10 Ekim Ankara Kıyımı, bu toprakların alışkın olduğu en büyük kıyımlardan biri. Öncesinde, sonrasında yapılan kıyımlarda olduğu, yüzleşilememiş, gerçek sorumluları ortaya çıkarılmamış, korunmuş olan kıyımlardan birsi olarak ülke tarihine geçmiş bulunmakta.

Canlı bombalardan biri olan Suriyeli olduğu bilinen, kimliği henüz saptanabilmiş değil. Bu güvenlik güçleri çok mu başarılı? Olayın öncesinde, sonrasına bilgi toplamada başarıları ortada.

DİSK, KESK, TBB ve TMMOB’un 10 Ekim 2015 tarihinde Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda “Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi” düzenleme kararı aldı. Miting saat 12.00’de başlayacak, ülkenin birçok ilinden gelenler Ankara Tren Garı önünde buluşacaktı. Mitinge katılacak olan yurttaşlar sabah Tren Garı önünde buluştu. Saat 10.04’ü gösterdiğinde bir patlama sesi duyuldu ve ardından ikinci patlama sesi duyuldu. Ortalık kan gölüne döndü. İnsanlar koşuşturuyordu. Bir gün önce Gaziantep’den yola çıkan IŞİD’li iki canlı bomba Ankara Gar’ında kendisini patlattı. 9 yaşındaki Veysel Atılgan’ın da aralarında bulunduğu 103 kişi yaşamını yitirdi. Resmi kayıtlara göre 20’si çocuk 391 kişi yaralandı.

Korkutarak, yıldırarak toplumu yönetmenin bir yönetme yöntemi olarak seçildiği yerlerde benzer olayların yaşandığı bilinmekte. Ucu belli yerlere dayandığı için gerçek yargılamalar yapılamamakta, gerçek suçlular gizlendiği için ortaya çıkarılamamakta. Ankara Kıyımıyla ilgili birçok soruların aydınlatılamadığı görülmekte.

“10 Ekim katliamında emniyet görevlilerinin ihmali olduğu mağdurlar ve avukatları tarafından dile getirildi. Mülkiye Başmüfettişi Özcan Bademci ve Turan Ergün ile polis başmüfettişleri Ayhan Acet ve Ertan Kara tarafından 25 Şubat 2016 tarihinde ön inceleme raporu hazırlandı. 11 emniyet görevlisi hakkındaki raporda, dönemin Ankara İl Emniyet Müdürü Kadri Kartal, Ankara İstihbarat Şube Müdürü Vekili Cihangir Ulusoy, TEM Şube Müdürü Hakan Duman, Güvenlik Şube Müdür Vekili Adem Arslanoğlu ile TEM Şubesi C Büro Amiri Hüseyin Özgür Gür hakkında soruşturma izni verilmesi istenmesine rağmen Valilik soruşturma izni vermedi”.(1)

Devletin kamu görevlilerini koruma çabası birçok suçun gerçek işleyenlerine ulaşılamamasına neden olmakta. Suçsuzsalar buna Yargı karar vermeli, Bakanlık, Kaymakamlık ya da Valilik değil.

Yargılamanın sürdüğü 4 yıl boyunca 9 dosya gizli tutulmuş, yargının, savunmanların, davacıların bu dosyalarla ilgili bilgileri olamamış. Güvenlik güçleri kanıtları Yargı organına göndermemiş. Bu durum olayın boyutlarının derinliklerde olduğunu ortaya koyuyor.

Olayın davasına bakan avukatlardan biri olan Av. Murat Kemal Gündüz, olay ve yargılama süreciyle ilgili önemli bilgiler vermiş.

“Miting alanında arama yok. Yol araması da bir gece önce, saat 24’ten 10 Ekim sabah saat: 09.00’a kadar kaldırılmış”.

İki araçla geliyorlar. Her ihtimale karşı Gölbaşı girişinde, benzinlikte duruyorlar. Yakub Şahin aracıyla Balgat’a kadar gidip yolda polis kontrolü olmadığını görünce geri dönüyor ve Halil İbrahim’e haber veriyor. Her iki araç yeniden, saat 8:20’de Ankara’ya giriş yapıyor. Balgat’a kadar gelip orada canlı bombaları taksiye bindirerek katliamı yapacakları meydana gönderiyorlar. Oysa Ankara’da mitingler öncesi şehir girişinde arama yapıldığını biliyoruz. Burada arama noktası da kaldırılmış. Tertip komitesine, canlı bomba ihbarlarına dair hiçbir bilgi verilmemiş. Bunlarla ilgili Mülkiye başmüfettişliğinin raporunda tespitler var. Ankara Emniyet’inin sıralı amirlerinin ve müdürlerinin görevi ihmalden yargılanmaları talebi var. Ama Ankara Valiliği yargılanmalarına izin vermedi. İdari yargı yoluna başvuruldu, idari yargı reddetti. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapıldı, onlar da sonuçsuz kaldı.(2)

Katliamdan hemen sonra polisin alana biber gazı sıktığına dair ifadelerle ilgili bir soruşturma yapıldı mı? Sorusuna, Murat Kemal Gündüz şu yanıtı veriyor:

“Bunu aileler ve alanda olan insanlar, mahkemede anlattılar. “Yaralılara müdahale edemedik, bir kısmı bu şekilde müdahale edilemediği için öldü” dediler. Ambulansların gelmediğini söylediler. Bunlarla ilgili mahkeme suç duyurusunda bulundu ama, onunla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı takipsizlik kararı verdi. Ayrıca ambulansların alana gelmemesiyle ilgili Ankara İl Sağlık Müdürlüğü’yle ilgili de bir soruşturma sürdürüldü. Ambulansların alana gelmediği belli, sağda solda beklemişler. Ama onunla ilgili de takipsizlik kararı verildi. Bilhassa miting katılımcısı doktorlar tarafından yaralılara müdahale edilirken, alanın yoğun bir gaza boğulduğuna dair görüntüler de var, katliam mağdurlarının beyanları, ifadeleri de var. Mahkeme bunları ciddi gördüğü için zaten bunlarla ilgili suç duyurusunda bulunmuştu. Ama maalesef Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı onlarla ilgili de takipsizlik kararı verdi.”

Böylesine acı bir kıyımda ölenlerin yakınları, kamuoyunun duyarlı kesimleri, olayın yaşandığı günün yıldönümünde anma etkinliği düzenliyorlar. Buna izin verilmiyor. Birçok kişi gözaltına alınıyor.

Bu ülkenin insan hak ve özgürlüklerine duyarlı kesimleri bir yolunu bulur, bu ve benzeri kıyımların bir gün gerçek boyutlarıyla ortaya sermeyi başarırlar.

______________________

(1) Odatv.com.tr İnternet Gazetesi, Türkiye'yi kana bulayan katliamda soru işaretleri, 10.10.2020

(2) Gündüz, Murat Kemal, (İrfan Aktan’la söyleşi), Murat Kemal Gündüz: 10 Ekim katliamında görevi ihmalden öte şeyler var, Gazeteduvar.com.tr İnternet Gazetesi,10.10.2020