Fırın alır, patlar. Mikser alır, sapıtır. Televizyon alır, bozulur. Bazı insanın elektrik cihazlarla rabıtasında sorun vardır. Bünyenin akımı, cihazınkine uymaz mıdır nedir, bilinmez. Bir talihsizliktir gider.
Bazı polis karakollarındaki bazı polislerin de böyle bir sorun yaşadığını tahmin ediyorum. Şuradan... İzmir’de polis kurşunuyla öldürülen Baran Tursun adına kurulan Baran Tursun Vakfı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na başvurarak “polis karakollarında ölü bulunanlar ve failin polis olduğu ölüm olayları” ile ilgili inceleme komisyonu kurulmasını istedi. Vakfın komisyona yaptığı başvuruda yeralan bilgiye dikkat: Farklı illerdeki 24 karakolda 24 ölüm olayı meydana gelmiş. Ama 24 karakolun 24’ünde de güvenlik kameraları bozuk ya da ”işlevsiz”miş.
Neden işlevsiz, neden kayıt yapılmamış? Vatan gazetesinin deneyimli muhabiri Kemal Göktaş haberi ”Tesadüfe Bak!” diye yazmış. Halbuki Kemal, benim engin elektronik bilgime başvursaydı, ona ”24’te 24 gibi bir orana tesadüf denemeyeceğini, dolayısıyla polislerin vücudundaki elektrik akımının kameraları haşat etmiş olabileceğini aktarırdım.” Ve sorardım: Zaten başka ne olabilir ki, değil mi? 

** 

Gayet güzel kayıt yapabilen, işlevsel kameralar da mevcut karakollarımızda, yarabbi şükür. Geçen ay hep beraber izledik, hatırlayın: Bir müzikholde eşiyle eğlenirken, kimliği yanında değil diye polisler tarafından gözaltına alınan Fevziye Cengiz’in iki polis tarafından İzmir Karabağlar’daki karakolda nasıl feci şekilde dövüldüğünü... Bir güzel izledik, bu ne biçim iş, bu ne gaddarlık diye bas bas bağırdık. Polislerin, Cengiz hakkında kendilerine direndiği, kollarına vurup tırmaladığı ve küfür ettiği iddiasıyla şikayetçi olmasına çıldırdık. 

** 

Şimdi son durumdan söz edeyim: Polisler, Fevziye hanımdan şikayetçi olduğu için, gözaltına alındığı barın sahibi ve garsonu 7 ay sonra bir kez daha ifade vermek üzere mahkemeye çağrıldı. Daha önce Fevziye Cengiz’i tanımadığını, polislere direndiğini veya küfrettiğini duymadığını söyleyen garson, ne hikmetse şimdi tam tersini söylüyordu. Yine daha önce Cengiz’in ”kimliği olmadığı için polisler tarafından götürülen bir müşteri” olduğunu söyleyen müzikhol sahibi de... Ne dese beğenirsiniz: Fevziye Çetin müzikholde çalışıyordu, yanındaki eşi değil müşterisiydi, polislere küfür edip direndi!
Savcı da polis tutanağını, polis beyanlarını ve bu taze değişmiş tanık ifadelerini temel alarak Fevziye Hanım hakkında 6.5 yıl hapis istiyor. İyi mi... 

** 

Transseksüel Esma Halat, 13 yıl önce apar topar Beşiktaş Karakolu'na götürülmüştü. Transseksüel olduğu için. Karakoldaki bir komiser yardımcısından işkence gördü, cinsel tacize uğradı. Sonuç? Bu komiser yardımcısı mahkeme tarafından aklandı. Fakat Esma işin ucunu bırakmadı ve AİHM’e başvurdu. AİHM, mahkemenin işkence iddiasını yeterince araştırmadığı iddiasıyla Türkiye’yi 17 bin euro tazminat ödemeye mahkum ettirdi. Esma’yı dirayeti için kutlamak üzere bir ay önce aradığımda canı sıkkındı. Çünkü malum polis başka bir ilde de olsa hala görevdeydi.

** 

O bakımdan… Kamera ister çalışsın, ister bozulsun. Ne yediğin dayağın, ne de kaybettiğin canının hesabını soramıyorsun sistemden. Polisi, savcısı, yargıcı el ele verip kulağımızla duyduğumuza, gözümüzle gördüğümüze ”Yoktur” deyip kapatıyor.
12 Eylül mağduru abilerimiz, nahoş deneyimlerine dayanarak, ’peşine bıçaklı hırsız takılsa bile polise sığınma, oraya girdin mi çıkamazsın’ derlerdi. Ne değişti? Kameralar var. E bozuklar! Bozuk olmayanlar da zaten solculara, Kürtlere, translara, eşcinsellere, kadınlara yapılan muameleleri kaydetmez. Yapılırsa bir kayıt, ancak devletin müdanasızlık arşivinedir. Daha ötesi yok.