Daha doğrusu var...

 

“CHP değişmez, dönüşmez, kale gibi durur”

 

CHP’nin yaptığı iki tüzük kurultayının ilk gününde Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından bir alıntı!

 

Bu yazıda CHP’nin yaptığı tüzük kurultayında yapılan tüzük değişikliklerinden, iktidar çekişmesinden, parti içi yarıştan söz etmek istemiyorum.

 

Kuşkusuz tüzük kurultayı talep eden muhalif grubun yönetiminde ve bizzat Deniz Baykal’ın talimatıyla tüzüğe sokuşturulan kimi anti-demokratik maddeler değiştirildi ve bazı olumlu eklemeler yapıldı.

 

Büyük ölçüde muhaliflerin tasfiye edildiği bu kurultaylarda Kılıçdaroğlu’na tek adamlık şansı verildi. Yani sözün kısası artık Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun hiçbir mazereti kalmadı.

 

Şimdi ondan beklenen; önce parti içi demokrasiyi yerleştirip, sonra da CHP yi iktidara taşıyacak yenilenme ve değişim politikalarının yaşama geçirilmesi değil mi?

 

Peki, yukarda ki sözleri söyleyen birinin bunları yapabileceğine, en azından yapma niyetinin olacağına nasıl inanacağız?

 

Somut politika ve projeler yerine yine “halkın arasına girmeliyiz” ya da “iktidarın zulmüne karşı herkesi direnişe davet ediyorum” türünden altı doldurulmamış, günü kurtaracak ajitatif söylemlerle nasıl bir heyecan dalgası yaratacaksınız?

 

Halkın arasına nasıl, hangi söylemler ya da hangi projelerle girilecek, halka iktidar yolunda somut olarak ne söylenecek?

 

İktidarın zulmünden kurtulmak için nasıl bir direniş örgütlemeyi düşünüyorsunuz, direnişe davet ettiğin kitlelerden ne bekliyorsunuz?

 

Özel yetkili mahkemelere karşı çıkarken, yerine neyi öneriyorsun, eğitim sisteminin nasıl olmasını istiyorsun, komşularımızla ilişkiler ve dış politika konusunda neler söylüyorsun?

 

Suriye’ de kan gövdeyi götürürken, mahcup tavırlarla neredeyse Esad’ a ve BAAS yönetimine destek vereceksin! Talat Paşa komitesinin başkanlığını yaparak ülkede Ermeni düşmanlığını körükleyen Denktaş’ a sahip çıkacaksın. 2012 yılında sorunlara 1930 lu yılların akıl ve mantığıyla çözüm arayan, kanser hastasına aspirin verir gibi her sorunun çözümünü Atatürk’ de arayan bir zihniyeti sürdürmeye çalışan parti, nasıl evrensel sosyal demokrat ilkeleri hayata geçirebilir?

 

İki kurultay konuşmasında da bir kez olsun Kürt sorunundan söz etmeyen, artık geçerliliğini yitirmiş altı oku yine kitlelere umut gibi sunmaya çalışan Kılıçdaroğlu, belki CHP ye sahip olabilir ama bu CHP de ancak Cumhuriyetçi-Demokrat bir parti olabilir.

 

Gündemi kendisi belirlemek yerine, iktidarın belirlediği gündemi takip eden, AKP Genel Başkanı Erdoğan ve yöneticilerine söz yetiştirmeyi muhalefet tarzı olarak kabul eden bir CHP’nin bırakın iktidar olmayı, gerçek anlamda iktidar alternatifi bir muhalefet partisi olması bile gerçekten çok zor.

 

Başbakan Kemal” sloganları atarak iktidar olunmuyor ne yazık!

 

İşin daha acıklı yanı, bu anlayışa karşı CHP içerisinde muhalefet edenlerde yaşı yetmişi aşmış kişiler. Dünyada en genç nüfusa sahip bir ülkede hala yetmişli yaşlara gelmiş, siyaset arenasında yeterince yıpranmış bu kişileri umut olarak ortalıkta görüyoruz.

 

Kadın ve gençlik kotası gibi olumlu değişikliklere rağmen CHP de bir zihinsel değişimin ipuçları ne yazık görülmüyor.

 

Demokratik, çağdaş bir tüzük elbette önemlidir ama bir partiyi tüzüğü değil; programı, uygulayacağı politikalar, halkın önüne koyacağı projeler ve partisine inanmış, siyaseti meslek olarak görmeyen, inançlı, kararlı kadrolar ancak iktidara taşıyabilir.

 

Böylesine öemli bir kurultayda bile hala “CHP, devleti kuran partidir” argumanının ardına sığınıyor, askeri ve bürokratik vesayete karşı olduğuna ilişkin ima yollu bile bir söylemde bulunmuyorsun! Hala Ergenekoncu ve darbecilerle arana bir mesafe koyamıyor, hatta kimi zaman Silivri’ ye selam duruyorsun! O zaman niye AKP oylarını artırmasın, niye muhalefetsiz bir ülkede iktidar olmanın rahatlığıyla otoriter tavırlara yönelmesin.

 

Hocallı katliamını bahane ederek ermeni düşmanlığı yapan ve buradan devamla Hrant Dink davasını destekleyenleri hayasızca suçlayanların mitinginde; bu çirkin pankartların altında konuşma yapan İçişleri Bakanına, MGK toplantısına üyesi olmadığı halde katılıp, generallere yeni eğitim sistemiyle ilgili brifing veren Milli Eğitim bakanına ,”Kürtçe medeni bir dil değildir” diyen Bülent Arınç’ a rağmen; AKP yeniden iktidar olur, ülkeyi yönetmeye devam eder.

 

CHP de daha çok kurultay yapar, ara sıra da AKP yöneticilerinin demeçlerine, açıklamalarına cevap yetiştirmeye çalışırlar.

 

Sonuç olarak, bu kurultaylardan toplumu tatmin edecek, kitleleri heyecanlandıracak, yeniden umutlanmalarına neden olacak yeni bir durum çıkmadı.

 

Genel Başkan olarak Kemal Kılıçdaroğlu parti içerisinde gücünü ve tek adamlığını kanıtladı, daha doğrusu kendisine yeni ve üstelik de çok daha uzun vadeli bir kredi açıldı.

 

Umarız ve dileriz bu krediyi iyi kullanır, CHP de değişim ve yenilenmeden yana politikaların uygulanmasına engel olmaz, ülkemizin yakıcı sorunlarına demokratik çözümler konusunda gerçekçi projeler hazırlanmasının önünü açar, AKP ile kavga etmek yerine, kendi tabanıyla ve geniş halk yığınlarıyla barışık olmanın yol ve yöntemlerini bulurlar.

 

Her zaman yinelediğimiz gibi bu ülkede faili meçhuller yaşanmasın, darbe planları yapılmasın,28 Şubatlar olmasın, demokratik bir hukuk devleti, tüm kurum ve kurallarıyla yerleşsin istiyorsak; güçlü bir muhalefet partisine her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.