Kaldırılmalıydı. Anlaşılan kaldırılması için bir hazırlık yapılıyor. Umarım bir süre sonra kaldırılır.
Bilineni tekrarlamak pahasına bir daha söylemenin mahzuru yok. Bu dersler Türkiye'de iki aşamada gelişti. Önce Kemalizmin "doktriner bir devlet ideolojisi" niteliği kazandığı 1930'larda Recep Peker bu konuyu gündeme taşıdı ve pratiğine kavuşturdu. Onun ders notları sonradan derlendi, İnkılap Dersleri adıyla yayınlandı. Dönemin radikal, şahin kanadının muhakemesini anlamak için o kitabı okumak şarttır.
Ardından 1930'ları ihya etmek maksadını taşıyan, 1930 model bir Kemalizmi toplumun üstüne deli gömleği gibi geçirmek hevesinde olan 12 Eylül rejimi bu dersleri getirdi üniversitelere zorunlu ders olarak yerleştirdi. Dolayısıyla dünyada sadece totaliter rejimlerde görülen kurucu şahsın düşüncelerini dışına çıkılmaz bir zihin kalıbı olarak öğrencilere, kitlelere işlemek amacındaki o uygulama, o rejim tarafından benimsendi. O gün bu gündür devam ediyor. Arkadan gelen hiçbir yönetim bu probleme el sürmek istemedi.
***

Bu dersin üniversitelerde veriliş biçimi içler acısıdır. Ortaokul düzeyinde bir bilgi aktarılır. Ne veren ne de alan işin gerçekliğine inanır. Ama iş inatla devam eder. Bana kalırsa artık o endoktrinasyon (beyin yıkama/şartlandırma) boyutu da aşılmıştır. İçi boş, umutsuzca sürüklenen bir derse dönüşmüştür. Ne var ki, herkes almak, bir biçimde bu dersi geçmek zorundadır.
Halbuki böyle bir dersle yapılabilecek dünya kadar şey vardır. Zorunlu olmasına her zaman karşı çıkarım. Bununla birlikte eğer o kısıtlama aşılamıyorsa zamanında bizim Sabancı Üniversitesi'nde yaptığımız gibi ders içeriği, ders kapsamı değiştirilebilir. Bu ders "Türk Modernleşmesi Tarihi" dersine dönüştürülebilir. 1789 sonrasında Osmanlı'da başlamış modernleşme hareketleri, hazırlayan sebepler, etkileyen dinamiklerle birlikte ele alınır, irdelenir. Öğrenciye mukayeseli ve analitik bir biçimde anlatılır. Kemalist hareket bu uzun ve büyük maceranın son durağı olarak okutulur. Olaylar yakın döneme kadar getirilir. Derslerde okutulan metinler ona göre seçilir. Bir kitabın ezberlenmesi, bir hocanın notlarının izlenmesi uygulamadan çıkar. Farklı metinlerden derlenmiş bir okuma kitabı eşliğinde bu ders işlenir. Bunun son derecede yararlı bir ders olacağına da inanıyorum.
Nesi yanlış bunun?
***

Fakat Türkiye işin bu kısmıyla ilgili değil. Biz üniversitelerimizi analitik düşünce ve bilgiyle iç içe geçirmeyi istemeyiz. Üniversitede bizde hala skolastiğin bir uzantısıdır; modern giysili, görüntülü skolastik! Aynı şekilde devlet üniversiteleri çekip çevrilecek bir yer olarak düşünüp tasarlar. YÖK'ün bidayetteki kuruluş maksadı buydu. Dolayısıyla üniversiteyi "kutsallar" üstünden giderek kurulmuş, onu kitleselleştiren bir aracı kurum olarak düşünüyoruz. İkinci maksadı da üniversitenin meslek edindirmektir.
Oysa üniversite bu ikisinin de dışında özgür, özerk, sadece soyut bilginin üretimi ve onun pratik dönüştürümüyle ilgili bir kurumdur. İnkılap Tarihi dersleri olmaz bir üniversitede. Olursa ancak söylediğim çerçevede olur. Gerisi tek tip insan yaratmanın yolu yöntemi olur. Bu şekilde de "disiplinli toplum" büyük bir paradoks içinde üniversite aracılığıyla, yani disiplini kırması beklenen kurum aracılığıyla yaratılır. Üniversite aslıyla, özüyle bunu kabul etmez.
Edene üniversite denmez.