Hem’i hatırlamadığınızdan, Kemal’i de zaten tanıyor olamazsınız.
Kasım 2011’de Van ikinci kez sallandığında Bayram Otel’de kaldığı için hayatını kaybeden onlarca kişiden biri olan gazeteci Cem Emir’in 2 yaş küçük kardeşidir Kemal.
Bitap, tatsız, kederli bir halde karşımda oturuyor, sanki ağzından çıkanları kulakları duymasın istermiş gibi kısık sesle anlatıyor. Dinleyin:
“Cem sadece ağabeyim değil, en yakın arkadaşımdı. Ben İstanbul’da bir reklam prodüksiyon şirketinde, o Diyarbakır DHA bürosunda çalışıyordu ama günaşırı konuşur, dertleşirdik. Şimdi elim telefona gidiyor, havada kalıyor. Onun en son sesini Van’daki ikinci depremden iki gün önce duymuştum. Biraz gripti. Diyarbakır’daki şefi de ‘Hastasın sen dön’ demişti. Ama o, ‘Bakan da gelsin, hem buradaki arkadaşlarımı yalnız bırakmayayım’ diyerek Van’da kalmaya karar vermişti. Kalış o kalış. Niye Bayram Otel’de kalıyor?
Çünkü valinin ve AFAD’ın beyanlarına göre Bayram Otel çok sağlam. Üstelik Bakan Bayraktar bir daha büyük deprem olmayacağını bile söylüyor.” 

***

Kemal, anne ve babasıyla televizyon izlerken bir ince son dakika altyazısından öğreniyor: Ağabeyi Cem enkaz altında!
“Sabah 6 uçağıyla Van’a gittim, enkaz başına. 2-3 güne yakın bekledik. İlk gittiğim gün bir cenaze çıktı enkazdan. Yanımdaki arkadaşlar Cem mi diye bakalım diyorlar. Ben ayağımı atıp o ambulansa binemedim. Bineyim diyorum, olmuyor. Arkadaşlar baktı sonra. Değil deyince içimi bir sevinç kapladı tabii. O da tuhaf. Yanında birileri yıkılırken sen ferahlıyorsun. Savaş alanı gibi bir perişanlık vardı etrafımızda. Ne kalacağınız ne de ihtiyaçlarınızı gidereceğiniz bir yer mevcuttu. Enkazın çevresinde ateş yakıp ellerimizi ovuşturuyorduk. Sonra çıkardılar ağabeyimi. Biz babamla alıp götürdük. Bingöl’e varmıştık ki telefon geldi. Yanlış cenazeyi almışsınız, Cem burada diyorlar. Döndük oradan tekrar. Ayrı bir eziyet.”
Babası, annesi, ablası ve iki kız kardeşi, ilk üç ay ruh gibi dolaştılar. Kabullenemediler. Kalp hastası olan anne iyice kötüledi, ameliyat olmak zorunda kaldı.
Bu arada biraz olsun acıyı soğutmak için adalet aramaya giriştiler. Açılan soruşturmaya dahil olarak. “Validen, Bakan Beşir Atalay ve Erdoğan Bayraktar’dan başlayarak ilgili herkes hakkında şikâyette bulunduk. Eğer onlar, bu otel güvenlidir demeseydi ağabeyim yaşıyor olabilirdi. Aslında bu beyanlar nedeniyle ölü sayısı daha da yükselebilirdi. Çünkü tam o saatlerde birçok gazeteci yemek için otelden ayrılmış. Ağabeyim Cem yorgun olduğu için haberini geçtikten sonra otelde dinleneyim demiş. O da yemeğe gitseydi... Ya da yemeğe gidenler otelde kalsaydı... Bu ihmalin mahkeme önünde yargılanmasını istiyoruz fakat 8 aydır bırakın dava açılmasını, soruşturma bile olması gerektiği gibi gitmiyor. Bilirkişi raporu yeni çıktı ve Bayram Otel’in 1. deprem sonrasında konaklamaya elverişli olmadığını, hasar tespitini yapmayan tüm yetkililerin sorumlu olduğunu söylüyor. Dolayısıyla bizim şikâyetimizi destekliyor. Fakat bugüne kadar Bayram Otel’in sahibi Tevfik Bayram dışında kimsenin şüpheli sıfatıyla ifadesi dahi alınmadı. Tevfik Bayram’ın tutuklanması elbette içimize su serpti ama soruşturmanın bu şekilde kapatılmasını istemiyoruz. Gidiş maalesef o yönde. Siz gazeteciler de sağ olun ilk günlerde çok destek oldunuz ama sonra ağabeyimi de Van felaketini de unuttunuz. Hiçbiriniz ne oldu bu işin sonu demiyor, takip dahi etmiyor. Cem yaşasaydı inanın peşini bırakmazdı. Çünkü o öyle bir gazeteciydi.” 

***

Utanarak, gözlerimi yere devirerek dinledim Kemal’i. Müteahhitlerin devrinde, ‘İnşaat Ya Resullah’çıların zamanında betonla adam öldürmek ve betonla adam öldürmeye teşvik büyük bir davaya dönüşmüyorsa yanmışız biz. İstanbul’da yanmışız, Van’da yanmışız, İzmir’de, Erzurum’da... Bu fay hattında göçmüşüz biz.