4 Eylül 2021 günü Cumartesi İnsanları 12 Eylül 1994 ‘te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin'in akıbetini sordu:

Kenan Bilgin Nerede ?Kenan Bilgin’i ne yaptınız?

Kenan Bilgin, Sıradan olduğu kadar sıradışı bir kişi aynı zamanda.

Sıradan çünkü her birimiz gibi çalışarak emek harcayarak hayatını kazanıyor. Sıradan bir gençken ülkenin her yerindeki yaşıtları gibi ülkenin sorunlarına duyarlı. 1980 öncesi toplumsal uyanışın gereği olarak safını belirlemiş devrimcilikte karar kılmış, İstanbul Kaynarca’da petro-kimya işçisiyken politik örgütlenmenin içinde olmuş, burada sıradışılık yok. Çünkü yüz binlercesi var kendisi gibi, politik mücadelenin içinde olan. Gençlik ayakta, İşçi sınıfı ayakta. Her yer grev her yer direniş alanı. Yine de yığınlar arasında sürüklenen biri değil. 12 Eylül’ü hapiste karşılayanlardan.

Sıradışı çünkü, 12 Eylül’ün karanlık günlerinden nasibini almış, tutuklanmış, işkence görmüş, hapis yatmış, yılmamış. Devrimcilikte ve işçilikte ısrar etmiş. Korkunun egemen olduğu yenilgi yıllarında mücadelede karar kılmak sıradışı olsa gerek.

Hapisten çıktıktan sonra fabrikalarda işe girmiş derdi kendi gibi olan işçileri sosyalist mücadeleye kazanmak. O, her fabrikanın işçisidir artık. İçeriden biri. Çalışmadığı fabrikaların işçileri O’nu kendi fabrikalarında sanıyorlardı. Sınıf bilinçli işçiydi. Yoldaşlarının dediğine göre çok öf çekermiş, huysuzmuş bir de işler iyi gitmediğinde.

Sosyalist Blok’un çöktüğü, gemisini kurtaran kaptandır görüşünün egemen olduğu yıllarda örgütlü mücadeleye inanıp bunun gereğini yapmak; Antep Ünaldı işçi direnişinin tohumlarını atanlardan biri olmak, İstanbul/ Kocaeli vb. bir çok il ve fabrikada yaprak kımıldatanlardan biri olmak, en basit hak mücadelesinin bile yasak olduğu, sendika, direniş ve grev örgütlenmesinin ancak illegal yapılabildiği koşullarda işçi olmak, işçi kalmak sıradışı değilse nedir? Hapse düşmek işkenceli sorgulardan geçip yine çıkar çıkmaz işçi olmak. Sermaye ve faşizme karşı devrimin sesi olma çabası sıradışı değilse nedir?

Burada iki 12 Eylül’den bahsetmek gerek. İlki bilindiği üzere 1980’in 12 Eylül'ü. Cuntanın işbaşı yaptığı toplumun üzerinden bir silindir gibi geçildiği dönem. Bu dönem ne zaman bitti? Yada sürüyor mu, bunca yıla rağmen tartışma konusu. Ben kırk yılı aşkın geçen zamana rağmen 12 Eylül’ün sürdüğünü düşünenlerdenim. İkincisi yani 1994’ün 12 Eylül’ü. Bir tesadüf sadece, rakamların tesadüfü. 12 Eylül 1994 tarihinde Kenan Bilgin Ankara’da bir durakta beklerken gözaltına alınarak işkenceli sorgulardan sonra kaybedildi. Tanıklara rağmen bir devlet politikası sonucu olarak KAYBEDİLDİ... 12 Eylül politikaları sürdüğü için zorla kaybetmeler devam etti.

12 Eylüllerin tesadüfü ikincisinin birincinin niteliğini ortaya koymasıdır. Zorla kaybettirmenin adıdır 12 Eylül. 1983 yılında ‘demokrasiye geçildi’ safsatasını da boşa düşürecek simgesel bir anlamı var, 12 Eylül 1994 tarihinin. Kayıplar, kaybetmeler...

Kuşkusuz tek, ilk ve son kaybedilen kişi değildir Kenan Bilgin. Yıllar geçse de 12 Eylül sürüyor.

Göz altında kayıplar, sadece bize özgü değil elbette. Latin Amerika ülkelerinden Afrika’ya oradan Asya ülkelerine kadar bir dizi ülkede yaşandı yaşanıyor. Plaza De Mayo Annelerinden Cumartesi Anneleri gerçekliğine tanık oluyoruz ne yazık ki.

Kayıp yakınlarının, Cumartesi İnsanlarının cefakar/vefakar yılmaz mücadelesi devletin derinliklerindeki insanlık dışı çirkin yüzünü açığa çıkarıyor.

Söz, 858. haftada 4 Eylül 2021 günü Kenan Bilgin'in akıbetini soran Cumartesi İnsanlarında:

Kenan Bilgin dosyasındaki 27 yıllık inkara ve cezasızlığa son verilsin.

(... ) 858. haftamızda tüm hukuki yollar kullandığı halde, ilgili tüm kurumlara başvurulduğu halde, dosyada AİHM’in oybirliği ile mahkumiyet kararı vermiş olmasına rağmen iç hukukta hiçbir sonuç alınamayan Kenan Bilgin dosyasında adaletin sağlanmasını istiyoruz.

35 yaşındaki Kenan Bilgin, 12 Eylül 1994 tarihinde Ankara Dikmen'deki bir otobüs durağından gözaltına alınarak Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’ne götürüldü.

Ailesi, avukatları ve İnsan Hakları Derneği Kenan Bilgin’e ulaşmak için girişimlerde bulundu ancak Ankara Emniyeti O’nun gözaltına alındığını inkar etti. Bunun üzerine onbir tanık Kenan Bilgin’i şubede işkencede gördüklerini kamuoyuna açıkladı. (... )

İç hukukta sonuç alınamayınca dava AİHM'e taşındı. AİHM yargıçları Ankara’ya gelerek araştırma ve incelemelerde bulundu. Tanıkları, savcıları, polis yetkililerini dinledi. Kenan Bilgin’in tutulduğu gözaltı merkezine giderek tanık beyanlarının mekansal uyumunu kontrol etti. Mahkeme, Kenan Bilgin’in 12 Eylül 1994 tarihinde güvenlik güçlerince gözaltına alındığını; kendisinin 3 Ekim 1994 tarihine kadar güvenlik güçlerinin elinde bulunduğunu; ancak bu konuda hiçbir kaydın tutulmadığını tespit ederek, Türkiye’yi oybirliği ile mahkûm etti. ( 17. 07. 2001/ BN:25659/94)

AİHM, Bilgin Ailesi’nin iddialarının hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık olduğunu belirtmesine rağmen, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı “Kenan Bilgin’in Ankara Emniyeti’ne bağlı nezarethanelerden birine alındığına dair hiçbir veriye ulaşılamamıştır” dedi ve dosyada zamanaşımı gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Karara yapılan itirazlar da reddedildi. Kısacası iç hukukta mevcut tüm hukuki yollar kullanıldığı halde hiçbir sonuç alınamadı.

858. haftamızda Kenan Bilgin’in akıbetinin açığa çıkartılması ve işlenen bu insanlığa karşı suçun bilinen şüphelileri hakkında etkin soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi talebimizi yineliyoruz. Bu talebimizin gerçekleşebilmesi için yargı sisteminin, bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyacak, dışarıdan yapılan baskılara direnecek kadar güçlü bir yapıya kavuşturulmasına ihtiyacımız olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. ’