AK Parti seçim beyannamesini tanıtan Sayın Erdoğan’ı, NTV stüdyosunda iki yorumcuyla birlikte dinledik. Söz bana geldiğinde, aklımın ve duygularımın doğrularını dile getirdim: Sekiz yıllık değişimci AK Parti, beyannamesiyle tutuculuğu seçmişti; klasik bir cumhuriyet hükümetinin lideriyle karşı karşıyaydık: Hedeflediği Türkiye’yi heyecanla milletine sunuyordu!
Sonra gazeteden Erdal Bey, kısa bir yorum yazmamı istedi. Dünkü yazıyı okuyanlarınız vardır; Kürt sorunu çözümüyle ilgili beyannamede anlamlı bir şey olmaması karşısında, “Savaş isteyen savaşla karşılaşır! Hiç şüpheniz olmasın, beyannameyi yazanlar, hafıza kayıplarının karşılığını alacaklardır!” diye yazdım ve yönetim sistemiyle ilgili sözleri yetersiz bulduğumu ekledim. Gerçekten, derin bir hayal kırıklığı yaşadım; aradan bir gün geçtikten sonra da duygularım aynı endişelerle sürüyor!
Hayal kırıklığımın nedeni yeni anayasa, Kürt sorunu ve yönetim meselesinde gördüğüm eksiklerdir. “Türkiye Hazır Hedef 2023” adı verilen seçim beyannamesindeki vaatler hakkında düşüncelerimi kısaca yazdıktan sonra, beni üzen sorunlarda AK Parti’nin büyük yanılgısına değineceğim. 

Parasal hedefler
Beyannamede, yakalanabilir parasal hedefler yazılmıştır. AK Parti şimdiye kadar yürüttüğü politikaları, cari açığı azaltma yönünde değiştirerek, bu hedefleri de yakalayabilir. Kim Kemal Derviş’in politikası uygulandı derse desin bakmayın, 2002’den beri para politikasında disiplin sağlanamasaydı bu yerlere gelinemezdi. Başbakan’ın desteğiyle Kemal Unakıtan ve Ali Babacan’ın maliyeye getirdikleri ciddiyeti burada hayırla anmalıyım. AK Parti dönemlerinde Maliye Bakanlığı’nın kazandığı disiplin ve deneyimle, beyannamede yazılı hedeflere ulaşılabilecektir. 

Kent projeleri
İstanbul, Ankara ve İzmir projeleri çok tartışılabilir. Önce, bu projeleri yerleşim yerlerinde oturanların isteyip istemedikleri belli değildir. AK Parti, yönetim anlayışı gereği oturanların isteğini önemli bulmuyorsa, öncelikle o anlayış tartışılmalıdır. AK Parti, bu projelerde görüldüğü kadar merkeziyetçi politikalara dönecekse, çok çekeceğimiz var demektir!
Türkiye’de büyük kentlerin, özellikle İstanbul’un nüfusunun artması, çözülmez sorunlar yaratmaktadır. Mevcut nüfusun yaşam kalitesini arttırma ve koşullarını kolaylaştırma projeleri dışında bu kentlere göçleri teşvik eden projelerden uzak durulmalıdır.
Erdoğan’ın, nüfusun artışını teşvik eden projelere heves ettiği görülmektedir. İstanbul’a iki yeni kent kurma düşüncesi, bu çevrede yaşayanların nefes alma yollarını kesecek uygulamalara dönüşecektir. Bu projelere İstanbul halkı karşı çıkacaktır.
Beyannamenin eğitim ve sağlık bölümlerinde yazılı hedeflere ulaşmak için gerekli projelere yer verilmemiş. Örneğin, yükseköğretimde 2023’te 100 bin öğretim üyesi hedefi için nasıl bir proje düşünülüyor?
Başka örnek kırsal kesimle ilgili, “susuz, yolsuz, asfaltsız, kanalizasyonsuz, eğitimsiz, sağlıksız, iletimsiz, yoksun ve yoksul köy kalmayacaktır” hedefinin bedeli ve karşılanacak yer belli mi acaba? (sh.140) Hedef 23’te önemli hedefler, projeler var; sosyal güvenlik, savunma sanayii, engelliler, çevre, arıtma tesisleri, altyapı ve daha birçok alanda heyecan verici hedefler konulmuştur. 

