6 Eylül 2021 günü, 2021-2022 eğitim-öğretim yılı için okullar yüz yüze eğitim vermek üzere açılacaklar. 1.5 yıl okullarından uzak kalan öğrenciler, öğretmenler, okullarına kavuşacaklar. Yaklaşık 18 milyon öğrenci, 1 milyon 137 bin dolayında öğretmen yüz yüze eğitim için, eğitim kurumlarının çatısı altında toplanacaklar.

Okulların kapalı olması, çocukları, öğretmenleri, velileri mutsuzluğa itiyor. Eğitim sürecinin bu paydaşlarının tümü, okulların yüz yüze eğitime açılmasından yana. “MetroPOLL araştırmanın sonuçlarına göre: "Halkın yüzde 79'u gibi büyük bir çoğunluğu okulların bu sonbaharda yüz yüze eğitime başlaması gerektiğini belirtmektedir. Buna karşılık, yüzde 17'lik bir kesim bunu istemektedir"(1)

Sağlık mı, eğitim mi daha önemli?

Kuşkusuz ikisi de çok önemli. İkisi arasında bir seçim yapılmak zorunda kalınırsa, sağlığın daha önemli olduğu kanısındayız.

Çocukların sağlığını, eğitimini çok önemsemeden, onların ekonomik girdi sağlayan bir araç olduğunu düşünenlerin olduğu da acı bir gerçek.

Eğitim sürecinin paydaşlarının böyle yüksek oranda okulların yüz yüze eğitime acımasını istemelerinin anlaşılır yanları var. İleri sürülen en önemli gerekçelerden biri, öğrencilerin ruhsal sağlıklarının bozulmuş olması.

Ruh sağlığı bozulan öğrencinin ruhsal yönden sorunu çözülebilir, bu yıkımı onarılabilir. Ölen öğrencinin bir daha geri gelmesi olanaksız. Öğrencilerin yaşamasıyla eğitilmelerini bir arada gerçekleştiremeyen ülkeler, iki durum arasında bir seçim yapmak zorunda kalmaktalar. Çocukların sağlıkları ya da eğitimlerinden birinin öncellenmesi kaçınılmaz olmakta.

Öğretmenlerin, çocuklarını okula gönderen velilerin, okul çalışanlarının yüzde kaçı aşılı olduğu net olarak bilinmiyor.

Okullara yığılacak öğrencilerin büyük çoğunluğunun aşı olamadıkları bir gerçek.

Kalabalık sınıflarda sağlığa uygun uzaklıkta oturacak yer sağlama, söylemlerde kalacak bir durum.

Okulların temizliğinin, havalandırılmalarının yeterli düzeyde sağlanamayacağı bilinen gerçeklerden.

Turistler ülkeye gelsin diye tüm turizmciler aşılandı. Kapalı alanlarda eğitim görecek çocuklarımız, öğretmenler ve okul çalışanları yeterli düzeyde aşılanamadı. Çocuklarını okula gönderen veliler içinde aşı olmayanlar var.

4 buçuk milyon kişiyi öldüren, 218 milyon kişiyi hasta eden bir bulaşının henüz tam olarak ortadan kalkmadığı günlerdeyiz. Ülkemizde bu virüs nedeniyle her gün 300’e yakın insanın öldüğü günler yaşıyoruz. Bu sayıların çok güvenilir olmadığı, ölümlerin daha çok olduğu geçmiş yaşanmışlıklarla kanıtlanmış durumda. Virüse yakalanma olayı ve ölüm oranlarının okulların açılışından sonra daha da artacağı kanısındayız.

Eğitim ortamı yetersiz

Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı işbirliğiyle, okulların yüz yüze eğitime açılmasında uyulacak ilkeleri belirten bir genelge yayınladı.

"Covid-19 Salgınında Okullarda Alınması Gereken Önlemler Rehberi", adını taşıyan bu genelge, eğitim kurumlarında, eğitim ortamlarında yaşanan gerçekliklerle ilişkisi olmayan, havada kalacak önermeler içeren bir genelge.

