Az ötedeki devasa cam ve çelik gökdelenin cephesini kaplayan dev ekrandan yansıyan ışıklar Kore gecesine inen yağmuru otel odasına taşıyor. Yağmura ve çevredeki yapılara bakıp gelenek meselesini aklımdan geçiriyorum. Az önce otele döndüm. Sokaklarda gecenin yorgun argın, alkole batmış, Doğu'nun sabrını sırtında taşıyan insanlar, çırılçıplak, bembeyaz ama incecik bacaklarının üstünde ıslanan, saçlarını her renge boyamış genç kızlar vardı.
Gelenek ve modernleşme arasındaki gerilim Kore'nin de sorunu ama modernleşmesini sağlarken G.Kore'nin bizden önemli bir farkı var. Feodal dönemlerde yakın coğrafyasının baskısı altında kalmış. Japon ve Çin işgaline uğramış. 1940'lardan itibaren de gene Çin'in etkisi altında komünizmle karşılaşmış ve 1950'deki savaştan sonra ikiye ayrılmış.
1950 sonrasında ülkenin ABD işgaline uğradığı gerçek. Sam Amca çekildikten sonra da buraya kültürel damgasını vurmuş. 30 bin ABD'li yaşıyor Kore'de. Mesela bazı eğlence bölgeleri, ayrıca itiraf edeyim, son derecede gelişmiş ve zevkli, ABD askerlerine "hizmet" için kurulmuş. Seul'ün merkezi bir ABD şehrinden farksız. Kısacası "kolonize edilmiş" bir ülke Kore. Bu etkiyi gösterecek çarpıcı bir öğe de var: Koreliler geleneksel adlarının yanında bir de İngilizce ad seçiyor. Ne ifade eder bu anlayış, cevabı mucip bir sorudur. Öte yanda teknolojinin, parasal büyümenin getirdiği "gerçeklik" var. Tüm bunlar ortaya yeni bir ülke çıkarıyor.
***

Bu kültür şoku altında G.Kore'nin gelenekle ilişkisinin düzeyi, niteliği, içeriği ne olabilir? Belki kırsal alanda geleneği bulmak mümkündür. Fakat Seul'de insanların "geleneksel" nezaketi, neredeyse şaşırtıcı mahcubiyeti dışında geçmişle bağ saptamak zor. Zaten Kore dünyaya bugün "Gangnam Style" şarkısıyla "katkıda bulunuyor." Din bakımından ise Hıristiyanlık Doğu dinlerinin önünde bu ülkede.
Sokaklardaki sayısız antikacı dükkânında 'satılan geçmişle' birlikte düşününce, tüm o büyüleyici kaligrafisine, zanaata verdiği öneme, sabırla iç içe geçmek anlamına gelen dinsel kültürüne rağmen geçmiş ve gelenek burada da kısmen teknolojinin ya da sosyo-ekonomik faktörlerin etkisiyle eğer yitip gitmemişse de eriyor. Turistlerin Sultanahmet ve çevresinde bulduğu 'geleneksel Osmanlı kültürü' kadar bir gelenek var artık büyük kentte. Hele geceleri sokakları dolduran gençlerin 'yaşama biçimini' görünce gelenekle ilişkiyi büsbütün sorguluyor insan.
Bunları düşündüm Seul'de dolaşırken. Gene de kaldığı kadarıyla ülkenin sahici (otantik) kültürü etkileyici. Kültür ve Doğu öncelikle görsellik üstünden çarpıyor insana. Benim için bu eski resimler, desenler, yazılar, heykeller demek. Doğu'nun tanrıları Batı'nın tanrılarından çok farklı anlamlara ve görüntülere sahipti. Onların suskun ama diri bakışlı heykelleriyle karşılaşmak demek. Kapıların önüne yerleştirilmiş stilize hayvan yontuları demek.
Ötesi zaten yok, çünkü geriye etkileyici olsa bile bir ABD kentinde karşılaşılan cam ve çelik gökdelenler, pürüzsüz yollarda kayarcasına giden pırıl pırıl arabalar ve Amerikan adlarıyla seslendiğimiz insanları kalıyor.
Teknoloji girince işin içine geleneği Kore'de de insan Haşim'in ifadesiyle sadece "ekaalimi leyal"de ("gece iklimleri"), gece şehrin üstüne inen yağmura sığınmış uzak hayal görüntülerinde buluyor. Sadece...