Bir yabancı gibi, uyuttum ruhunu uzaktan kucağımda. Bir teselliydi veya bir iç çekiş, kırbaçlar şaklarken kentli kursağımda. Eğildi ve sen bir hiçsin, dedi, bu kadar dokunaklıydı, bu kadar tuhaf. Bir bilendim, sen elendin, madem gidecektik, peki niye direndik? Ama haklıydı yerinde duranlar... Paranteze sığmadı, aynalar kadar çıplaktı, geriye yarışmışlığımız kaldı...

Yitik teknemde, yüzüme değen ve okşayan harfler gibi, girift gri gökler gibi, patlayacağım günü beklerdi kimi demler... Oysa, Şimdi'nin ağırlığı ne güzeldi, tedirgin ve kibirli zihinlerden kurtulmak gibi, bir uçuruma bakmak, sırtındaki kanatların şimdinin üzerinde durması ne güzeldi. Oysa, yine şimdi, ne yana baksam bir başka simge...

Ve, ben pek çok ölçek peşinden koşan, azaldıkça çoğalan, indikçe derinleşen, kendi kanıtlarım var elimde, deste deste. Sonra yeni bir seyyah doğar, ters yüz olur devran. Yeryüzüne nur yağar ve yenilenir her an. Tozlar, talaş ve eski püskü hatıralar arasında. Kap bavulu, dök küllerini yola. Ekinlerim vardı, yokluğunda yeşerttiğim. Ne badirelerden ibaretti, bitti o gelgit. Ey musalla, iyi bir at bekliyor bu yiğit...