14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerin kritik bir tercih olacağını söyleyip duruyoruz. Halkın yoksulluk, pahalılık, eşitsizlikten yıldığı ağır yaşam koşullarında, isyanını içine gömerek bir kurtuluş ışığı olarak gördüğü bu seçimlerin başka bir önemi daha var.
Eğer iktidar yarattığı illüzyonlarla akıllarını ve duygularını çeldiği yoksul kitleleri yine bu seçimlerde yanında tutabilirse (ki bu pekala mümkün) ülke başka bir karanlık çıkmaza daha sürüklenmiş olacak: demokrasiye inanma bilinci yıkılacak!
Böyle olursa; yokluğundan zarar gördüğümüz, şikayet ettiğimiz, tek çözüm olarak sarıldığımız demokrasinin yerini umutların tamamen yıkıldığı, karamsarlığın dibe vurduğu, siyasi partilere güvenin büyük yara aldığı, mücadele ruhunun yerini yılgınlığa bıraktığı bir ikinci yüzyıl başlayacak cumhuriyet tarihimizde.
En önemlisi, demokrasinin kurtarıcı tek yol olduğu inancı büyük zarar görecek böyle bir yenilgi sonrasında.
Bu durum, iktidar kanadının demokrasi dışı yöntemlere daha sık başvuracağı, kitleler gözünde itibarını korumak için vaat ettiği değişimlere daha güçlü sarılacağı anlamına gelir.
Demokrasiye inancın kaybolduğu, herkesin kendi kabuğuna çekildiği, istemese de olanlara tepkisiz kaldığı böyle bir ortamda cumhuriyetimizin nerelere savrulacağını düşünmek bile istemiyor insan.
Bu farazi karanlık tabloyu, can sıkıcı olduğunu bile bile niye hatırlatıyorum?
Önümüzdeki seçimlerde bütün muhalif siyasetin birleştiği stratejik çerçeveyi vurgulamak istiyorum bir kere daha.
Birleşerek hareket etmenin, demokrasiyi çoğaltarak, sahiplenerek ülkeyi yeni bir düzlüğe çıkarmasını herkes gibi büyük bir umutla bekliyorum.
Bu nedenle milletvekili adayların netleşeceği önümüzdeki günlerde bizi bekleyen ağır sorumluluğun önemini düşünerek, toplumsal faydayı önceleyen tercihlerle hareket etmemiz gerekiyor.
Seçimler, yaşanan baharı yeni bir coşkuya dönüştürmeli, ülkeye zindelik, akılcı bir yol ve kararlılık kazandırmalı.
Bizler, 68'li ihtiyar kuşak olarak çok şeyler özledik, yapamadık, engellendik, daha doğrusu beceremedik.
Ama ideallerimizde haklıydık.
Şimdi o fikir ve heyecan serpintilerinden de yararlanıp yeniden doğacak bir toparlanma ve kavrayışla, yeni bir Türkiye'yi yaratma zamanı.
İkinci Yüzyılın bizim yorgun yüreklerimize iyi gelecek en güzel armağanı bu olacak. Çekilen çileler, yorgunluklar beklediğimize değdi diyeceğiz sonunda.