Yeni anayasa
Gelelim asıl konuma: Yeni anayasa, yönetim sistemi ve Kürt sorunu.
Beyannameye göre, yeni anayasanın yapım sürecinin olmazsa olmaz unsurları şunlardır: Her boyutuyla kamuoyunda tartışılmalıdır; toplumun tüm kesimlerinin bu temel belgenin hazırlanmasına katılımı sağlanmalıdır; parlamento içinde ve dışında faaliyet gösteren siyasi partilerin ve tüm toplumsal kesimlerin belli ölçüde uzlaşmasını gerektirmektedir; mutlaka serbest bir ortamda halkoylamasına sunulmalıdır.
Hedef, “demokrasi anlayışını yansıtan, mümkün olan en geniş mutabakatla ve demokratik yöntemle hazırlanan, toplumun her kesiminin sahipleneceği bir” anayasadır. AK Parti, yeni anayasayı yapmanın seçilecek TBMM’nin yetkisinde olduğunu açıklıkla belirtmektedir. Anayasa yetkisinin önünde temsil, katılım gibi hiçbir engel görmemektedir. Gerçekte seçim sonunda oluşacak Meclis yeni anayasa yapabilir ve de yapmalıdır.
Beyannamede, yeni anayasa “kısa, öz, açık ve tutarlı” ve “sadece anayasa uzmanları tarafından değil, toplumun tüm fertleri tarafından anlaşılabilir” olmalıdır.
Bu cümleler, baraj engeli bulunan bir seçimle oluşan meclisin anayasa yapmasını, anayasanın bütününün değiştirilmesini hukuk dışı bulan son zamanlardaki bazı tartışmalara cevap anlamındadır.
Başkanlık sisteminden, kurumlar arası ilişkilerden, cumhuriyetin temel ilkelerinin korunmasından ve güvenceye alınmasından bahsedilmemektedir. Asıl rahatsız edici olan, inanç özgürlüğü, laiklik, yönetim sistemi ve vatandaşlık tanımıyla ilgili ilkelerin yazılmamış olmasıdır. 

Kürt sorunu
Beyanname Kürt sorununu, “Milli Birlik ve Kardeşlik” projesi içinde düşünmektedir. Bu bile sorunun içine kandırmaca sokulduğunu göstermeye yeter.
Denilen özetle şudur: “Terör gibi çok boyutlu sorunları tek bir söylem üzerinden anlamak ve çözmek mümkün değildir. AK Parti baştan beri çok boyutlu ve kapsamlı perspektifin hayata geçmesini sağlayacak adımlar atmaktadır. … AK Parti ustalık dönemi olarak gördüğü üçüncü iktidar döneminde milli birlik ve kardeşlik ruhunu egemen kılarak tüm toplumsal sorunları çözmeye kararlıdır…”
Eğer bu cümleler, seçimin hemen ertesi günü uygulamaya konulacak bir projeyi seçim tartışmalarının dışında tutma amacıyla yazılmamış da, seçim sonrasını da kapsıyorsa AK Parti’ye sadece esef ederim.
Beyannameye yansıyan yaklaşım sadece savaş davetiyesi olabilir. Bu yaklaşımı, partinin aday listeleriyle birlikte yorumlanırsa durum daha da vahimdir. AK Parti Kürt sorununu çözmeye soyunmalıdır, vakit daralmıştır, herkesin söylediği ve gördüğü gerçek budur! 

Yönetim sistemi
Beyannamenin en ufuksuz, en geri “sayfası” yerel yönetimlere ait olanıdır. 156 sayfanın sadece bir sayfası “yerel yönetimler”e ayrılmıştır. Bu sayfada 12 kısa paragraf vardır. Bunlardan en iyisi şudur: “Yerel yönetimlerin görev ve yetkileri arttırılacaktır. Merkezden yerele yetki devri devam edecektir. Yerel bazda hizmetlerin yerel yönetimler eliyle yapılması süreci hızlandırılacaktır.”
Bu cümle, yönetim sistemimizde ciddi bir değişiklik olmayacağının itirafıdır. Diğer paragraflar merkeziyetçi bir anlayışın her zaman söyledikleridir.
2009 Haziranı’ndan beri söylenenler unutulmuş, AK Parti iktidarı bütün memleketi merkezden yönetmeye karar vermiştir. Artık bir iş makinesinin bile bir köye gitmesine de merkez karar verecektir.
2004 yılında çıkarılan ancak Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen “Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun” ilkeleri unutulmuştur. Beyannamenin sunuşu bittikten sonra Başbakan’la birlikte sahneye alınan yöneticilerden biri de, bu kanunun çıkarılmasında büyük gayreti olan Ömer Dinçer’di. Orada bulunmaktan memnun muydu dersiniz?
AK Parti Kürt sorununu çözemeyeceği için, yönetim sisteminde reform yapmayı göze alamamaktadır. Çok yazık! 

Sonuç
AK Parti seçim beyannamesi, merkeziyetçi, kurulu düzeni koruma amaçlı ve devletçi bir partiyi tanımlamaktadır. 2002’nin değişimci partisi nerede kaldı?