İzlediğim pek az dizi içinde peşini ısrarla bırakmadığım tek dizi Yargı oldu. Başından beri büyük bir ilgiyle izledim. Pazar günleri hep bir sevinç kapladı içimi, bu akşam Yargı var diye.

Yargı sezon finali yaptı.

Müthiş bir finaldi. Ama bir acıyla düğümlendi içim.

Bilmeyen, vah vah çok bağlanmışsın diziye diyecek. Belki şaşıracak bu halime...

Yargı bir aile içinde, hatta iki aile arasında başlayan trajik bir çatışmanın ördüğü bulanık sularda yaşanan bir gerilim öyküsü.

Ama sadece olaylar değil sizi diziye bağlayan. Yargı'nın bir hukuk mücadelesi etrafında şekillenmiş bu çekiciliği sizi başka bir yere götürür aslında.

Dizinin asıl kahramanına...

O da savcı Ilgaz'dır...

Ilgaz sevdiği kadının aşkıyla çaresizliği arasında verdiği hukuk savaşında çoğu kere yalnız kalan bir insan, tuhaf bir inat, ama sonuna kadar bildiğinden şaşmayan iradeyle bize iyimser olmayı öğretiyor.

Her çıkmazda bizlere hukukun tarifini hatırlatarak, adaletin o kaybedilmiş savaşında nasıl yoksunlaştığımızı, nasıl insanlıktan çıktığımızı anlatıyor boyuna.

 

Her defasında hukuk teminatını yeniden kuracak bir azimle ışık tutuyor bizlere. Hatta umutlu yaşamayı öğretiyor ısrarla. Utandırarak bazen, pişman bırakarak bağlıyor sizi kendine. Sevdiği hırçın kadın, isyankar avukat Ceylin'i bile.

Önce kız kardeş İnci'nin sonra babası Zafer'in ölümündeki sır perdesini öfkesiyle aralamaya çalışırken yaptığı hataların bedelini ağır ödeyen Ceylin'e karşı hep sadık kalıyor savcı Ilgaz. Her defasında içi yana yana hakikatin peşinden gidiyor. Terk edilmeyi, nefreti de göze alarak, hatta ailesini kaybetmeyi bile.

Hukukun adalet kılıcından damlayacak iyiliği insanlığın harcına bir kere daha katabilmek için yapıyor bu kavgayı. Kanıtlamaya çalışıyor her defasında yüzümüze vurarak. Canımız acısa da, öfkemizi kanırtsa da inatla başarmaya çalışıyor. Zarar gören olsa da göze alıyor bu kavgayı. Onurlu yaşamayı borçlu olduğu savunmasını tekrarlayarak hukuka güvenmeyi; peşinden ayrılmamayı tek güvence sayarak hayatın tam ortasına oturtmaya çalışıyor.

Böylece çok yaşamsal bir mesaj veriliyor seyirciye. Trajik olaylarla usul usul örülen fotoğrafın içinde sizi vicdanınızla baş başa bırakıyor. Hadi yolunu seç der gibi.

Savcı Ilgaz karakteri soyut gelebilir size. Böyle düşündüğünüzde ise çaresizliğe kapılabilirsiniz yine. Ceylin rolünde yaşanan o geçici öfkeye kapılabilirsiniz. Kendinizi kandırabilir, başkalarını da aynı tehlikenin içine çekebilirsiniz. Dizideki oyuncuların yaşadığı kaderde olduğu gibi, en büyük kötülüğü yine bilmeden insanın kendisine yaptığını öğrenirsiniz.

Dizi tutunduğu bu savla başından beri sizi kendine bağlar. Savcı Ilgaz'ın tercihleriyle sizi bir yol ayrımına bırakır sonra.

Sezon finalinde aşık olduğu kadın tarafından öldürüldüğü söylenir. Kanlı bir elin sis perdesi yine kapanır önünüzde. Savcı ayrılmıştır aramızdan. Ortaya bir hüzün ve yalnızlık yağmıştır.

Üstelik, Ilgaz'ın ölümüyle bu çaresizlik, tam da mafya avukatı Yekta'nın çevirdiği dümenlerin, kurduğu tezgahın ortaya çıkmasının ardından yaşatılır seyirciye. Ceylin'in işe yarayan gözü kara atılganlığı ile hazırlananmış bir yakalama taktiği sayesinde bütün foyaları ortaya dökülen avukat Yekta suçlarını gizlemek için kullandığı kağıt parçalama makinalarının başında suç üstü yakalanır.

Dizinin finali bu yönüyle insana hukuka saygı ve güven duymayı yaşatan onurlu yüz ifadeleriyle doludur.

Ancak Ceylin aynı finalde sevdiği adamın canına kıyan zanlı olarak kanlı bir suç aleti ile yakalanmış ve adaletin eline teslim edilmiştir.

Ne yazık ki, belki bu olayın sorgusu ancak yeni bölümlerde devam edebilecek. Ama savcı Ilgaz'ı bizlerden çalan o bıçağın acısı dinmeyecek.

Kaybeden Ilgaz olmamalı.