65 yaş üstü insanlar, 21.03.2020 tarihinden başlayarak, 49 gün hiç sokağa çıkamadılar. Daha sonra 1 Pazar günü, 12.00-18-00, 3 Pazar günü 14.00-20.00 saatleri arasında sokağa çıkabildiler.

21.03.2020-01.06.2020 tarihleri arasında, 1728 sat evde, 24 sat dışarda olabildiler. Bu arada geçen 73 günün 1 gününü dışarda, 72 gününü evde geçirmiş oldular.

Bu süreç içinde ülkemizde, 4 bin 563 yurttaşımız coronavirüs bulaşışı nedeniyle öldü. 164 bin 769 yurttaşımıza bu hastalık tanısı kondu.

Sokağa çıkabildikleri Pazar günleri her yer kapalı olduğu için yürüme, güneşlenme dışında hiçbir gereksinimlerini karşılayamadılar.

Akıl tutulması

65 yaş üstü insanların hiç özel gereksinimleri düşünülmedi. Bu insanların, raporlu ilaçlar dışında sağlık Ocaklarına ilaç yardırmaları, bankalarda, hastanelerde, manavlarda, alışveriş yerlerinde canlarının istediği şeyleri alma istekleri, gereksinimleri hiç düşünülmedi. Bu ülkeyi yöneten akıl, nasıl akılsa bu ölçüde düşüncesiz davrandı. Her Pazar değil de 1 günde alışveriş yerlerinin, hastanelerin, salık ocaklarının, bankaların açık olduğu gün sokağa çıkaralım diye düşünülmedi.

65 yaş üstü insanların sağlıklı yaşaması için, hastalığa yakalanmaması için gerekli önlemler alınmalı. Buna kimsenin bir diyeceği olamaz. Bu önlemler alınırken bunların da insan oldukları unutulmamalı.

Bilim insanları ne diyor?

“Oxford Üniversitesi’nden uyku sağlığı profesörü Colin Espie, bu durumun gün ışığından uzak kalınmasıyla ilgili olduğunu söyledi. The Independent’a konuşan Espie, gözlerimizin bile evin içindeki ‘yeni normal’ olan az ışığa alıştığını anlattı.

Melatonin Güneş Görmeden Gitmiyor

“Gün ışığın ana biyolojik uyanıklık sinyalidir” diyen Espie, doğal aydınlığa daha az maruz kalmanın insanları gün içinde uyuşuk hissettirdiğini söyledi. Espie biyolojik gerekçeleri şöyle izah etti: “Uyku aşamasına yaklaştığımızda, melatonin hormonunu salgılarız. Bu hormon uykudan hemen önce ve uyku boyunca kendini gösterir. Sabaha doğru azalır ve ışıkla kaybolur. Dolayısıyla, normalde işe veya okula giden insanlar sabahları gerçekten ışığa maruz kalmıyorsa, özellikle sabahın ilerleyen saatlerine kadar uykulu olma eğilimi gösterecektir.”

Gözlerimiz Bile Adapte Oluyor

Profesör Espie, dışarıdaki doğal ışıkla evlerin içindeki ışık arasında binlerce kat fark olduğunu, ışık alan evlerin bile dışarıdan daha karanlık olduğunu belirterek, “Gözlerimiz, içerisinin dışarıya kıyasla ne kadar karanlık olduğunu illa ki anlamayacak kadar adapte oluyor” dedi.

‘Sürekli Haber Okumak Enerji Çekiyor’

Espie’nin dikkat çektiği noktalardan biriyse, sürekli Covid-19’la ilgili haberlerin okunması. İngiliz profesöre göre, evde otururken devamlı olarak bu haberlerin okunması insanları ‘yüksek bir alarm’ ve ‘çaresizlik’ hissine yönelterek enerjisiz, yorgun bırakıyor.

‘Uyku Kalitesinin Düşmesi Sersemletiyor’

Roehampton Hastanesi’nden psikiyatr Natasha Bijlani ise Coronavirus pandemisinin yarattığı belirsizliğin insanları endişlendirdiğini, bu durumun uyku kalitesini doğal olarak bozduğunu söyledi. Bijlani, “Birçoğumuz belirli bir miktar endişe hissediyoruz ve bu durumun uykunun kalitesi ile süresini etkilemesi muhtemel” diye konuştu. Buna göre, endişenin artması uyku derinliğini azaltıyor ve ertesi günün ‘sersem gibi’ geçmesine yol açan etkenlerden birine dönüşüyor”.(1)

“Psikiyatr/psikoterapist Arzu Erkan Yüce ise sosyal medya hesabından 65 yaş üstü için getirilen kısıtlamayı eleştirerek şu ifadeleri kullandı:

"65 yaş üstü için, sözde koruyan, ötekileştirici yaklaşımları ilk eleştirdiğimde tepki gösterenler olmuştu. Bugünlerin habercisi idi, defalarca yazdım, söyledim. Riskli hemen her şeyi serbest bırakıp 65 yaş üstüne hapis hayatı yaşatamazsınız. Mantıklı hiçbir gerekçe yok. Bu zulüm!"

Erkan Yüce: Daha önce de "65 yaş üstünü korumak için alınan önlemler ne zaman esnetilecek?" diyerek şunları demişti:

"Psikolojileri bozuluyor. Güneş, yürüyüş, doğa da sağlıkları için gerekli. Sadece psikolojileri değil, bilişsel yapıları, bedensel yapıları da zarar görüyor. Kardiyovasküler sistem hastalıkları, depresyon, demans, uyku bozuklukları için riskli hale geliyorlar. Korumanın da bir dengesi olmalı, bunu hatırlatmak görevimiz. Ayrıca en çok gözden kaçan risklerden biri de -çoğu yakınları tarafından uygulanan- yaşlı ihmal, istismarı ve yaşlılara uygulanan şiddettir. Tıpkı çocuklar gibi! Bir grup insanın toplumla bağını tamamen keserek sosyal destek kaynaklarını yok edemezsiniz. Korumanın yolu bu değil!”(2)

Nilgün Uysal: "Başlangıçta gerekli olabilirdi ama atık bu kadarı manasızlaştı. İkincisi, her 65 yaş yaşlı değil ki. Benden büyük olup da beden sağlığı daha iyi olan insanlar tanıyorum.

Yaşlıların bu şekilde eve tıkılması kas kaybına neden oluyor. Onların bağışıklık sistemini aşağı çektiği kanısındayım.

Pazar günü sokak yaşlılar evi gibi oluyor. Bu insanlar alışveriş ve banka işini yapamıyor. Adeta onlara 'hiçbir şey yapamazsın' deniyor. Ayrıca iki aydır radyo televizyonlardan yaygın yayın yapılıyor. Maske, mesafe, hijyen kuralları diye... Herkes bunun kurallarını öğrendi. Neden insanalar sokakta yürüyemeyeyim. Markete gitmek şart değil ama temiz havada yürümek herkesin hakkı.”(3)

65 yaş üstü insanlara yapılan bu uygulama, bu insanlara yoksunluk çektirmekten yapılsa daha güzel olurdu.

--------------------------------------

(1) Artıgerçek.com.tr İnternet Gazetesi, Bilim insanları açıkladı: Evde oturmak insanı neden yoruyor? 29.05.2020

(2, 3) Özbek, Ayşegül, "65+ Tedbirlerinin Hukuken Haklı Bir Gerekçesi Kalmadı", İstanbul - BİA Haber Merkezi, 29.05.2020