Adalet Ağaoğlu’nu 1970’li yıllarda tanımıştım. Türkiye Yazarlar Sendikası’nın etkin olduğu yıllardı. Bu çalışmalar süreçlerinde birlikteliklerimiz oldu. Birbirimiz çok sevmiştik. Her karşılaştığımızda beni kucaklar, öperdi. Birbirimize karşı son derece içten, çıkarlara dayanmayan, insancıl, çok az insanın yakalayabildiği bir iletişim bağı kurulmuştu.

Tanışmadan önce adını, yazdıklarını biliyordum. Okuyordum yazdıklarını.

Bilimin, aklın egemen olduğu yapılanmaların, sağlıklı düşüncelerin, insan hak ve özgürlüklerinin olduğu hemen her yerde kendisini görmekteydik.

İçinde cinsellik olmayan, sevgiye dayalı bir dostluğumuz oldu. Birbirimize bir karşı cins olarak değil, bir insan olarak bakmayı başardık.

Yazdıklarını okumaya çalışmıştım. Kitaplarımı, yazılarımı okur, beğenilerini, eleştirilerini söylerdi. Ben de aynısını yapmaya çalıştım.

Türkiye’nin ünlü romancıları arasına girmeyi başarmıştı. Roman türü yanında, öykü, oyun, deneme, anı yazını alanlarında ürünler verdi, çeviriler yaptı.

Yazarlığı yanında insan hakları, demokratikleşme alanlarında etkin olarak katılım sağladı. Yazdıklarıyla yetinmedi. Toplumsal gelişme süreçlerine düşünceler üreten bir kişi oldu. Panellerin, açık oturumların, sempozyumların aranan konuşmacılarında biri olmayı başardı. Demokrasi, insan hak ve özgürlükleri alanında atılan her adımda katkı sağlamaya çalışan bir aydın, yazar olmayı başardı.

Akılcı, tutarlı, belli düşünce sistemlerine takılmamış, özgün, yansız görüşleriyle milyonlara yeni ufuklar açtı.

23 Temmuz 1996 günü öğle sularında, televizyondan “Yazar Adalet Ağaoğlu, İstanbul Sarıyer’de araba çarpması sonucu yaralanarak, Şişli Etfal Hastanesi’ne kaldırıldı haberini duymuştum. Beynimden vurulmuş biçimde soluğu Şişli Etfal Hastanesi’nde almıştım. Eşi Halim Ağaoğlu ve bir yakını oradaydı. Yoğun bakımda olduğunu, sağlığının nasıl olacağı konusunda net bilgiler alamadıklarını söylediler. Akşam saatlerine dek orada bekledim. Görme olanağım olmadı. Sağlığıyla ilgili net bilgiler edinememekteydik. Akşam, üzüntü içinde hastaneden ayrıldım. Sürekli durumunun nasıl olduğunu izledim.

Çok ağır da olsa bu sorunu atlattı. Yeniden yazarlığını, toplumsal çalışmalarını sürdürdü.

27.05.2020 günü, uzun yıllar önce aldığım bir ev telefonundan aradım. Ulaşıp ulaşamayacağımı bilmiyordum. Telefonu bir kadın açtı.

- Adalet Hanımın evi mi?

- Evet, ama uyuyor. Bir bakayım. Uyanıksa telefona çağırayım dedi.

Adalet Hanım diye seslendiğini duyuyordum. Sizi bir bey arıyor. Telefona bakar mısınız? diye seslendi.

Kim arıyormuş diyerek telefona geldi. Kimsiniz diye sordu.

- Faik Akçay’ım ablacığım. Nasılsınız? diye sordum.

Kimsiniz diye bir kez daha sordu.

- Faik Akçay diye yanıtladım.

Çok sevindi. Konuşmaya başladı.

- Sürekli yatıyorum. Yataktan kalkamıyorum. Bol bol uyuyorum. Sürekli okuyorum. Yakında bir kitapçı var. Oradan yeni çıkan kitapları getirtiyorum. Onları okuyorum. Kadın yazarlar, kadın haklarını savunma adına, son zamanlarda sevgilileriyle ilk buluşmalarında neler giymiş olduklarını, birbirlerine nasıl davrandıklarını anlatmaya başladılar. Onlara üzülüyorum, diye konuştu.

- Yaptığı bu şaka yollu eleştiriyle, yaşama nasıl baktığını, insanlığın nelerle uğraşması gerektiğini otaya koydu.

Kendisini bir kadının baktığını, o ne söylerse onu yaptığını söyledi. Gülerek, “Bu kadın benim diktatörüm. O ne söylerse onu yapıyorum” diye ekledi.

Mutluluğum sonsuzdu. Aradığım gün Adalet Ağaoğlu 91 aşındaydı. 91 yaşında, yataktan kalkamayan, yürüyemeyen, buna karşın sürekli okuyan bir insan görünce şaşırmıştım. Aydın olmak, ileri görüşlü olmak, okuyarak kendini yenilemek böyle bir şey olmalı diye düşündüm.

Adalet Ağaoğlu, düzgün bir yaşam sergiledi. Cinselliğini kullanarak ünlenme yoluna sapmadı. Gazetelerin, dergilerin dedi-kodu sayfalarının konuğu olmadı. Düşünce üreterek, nitelikli ürünler vererek, saygınlığıyla, insana yaraşır davranışlarıyla ününü kazandı. Yalnızca ülkemiz insanının değil, tüm insanlığın belleğinde unutulmayacak saygın yerini aldı.

Yapıtlarıyla, toplumsal çalışmalarıyla ülkemiz insanına, tüm insanlığa önemli katkıları oldu. Verdiği ürünler, yaptığı çalışmalar, ölümsüzlüğünü sağlayacak.

Adalet Ağaoğlu’nu üniversiteler ele alarak, çalışmalarıyla ilgili doktora tezleri hazırlatmalılar. Yapıtları yanında, insanlığa yaptığı katkıları, gelecek kuşaklara aktarmanın önemli yollarından birinin bu alanda yapılacak çalışmalar olacağı kanısındayız.

“Ölmeye Vakit Yok” romanının yazarı Adalet Ağaoğlu, 13.07.2020 tarihinde, 91 yaşında, ölmeye zaman bularak aramızdan ayrıldı. Yapıtları, anılarıyla insanlığın belleğinde yaşayacak. Işıklar içinde uyusun.