"Olmaz olmaz" denilen 12 Eylül yargılamasının hemen ardından yakın dönemin en trajik darbelerinden biri olan 28 Şubat da mahkemeye taşındı ve böylece Türkiye son otuz yılını otopsi altına aldı. Bu gidişle 27 Nisan'ın yargılanmamasına şaşmak gerekir.

***


Sevinmeyenler vardır elbette bu hamle karşısında. İşte, klasik CHP'nin darbe yanlısı refleksi bir kere daha devreye girdi ve Kılıçdaroğlu sorgulamanın başladığı gün o hazin açıklamasını yaptı. Öylesi bir dönemde zarf-mazruf, ehem-mühim ayrımı gözetmeden yapılan o tür çıkışlar sonunda açıklama sahibini de, partisini de dut yemiş bülbüle dönüştürür. Böyle bir manasız çıkışla Kılıçdaroğlu'nun parti içinde, CHP'nin Türkiye'de ne kadar yıprandığını, aşındığını ben değil, varsın kendileri düşünsünler.

***


Sözü getireceğim yer de CHP'nin 28 Şubat sonrasındaki tutumudur. Hatta doğru manasında kullanarak sözcüğü söyleyeyim, 28 Şubat sürecindeki CHP'dir asıl irdelenmesi, deşilmesi gereken.
Nedeni çok açık: şimdi sadece 1997 ve sonrasını konuştuğumuz 28 Şubat, sorgulamalar biraz daha derinleştirilirse anlaşılacaktır, 1993 dolaylarında başlamıştır ve o dönemde derin devlet, öncesiyle sonrasıyla, Eşref Bitlis, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok ama hepsinden önemlisi Uğur Mumcu cinayetleriyle, suikastlarıyla devrededir. Türkiye "laiklik" adı altında sokağa dökülmüştür ve kullanılan müthiş beyin yıkama, propaganda yöntemleriyle ülke boydan boya yeni bir Kemalizm türünün etkisi altına alınmıştır.
Bu benim 5. Kemalizm dediğim laikçi Kemalizmdir. Şaşacak bir şey yok. Her darbeden sonra bir Kemalizm icat edilmiştir. 1960 darbesi sol Kemalizmi, 1971 muhtırası sağ Kemalizmi, 1980 muhtırası faşizan, bürokratik Kemalizmi, 1997 darbesi laikçi Kemalizmi yaratmıştır. Daha da beteri yüzyıl sonuna yaklaşırken icat edilen Kemalizmlerin gitgide daha içe kapalı ve kötü modeller olmasıdır.

***


Eğer 28 Şubat'ın bir önemli özelliği buysa diğeri, hamlenin, kurgunun daha 1993'te başlamasıdır. Bu CHP açısından hayatidir. Çünkü, 1992'de kırık dökük bir örgüt olarak açılan ve Baykal'ın başına geçerek SHP'de elde edemediği ikbali aradığı bu parti Uğur Mumcu cinayetinin hemen ertesinde laikçi olmak, 28 Şubat'ın siyasal örgütüne dönüşmek kararını verdi. 1993 tarihli bu karar 2007 yılı Cumhuriyet Mitinglerine kadar eksiksiz, kusursuz ve demokrasi bakımından yüz karası olacak bir anlayışla devam etti. CHP bu dönemde 367'ye de taraf oldu, 27 Nisan'ı da destekledi.

***


2010'da Baykal'ın tasfiyesi aslında 28 Şubat'ın artık eski gücünde olmadığının bir işaretiydi. "İyi saatte olsunlar" yeni bir kurgu, portre, kimlik arıyordu. Kılıçdaroğlu, bizzat 28 Şubat CHP'sinin mimarlarından Önder Sav tarafından getirildi oraya. Bunun "masum", bunun tesadüfi, bunun kendiliğinden bir seçim olduğunu düşünecek kadar mı saf yani Türkiye?

***


Kılıçdaroğlu'nun o yalpalamaları, kafa karışıklığı ve nihayet bu tür çıkışları fincancı katırlarını ürkütmemekten başka bir anlam taşımıyor ve bana göre hâlâ devam eden 28 Şubat bittikçe halkı solum diye aldatan, askerci, darbeci, bürokratik CHP de tükenecektir.