Genelgede, “Okula giriş, çıkış ve teneffüslerde sosyal mesafenin korunması için gerekli düzenlemeler yapılacak” denilmekte.

40-50-60 kişilik sınıflarda, kalabalık okullarda, belirlenen uzaklığı korumanın olanaksız olduğu açık.

Genelgede, “Okulun rutin temizliği sıklaştırılacak” deniliyor. Okullarda bu işi yapacak sayıda hizmetli olmadığı biliniyor.

Yüz yüze eğitimin sürdürülebilir olduğu ülkelerde aşı, hijyen, havalandırma, fiziksel uzaklığı koruma gibi tüm önlemler bütünlüklü bir biçimde planlanıyor, yaşama geçiriliyor. Ülkemizde bunların yapılamadığı açık. Bu önlemleri alıp yaşama geçirebilen ülkeler eğitim kurumlarını açık tutabiliyor, yüz yüze eğitim uygulamasını gerçekleştiriyor. Getirmeyenler yüz yüze eğitim olanaklarından yoksun kalıyorlar. Ülke olarak bu noktada olduğumuzu belirtmek gerekmekte.

Okulların açık tutulabilmesi, yüz yüze eğitimin sağlanabilmesi genelgelerle değil, sağlanacak olanaklarla, ayakları yere basan önlemlerle yaşama geçebilir.

Uygulanma olanağı olmayan, çok anlamsız bir buyruk. Arkadaşlarıyla kucaklaşıp okul bahçesinde buluşan öğrenciler, hiçbir kural tanımadan yapraklar gibi uçuşmaktalar.

Okul ortamının iyileştirilmesi, fiziksel uzaklığın sağlanması için sınıflardaki öğrenci sayılarının düşürülmesinin, çocuklara, öğretmenlere ve diğer çalışanlara düzenli olarak test yapılmasının önemli olduğu, ancak bunları gerçekleştirmenin ülke koşullarında olanaksız olduğu bilinmekte.

Okullar açık tutulabilecek mi?

Okulların eğitim-öğretim yılı boyunca, uzun süreli açık tutulabileceğini düşünemiyoruz. Okul başlangıcında yaşanacak alım satım süreci yaşanıp vergiler toplandıktan, okul taksitleri düzenlendikten sonra kapanışın yapılacağı kanısındayız.

Eğitim yılı başlangıcı alım-satımları yapılıp parasal girdiler sağlandıktan, özel eğitim kurumlarında yıllık sözleşmelerin yapılıp toplanacak ilk taksitlerin alınmasına dek okulların açık kalacağı, bu süreçlerden sonra neler olacağının belirsiz olduğu bir dönemdeyiz.

“Sosyal mesafe” mi, “fiziksel uzaklık” mı?

Milli Eğitim Bakanlığı genelgesinde şu tanıma bakın. “sosyal mesafenin korunması”. Yanlış olarak yaygın biçimde kullanılan bu kavramı Milli Eğitim Bakanlığı’nın kullanmaması gerekirdi. Sosyal mesafe adı verilen kavram, toplumun değişik kesimleri arasında bulunan uzaklık, toplumsal düzende alınan yer anlamına gelir. Milli Eğitim Bakanlığı, ülkede konuşulan dilin, bu dilin kurallarının da öğretilmesini sağlayan bir bakanlık. Tarım Orman Bakanlığı gibi tarımın, ağaçların, ormanların nasıl korunacağını sağlanacağını belirleme görevinde olan bir yapı değil. “Sosyal” sözcüğü, “toplumsal” anlamı içeren bir sözcük. “Sosyal mesafe” tanımı yerine, “Fiziksel uzaklık” denmesi gerekir kanısındayız. Bu kavramı yanlış kullananlar arasına Milli Eğitim Bakanlığı’nın da girmesi üzücü.

---------------------------

(1) T24.com.tr Bağımsız İnternet Gazetesi, 'Halkın yüzde 79'u yüz yüze eğitim istiyor', 01.09.2021