan her 100 gazeteden 88’i, siyasal, haber, güncel konuları işleyen yayın araçları olmuş. Bu oranda yapılan yayınların, ülkenin siyasal sorunlarına dişe dokunur bir çözüm getiremediği ortada. Bu durum, ülkemizde yayımlanan gazetelerin işlevsizliğinin göstergesi. Kitle iletişim araçlarımızın, kendilerinden beklenen aydınlatma, kamuoyunu bilgilendirme, barışı sağlama, ülke insanını kucaklaştırma gibi yaşamsal konularda çok yetersiz kalmakta olduğu ortaya çıkmakta.

Türkiye’de bilgi edinmeye ilgi oldukça yüksek. Bu durum, ‘2017 Türkiye Dijital Haber Raporu’ dünya ölçeğinde yapılan araştırmayla kanıtlanmış. İlginç biçimde haberden kaçış oranı da çok yüksek. Bu kaçış, haberlere, haber kaynaklarına, kitle iletişim araçlarına güvensizliğin, ayrıca kültürel, siyasal kutuplaşmanın bir göstergesi.

“Raporda habere ilgi konusunda ‘paradokslar’ dikkat çekiyor. Habere ilgi konusunda Türkiye çok üstlerde yer alıyor. Habere ilginin ‘aşırı veya çok’ olduğu ülkelerin başında yüzde 82 ile İspanya ve Brezilya geliyor. Bunları ise yüzde 81 ile Türkiye ve Meksika takip ediyor. Habere ilgide 36 ülkenin ortalaması yüzde 63 olduğu düşünüldüğünde Türkiye’deki katılımcıların habere ne kadar düşkün olduğu ortaya çıkıyor.

Raporun bulgularına göre Türkiye’de haberlere ilgi hayli güçlü, ancak haberden kaçınma da çok yüksek. Türkiye araştırmadaki 36 ülke arasında Yunanistan ile haberden en fazla kaçınan ülke konumunda. Bu iki ülkede katılımcıların yüzde 57’si ‘bazen veya sık sık’ haberden kaçındığını belirtiyor. 36 ülkenin ortalaması ise yüzde 29.”

Bilgi kaynakları tıkanan, yeterince açık olmayan toplumlarda, yaşamın her alanında sorunlar yaşanır. Toplum kolay yönetilir ama mutsuzdur. İnsanların beyinlerine zincir vurulması, ellerine, ayaklarına takılmasından çok daha acı verir, ağır sonuçlar doğurur.

Bu olumsuz görünümlerin temel nedeni, kitle iletişim araçlarına karşı oluşan güvensizlik olsa gerek.

Kitle iletişim araçlarımızın uluslararası alanda içler acısı bir resim sergilemekteler.

“Oxford Üniversitesi reuters Enstitüsü'nün dezenformasyon ve yanıltıcı haber konusunda 37 ülkede yaptığı bir araştırmada, Türkiye yüzde 49 ile bu alanda en çok dezenformasyona uğrayan ülke olarak açıklandı.”

Bu görüntü, övünülecek bir görüntü değil. İyiye, düzelmeye doğru gidişle ilgili bir belirti de yok ufuklarda.

Bu kitle iletişim araçları yapısıyla uygar ülkeler arasında yer alamayacağımız açık.

---------------------------------------------

(1) T24.com.tr. Bağımsız İnternet Gazetesi, TÜİK: Gazete ve dergilerin tirajı yüzde 17.6 azaldı, 25.07.2019

(2) Aynı kaynak.

(3) ‘2017 Türkiye Dijital Haber Raporu’, DiOxford’dan Türkiye raporu: Medyada kutuplaşma ve habere güvensizlik çarpıcı, 22.11.2017, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-47975916

(4) Türkiye'de basına güven yok, www.jurnalhaber.com/haber/guncel_1/turkiyede-basina-guven-yok/50111.html, 16 Haziran 2018