1 Mayıs, kuşkusuz bütün dünya emekçilerinin ayrı dillerde ortak talepleri ifade ettikleri evrensel bir mücadele ve dayanışma günüdür.

1 Mayıs, her ülkede farklı bir gündemle olsa da yeryüzündeki bütün emekçilerin seslerinin ortaklaştığı gündür.

1 Mayıs alanları her ülkede, hayatın bin bir renginin yan yana gelerek oluşturduğu dev bir gökkuşağı gibidir.

1 MAYIS ALANLARINDA BARIŞ, DEMOKRASİ VE ADALET TALEP EDİLMELİ

Türkiye’de de emekçiler, dünyanın diğer bütün emekçileri gibi 1 Mayıs’a hazırlanıyor.

Onlar da diğer bütün emekçiler gibi alanlarda o büyük gökkuşağının renklerini oluşturmak için hazırlıklarını sürdürüyorlar ve onlar da dünyanın diğer bütün emekçileri gibi 1 Mayıs’ta en öncelikli taleplerini seslendirecekler.

Bugün Türkiye’de iş, ekmek, özgürlük gibi evrensel taleplerin yanı sıra barış için demokrasi ve adalet talebi de ülke gündeminde öne çıkıyor.

Türkiye’de Kürt sorunu üzerinden başlayan savaş uzun yıllar boyunca devam etti. Ülkede son otuz yılın en önemli gündem maddesi, sürmekte olan savaş ve bu savaşın yarattı ağır sonuçlardı. Yine bu önemli gündem nedeniyle Türkiye’deki demokrasi güçleri ile emek örgütlerinin talepleri içinde barış, her zaman öncelikli bir yer tuttu. Çünkü yıllardan beri süren savaş, hem binlerce Kürt ve Türk gencinin hayatını kaybetmesine yol açtı, hem de savaş, Türkiye’deki halkın temel ihtiyaçlarının kısılmasından sağlanan paralarla finanse edildi. Emekçiler ve yoksullar bu savaşın bedelini hem canıyla, hem malıyla hem de parasıyla ödedi.

Bugün geldiğimiz noktada devlet Kürtlerle masada konuşmayı kabul ederken, Kürtler de temel talepleri üzerinden yürütmekte oldukları mücadeleyi silahsız bir şekilde barış koşullarında sürdürmeye karar vermiş görünüyorlar. Bu durum haklı olarak bütün ülkede barış ikliminin hızla yayılmasına ve ülke gündeminde barış sürecinin ilk sırada yer almasına yol açtı. Son üç aydan beri çatışma olmuyor ve çatışmalar nedeniyle Türk ve Kürt gençleri ölmüyor. Ölümlerin yaşanmaması herkesin barışa olan inancını daha da artırıyor. Bugün artık barış, ihtiyaç duyulan bir talep olmanın ötesinde, eşiğine gelinmiş ve kapısı aralanmış bir süreç olarak görünüyor.

Türkiye’de yaşanmakta olan bu tarihsel süreç, doğal olarak emekçiler için de oldukça anlamlıdır. Bu nedenle emekçiler de halkın diğer kesimleri gibi barış sürecine ilişkin tutumlarını net olarak ortaya koyacaklar. Emekçilerin barış için demokrasi ve adalet taleplerini yüksek sesle ve en etkili biçimde seslendirecekleri zemin hiç kuşkusuz 1 Mayıs alanları olacaktır.

2013 yılında her ülkenin ayrı bir gündemi olacak ve 1 Mayıs alanları bu gündemlerin zemini olacak. Türkiye’nin en önemli gündemi de barış süreci, demokrasi ve adalet talebi olduğuna göre, önümüzdeki 1 Mayıs’ın ana teması da barış sürecine verilecek destek, barışın sağlanabilmesi için demokrasi ve adalet taleplerinin ifade edilmesi olmalıdır.

EMEKÇİLERİN TEMEL SORUNLARI DEVAM EDİYOR

Öte yandan, emekçilerin diğer temel sorunları da ne yazık ki hala etkili olarak varlığını sürdürüyor.

1758 yılında İngiltere’de güvencesizliğe, uzun ve ağır çalışma koşullarına karşı bir tepki olarak gelişen ve tarihe “ludizm” olarak geçen ilk işçi direnişlerinden bugüne iki yüz elli yıl geçti.

Yine 8 saatlik iş günü için yapılan ve 1 Mayıs’ın doğuşuna yol açan 1856’da Melbourne (Avustralya)’da, ardından 1886’da Chicago (ADB)’deki gösterilerden bu güne de yaklaşık 150 yıl geçti.

Aradan geçen bunca süreye ve yaşanan mücadele sürecine rağmen bugün güvencesizlik de, uzun ve ağır çalışma koşulları da varlığını sürdürüyor.

Çalışma hayatının giderek parçalanması, taşeronlaştırmanın yaygınlaştırılması ve işkolları içine sıkıştırılan sendikal mücadelenin etkisizleştirilmesi sonucunda esnek ve güvencesiz çalışma sorunu, emekçiler için eskisine oranla daha ağır biçimde varlığını koruyor.

Diğer yandan hem, esnek ve kuralsız çalışma nedeniyle hem de taşeronlaştırılan iş ilişkileri süreci sonucunda, haftalık çalışma süresi birçok alanda 60 saatin üzerine çıkıyor, artık 8 saatlik iş günü ve 40 saatlik haftalık çalışma süresinin sözü bile edilmiyor.

Bütün bu sorunlar içinde emekçiler, en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hale geliyor, iş güvencelerinin olmaması nedeniyle genel insani taleplerini bile dillendirmekten korkar hale sokuluyor.

Aradan geçen onca yıla ve verilen ağır bedellere rağmen emekçilerin temel talepleri ne yazık ki bugün de karşılanmış değildir.

Türkiye’nin emekçileri bir yandan, ülkemizin bugün en önemli gündemi olan barış için demokrasi ve adalet talebi için; diğer yandan da yüzyıllardır sürdürmekte oldukları mücadelenin taleplerini bir kez daha ifade etmek için 1 Mayıs alanlarına çıkacaklar.

Öyleyse barış, demokrasi, adalet ve emeğin hakları için;

Haydi, 1 Mayıs’a!