Herkesin anayasa yazımında kolay kolay vazgeçemeyeceği sanılan istekleri olduğu, ‘Abant Platformu’nun son toplantısında da görüldü. Garip de değil; yıllar içinde koyulaşmış görüşler kolayca bir yana bırakılamaz.
Hafta sonunda, Abant’taki ‘Yeni Anayasanın Çerçevesi’ başlıklı toplantıya katılanlar gerekçelerini bile söylemeden görüşlerini savundular. Eser Karakaş’ın “Mevcut anayasanın maddeleri hakkında düşünceler biliniyor, herkesin anayasanın yapılmasını istediği de belli; artık ne yazılacağını konuşalım” uyarısıyla bile, 82 Anayasası’ndan yakınmaların yerini madde önerileri almadı.
Toplantıda, Kürt meselesinin temel konularından biri olan anadilin öğretimi ve anadil ile öğretim, üç buçuk saatlik bir oturumda konuşuldu. Profesör Turgut Tarhanlı’nın yönetiminde, Kürt siyaset adamı Kemal Burkay, Doçent Müge Ayan Ceyhan ve yazar Mümtaz’er Türköne’den sonra katılımcılar konuştu.
Böyle toplantılarda kahve-çay içmek için salon dışına çıkılır; değişik nedenlerle dikkat dağılır. Bu koşullarda dinleyebildiğim katılımcılardan Yücel Sayman, Levent Köker, Mihail Vasiliadis, Orhan Miroğlu, Reha Çamuroğlu, Nazif Okumuş, Robert Koptaş, Ümit Kardaş, Altan Tan, Vahap Coşkun, Haluk Çeçen, Emine Uçak Erdoğan, Cemal Uşak, Osman Kaşıkçı’yı hatırlıyorum. Bu konuda, şimdiye kadar okuduğum ya da okumadığım, ama gözden geçirilmesi gerekli bütün görüşlerin dile getirildiğini sanıyorum.
Konuşanların anadilin öğretimi ve anadil ile eğitim konusunda yeni anayasaya nasıl bir madde konulması istendiğini söylemesini önerdim. Özellikle Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Altan Tan’ın düşüncesini öğrenmek istiyordum.
Sayın Tan, 42’nci maddedeki “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” ibaresinin kaldırılmasını, anadilde öğretimin özel ve devlet okullarında serbest olmasını, yaşayan dillerin korunmasını istedi.
Bu görüşe karşı çıkanı toplantıda duymadım. Genel kanı; anadil öğrenilmeli, öğretilmeli, yaşatılmalı; doğal olarak da anadilde yaşanabilmeliydi. Halkımız arasında bu ilkelere karşı olanların da uygun gördükleri madde metinlerini önermeleri, tartışmanın verimini arttıracaktır.
Mevcut anayasadaki ilkeler ve kuralların yanında veya karşısında olanların, hamasi cümleler kurup yazmak yerine, yeni anayasanın yazımına katkıda bulunmaları yararlı olacaktır. Mevcut anayasayı eleştirmek yerine, anayasaya konulacak madde önerilerini tartışmanın daha yararlı olacağını Abant’taki küçük deneyim göstermiştir. 

Yerinden yönetim
Abant Platformu’nun son toplantısında, anayasanın niçin yeniden yazıldığı sorusuna da cevap arandı ve değişik cevaplar verildi. Ben, yeni anayasanın ‘yerinden yönetimi kurmak’ hedefini söyleyerek soruyu cevapladım.
Başka devletler için üretilmiş kavramları tartışarak sonuca da varamayız, hatta yazmaya bile başlayamayız. Yerinden yönetimi bilmeden; yasama organını, yasama organının görevlerini, merkezi idarenin kurumlarını tanımlayamaz; bunları tanımlamadan yürütme organlarının yurttaşlarla ilişkisinin kurallarını yazıp yasalar çıkartamayız.
Yerel yönetimi kurma amacı, her kesimden yurttaşımıza önyargılardan kurtulma yolunu açacaktır. Yerinden yönetimi düşünmeye başlayan kişi, evindeki, sokağındaki, işyerindeki, okuldaki ihtiyaçları düşünmeye başlayacak; bulduğu çözümlerin kimin tarafından, nasıl, hangi kaynakla yapılabileceğini arayacaktır.
Bu arayış, başkasının sorun ve çözümlerini de düşünmesini sağlayacak; çeşitli kesimler arasında oluşmuş önyargıların ortadan kalkmasına yardım edecektir.
Özetle, yeni anayasayı, yerinden yönetimi tanımlama ve onu kurma amacıyla düşünmeli ve yazmalıyız.