Oda TV davasında yargılanan gazeteciler Ergenekon terör örgütünün medya ayağını oluşturmakla suçlanıyor.
İddianameyi okuduğumuzda, duruşmalarda savcının sorularına kulak kabarttığımızda bu gazetecilerin haber yapmak, editöryal kararlar almak, haberlere başlık atmak, kitap yazmak türünden faaliyetler içine girerek ‘terörist’ olabileceklerini öğrendik.
İddianamenin sayısız yerinde karşımıza çıkan bir ibareyle birşeye daha vakıf olduk: AKP’yi yıpratmak diye de bir suç var. Öyle bir suç ki, sizi çeşitli terör örgütlerinden birinin üyesi, yahut yöneticisi yapabiliyor. İlla Ergenekon şart değil, seç-beğen-al özgürlüğü var. Savcının yani.

** 

Ayıplara hiç gelemeyen yeni devletimiz ‘bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp’ sözüne kafayı takmış olacak. Yoğun bir öğretme sürecinde durmadan yola devam ediyor. Bu kapsamda:
KCK üyesi olduğu iddiasıyla gözaltına alınan KESK Genel Başkanı Lami Özgen’e savcılığın sorduğu sorular dağarcığımıza mıhlanacak cinsten öğretici:
‘Uludere’ye haziran ayında gitme teklifi sunduğunuz ve olay yerine giderek gece orada kalıp mum yakmak suretiyle sabahlayacağınızı belirttiğiniz anlaşılmaktadır. Bu eylemle vermek istediğiniz mesaj nedir?’
Devam ediyor:
‘Ülkemizi karalamak ve Avrupa arenasında kötü duruma düşürmek için neden bir karalama kampanyası yürütmektesiniz? Olay yerinde niye mum yaktınız?’

** 

Buyrun yeni terörist olma kriterimiz: Uludere’yi sorgulamak. Uludere’nin çözülememiş olmasını protesto etmek. Ülkemizi karalamak. Avrupa arenasında kötü duruma düşürmek. (Mum yakmak?!)
El insaf!
Otoriterliğin, bir sineğin kanat boyutlarına kadar herşeyi kontrol etme isteğinin siyasette ve psikolojide neye denk düştüğünü anlatmaya girişmeyeceğim.
Ama buradaki aymazlığa insaf! Hatta imdat!
Bu devirde 34 vatandaşını bombalayıp paramparça edeceksin. Aylarca nedenini açıklayamayacaksın. Ve ‘Avrupa arenası’, ‘uluslararası kamuoyu’ buna dikkat çekmeyecek! İçimizdeki ‘hainler’, ‘devlet düşmanları’ olmasa kimsenin haberi olmayacak!
Ne insanı tanıyorlar, ne dünyayı.

** 

Suriye meselesinde de aynı yalpa duruş. Uçağın neden ve nasıl düştüğünü anlamaya çalışmak, soru sormak vatan hainliğiymiş. ‘Birilerinin maşası’ olmakmış.
El insaf!
Günlerce grafiklerle doğru olmayan bilgiler vereceksin, sonra o bilgileri kendin yalanlayacaksın. Sonra yalanladığın bilgileri bir daha yalanlayacaksın. Ve ‘Avrupa arenası’, ‘uluslararası kamuoyu’ gık demeyecek.
Ne bilgi var, ne de fikir.

** 

Bunun sonu nedir, bilmiyorum. Hepimiz, her an, yeni bir kriter çerçevesinde, devletimiz nazarında terörist ilan edilebiliriz. Soran, itiraz eden, fikir sahibi olan herkes terörist olup içeriye tıkıldığında bu halkı daha kolay yöneteceklerini sananlar…
Teröristlerin ve ‘vatan hainlerinin’ çoğunlukta olduğu bir halkı yönetmek gerçekten daha mı kolaydır, bir düşünün.