Çok bildik bir başlıkla başlayan, çok tanıdık bir yazı olacak bu. Çünkü ilk defa söylenecek sözler değil söylenecek olanlar. Uzun bir serüvenin, kısa bir hikâyesinden ibarettir yazılanlar.

 

126 Yıllık serüven

Tam 126 yıl önce başlayan bir şarkıdır bu. Onlarca dilde hep bir ağızdan, hep aynı tanıdık ezgiyle söylendi. Bir yandan bir soluk alıp verecek kadar kısa, kesin ve net; öbür yandan yüzyıllara yayılacak kadar uzun, yorucu ve umutlu. İnsana ve geleceğe dair umuttur bu şarkıda büyütülen. Kimi zaman öfkenin keskinliğinde bilenen bir çığlık gibi yükseldi umudun şarkısı, kimi zaman kan ve barut içinde soluksuz kaldı.

 

1 Mayıs, bir yanıyla büyüyen bir umudu tarif ederken, diğer yanıyla uzun soluklu bir serüvenin hikâyesini anlatan bir yolculuktur aslında. Emeğin ve emekçinin gücüyle başlayan, bunca yıldır bu güç ve inançla ayakta duran bir umudun yolculuğudur 1 Mayıs.

 

1886’da Chicago’daki işçi eylemleri ve yapılan grevler, 1 Mayıs hikâyesinin başlangıç noktalarından biridir. Aradan geçen onca yıla karşın emekçiler, bugün hala 1 Mayıs alanlarında 126 yıl önceki talepleri haykırıyorlarsa, yürütülen mücadelenin ne denli uzun soluklu olacağı ve zorlu geçeceği çok açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

 

Kapitalizmin ilk gelişim dönemlerindeki kol emeğine dayalı çalışma biçimi ve uzun süreli çalıştırılma şekilleri karşısında emekçiler, ilk ve en temel taleplerini dile getirerek ortaya çıktılar. Böylece dünya emek tarihindeki bu uzun soluklu mücadelenin ilk ve en önemli adımını da atmış oldular.

 

1 Mayıs 1886’da, 8 saatlik çalışma süresi talebiyle örgütlü olarak grev yapan Chicago emekçilerinin karşılaştıkları durum, grevin provoke edilmesi, işçi önderlerinden Albert PARSONS, August SPIES, Adolph FISHER ve Gerorge ENGEL’in idam edilmesi, burjuvazinin de emek cephesine karşı tutumunun ne olacağını net bir şekilde gösterdiği anlamına gelmişti. Burjuvazi, emekçilerin örgütlerine de, taleplerine de en acımasız yöntemlerle cevap vermeyi tercih etmiş ve mücadelenin seyri bu şekilde ortaya çıkmıştı.

 

1 Mayıs 2012

Emekçiler, onca yıl içinde yüzlerce ülkede yaşanan 1 Mayıs’larda hep aynı talepleri dile getirdiler. Bugün hala, 8 saatlik çalışma süresi ve emekçilerin örgütlenme özgürlüğü talepleri en güncel haliyle varlığını korumaktadır. Aradan geçen bunca yıllık mücadelenin sonunda burjuvazi zalimliğinden bir şey kaybetmemiş, emekçiler de bir adım bile geri çekilmemişlerdir.

Ancak bunların yanı sıra, 21. Yüzyılın sermaye güçleri, ağır ve vahşi sömürü sistemlerini, dünyanın dört bir köşesinde halklara dayattıkları savaşlarla sürdürmenin gayretindedirler.

Emekçiler her gün biraz daha yoksullaşmakta, yeni sömürü alanları oluşmakta, yeni sömürme biçimleri ortaya çıkmaktadır.

Emek, küresel dolaşıma sunulan bir meta olarak küresel burjuvazi tarafından yok pahasına pazarlanmakta, ülke sınırları küresel sermaye için ortadan kaldırılmakta, ancak buna karşın milyonlarca yoksul ve aç insan bu sınırlar içine hapsedilmeye zorlandığından ‘kaçak’ olarak adlandırılan dünya mültecileri ortaya çıkmaktadır.

Ucuz emek alanları olarak kapitalistlerin iştahlarını kabartan ülkeler, sermaye grupları için “yatırıma açılmakta” ve en ilkel koşullarda çalıştırılan emekçiler vahşi bir sömürü sistemi içine hapsedilmektedir.

Ticaret ve daha fazla kazanç hırsıyla, bir yandan insanlığın bütün değerleri erozyona uğratılırken, diğer yandan insanı ve doğayı yok sayan bir ‘gelişme’ anlayışı ile doğal kaynaklar yok edilmektedir.

Toplumun temel ihtiyaçları ve kamusal hizmetler ticarileştirilmekte ve her yurttaş, bir ‘müşteri’ haline getirilmektedir.

Yapılan yasal düzenlemelerle emek örgütleri parçalanmak, işlevsizleştirilmek ve güçsüzleştirilmek istenmektedir.

Küresel kapitalizm, küresel bir doğal felaketin de alt yapısının oluşmasına yol açmakta ve doğayı büyük bir hızla tahrip etmektedir.

Kapitalizm, sermaye iktidarının tıkanma noktalarını silah ve zulüm kullanarak açmak için çeşitli biçimlerde darbeler yapmakta, cuntalar oluşturmakta ve cuntacılar yetiştirmektedir.

 

1 Mayıs’ta Alanlara!

Şimdi, emekçilerin temel talepleri için,

Dünya halklarına dayatılan savaşa karşı çıkmak için,

Emeğin metalaştırılıp ucuzlaştırılmasına karşı çıkmak için,

Vahşi sömürü sistemine karşı çıkmak için,

Doğal kaynakların ve çevrenin korunması için,

Açlığı ve yoksulluğu dayatan sistemi değiştirmek için,

Taşeronlaştırmaları durdurmak için,

Bütün darbelerden ve darbecilerden hesap sormak için,

Katliamların, cinayetlerin hesabını sormak için,

Birleşik emek örgütleri yaratmak için,

1 Mayıs’ta Alanlara!