Başbakan beni zaman zaman heyecanlandırıyor, kalkıp “Haydi, bir kova da ben getireyim” demek geliyor içimden; fakat beş-altı gün sonra, neye kızdığı, heyecanı hangi yokuşta tükendiği bilinmez, benim gibi seksenine varanları beklentileriyle yollarda bırakıyor. Onun bu halinden davacıyım!
Benim gibiler Erdoğan’ın ikinci yılına başlarken, sonra 2007 balkon konuşmasını izleyen günlerde, sonra Kürt açılımı dönemi... hep “İşte başlanıyor!” umuduyla havalandı; sonra geri adımların başladığı görüldü, aynı mazeretleri dinledi!
Yükselip düşmeler son yıllarda sık sık tekrarlanır oldu. Geçen ekim-kasım ayları, bu yılın şubat-mayıs ayları yükselme devirleriydi. İşte, geçen haftaki Odalar Birliği Genel Kurulu konuşmasından cümleler:
“2023 hedeflerine ulaştıracak olan hiç kuşkusuz tıkır tıkır işleyen, kusursuz işleyen, ileri standartlarda işleyen bir demokrasidir. 21. yüzyılı bir Türkiye yüzyılı haline getireceğiz.
Mevcut anayasayla 2023 hedefleri yakalanamaz. Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olamaz.
Yeni bir anayasa için oluşan fırsatın, ciddi birikimin hiçbir şekilde dayatmayla, zorlamayla heba edilmesini istemeyiz. Biz parti olarak yeni anayasa çalışmalarında masadan kalkan taraf asla olmayacağız, asla!
Ben sivil, özgürlükçü, demokratik bir anayasa yapabileceğimize inanıyor, bunun umudunu taşıyorum.”
Bunları duyunca, haydi, her birlikte bu değişimin içinde bulunalım demez misiniz? (Konum o değil ama yazmasam olmaz; ‘Türk yüzyılı’ değil ‘Türkiye yüzyılı’ deyişine dikkatinizi çekerim.)
Fakat korkarım, Kazakistan dönüşü havaalanında, yeşerttiği umutları hak ile yeksan edecek sözler duyacağız!
Benim bildiğim, siyaset adamları görüşlerini uzun süre korumazlar! Liderlerin çoğu, bugün söylediklerini bir-iki ay sonra değiştirirler. Dünyanın büyük liderlerinin konuşmalarını okuyanlar, onların birbirine karşıt özdeyişleriyle sık sık karşılaşmışlardır.
Erdoğan da siyasetin içindedir, o da her lider gibi her sözünün arkasında ömrü boyunca durmayacak, eskileriyle çelişen yeni hedefleriyle halkını yönlendirmeye çalışması doğaldır.
Ancak temel konulardaki tutarsızlıkları hoşgörüyle karşılayamayız. Bir liderin, “2023 hedeflerine ulaştıracak olan, tıkır tıkır işleyen, ileri standartlarda bir demokrasidir” sözünden dönmesi zordur. İktidardaki parti liderinin demokrasi dışına çıkma eğilimi hemen fark edilir.
Fark edilir ama son on yılda, Erdoğan’ın söyleyip unuttuğu, sonra tekrar hatırladığı halkını şaşırtan sözlerini çok duyduk, yaşadık!
Genellikle, varlıklı ve güçlülerin işi çok, vakti azdır; güç arttıkça konuşup görüştükleri azalır, zamanla etrafında bir kadro oluşur. Giderek, liderin görüşmeye ayırdığı süre gibi konuştuğu kişi sayısı da azalır. Bu durum, tersi beklenmesine karşın, konuştuğu kişilerin kalitesini de düşürür.
Sayın Erdoğan’ın şimdi içinde bulunduğu durum da her güç kazanan insanın karşılaştığı ‘etraf sorunuyla’ karşı karşıyadır. Yine de tereddütlü yazayım; galiba Başbakan’ın etrafındakilerin sayısı, bilgisi ve deneyimi eskiye göre azalmıştır!
Almanya, Japonya, İngiltere yurttaşlarının haklarından fazlası istenmiyor, korku öyküsü yazan etraf temizlenmelidir.
Başbakan herhalde, insan haklarının evrensel standartlara getirilmesine halkın hazır olduğunu da ‘ileri demokrasi’ listesinin maddelerinin çok olmadığını da bilmektedir. Bilmesine karşın demokratik adımlar atacakmış gibi görünüp geri çekilmesinden etrafını sorumlu tutanlar çoktur.
Bir gün, çözüm yoluna girildiğinde, kaybettiğimiz zamanı hatırlayıp yanacağız.
Sayın Erdoğan’ın bu akşam havaalanı konuşmasını bekleyelim, ileri demokrasiye mi ilkel yönetime mi yelken açacak?