AYM üyesi Engin Yıldırım’ın AYM binasının fotoğrafını paylaşarak, “ışıklar yanıyor” diye kişisel twitter hesabından paylaşımda bulunması üzerine yer yerinden oynadı. İçişleri Bakanlığı da resmi sosyal medya iletisini paylaştı. AYM Üyesi Yıldırım’ın paylaşımı, iktidar cephesinde darbecilikle nitelendirildi.

Bu ateş püskürmenin hedefinde, Anayasa mahkemesi üyesi Engin Yıldırım değil Anayasa mahkemesinin kendisi olduğu gözlerden kaçmıyordu. Gerçek amaç, Anayasa Mahkemesi’nin değersizleştirilmesi, yok edilmeye çalışılması, etkisinin yok edilmesi, kamuoyunun gözünde önemsizleştirilmesi çabası olduğu anlaşılıyordu.

Anayasayı tanımayan, açık açık çiğneyen bir yönetimin, Anayasa Mahkemesi gibi bir kurumu istemeyeceği, yasadışı uygulamalarına ayak bağı olarak göreceği açık. Baskı yönetimleri, önlerinde hiçbir engel olmadan, geniş yetkiler içinde hiç sorumlulukları olmadan yönetme çabası içindedirler. Bu olay bunun bir denemesi oldu.

Yargı organları da yasalarla sınırlı olmalı

Anayasa Mahkemesi, yasaların anayasaya uygunluğunu denetleyen çok önemli demokratik bir kurumdur. İnsan haklarına bağlı, temel hak ve özgürlükleri güvence altına alan, yeni anayasalar, anayasa mahkemesi ile korunmaya çalışılmakta. Hukuk devleti ve anayasasının üstünlüğü ilkesi, bugünkü demokrasinin temel nitelikleridir.

Anayasa Mahkemesi kararları tartışılmalı. Anayasa Mahkemesi kararları yargı denetimi dışında olmamalı. Bir biçimde, başka bir yargı organı tarafından denetlenebilmeli. Bu denetleme kurumu kesinlikle siyasal yönetimle, Yürütme organı olmamalı.

Örneğin bu olayda, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararı verenler, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği kararı verenler, başka bir yargı organı önünde yargılanabilmeliler.

Hiçbir kişi ya da kurum yargı denetimi dışında olamamalı.

Yetki, sorumluluk gerektirir

Ülkemizde, Dünya’da, yetkisi olup sorumluluğu olmayan kişi ve kurumların yasalar önünde sorumlu olmamalarının korkunç sıkıntıları yaşanmaktadır.

Geniş yetkileri olan, bu yetkileri kullanmasından dolayı hiçbir sorumluluğu bulunmayan uygulamaların olduğu ülkelerde demokratik uygulamalar görülemez.

Yetkisi olup sorumluluğu olmayana kişileri, kurumları olan ülkelerin sorunlarını azaltmaları sağlanamaz. Bu ülkeler demokratik birikimler yerine, baskı yönetimleriyle ilgili birikimler üretmekten kurtulamazlar.

Ülkemiz bu konuda oldukça çok örnekleri olan bir ülke durumunda. Bu yapısal bozukluğun aşılması zorunlu.

Kamu görevlilerinin insan hakları

Kamu görevlileri uzaydan gelmiş yaratıklar değil. Birer insan. Bunların da insan hak ve özgürlüklerinden yararlanma hakları, yasalara, insanlığa karşı sorumlulukları var.

Bir yargıcın, görevini yürütmesine araç olarak kullanmadığı sürece, düşüncesini açıklama hakkı kısıtlanmamalı.

Devlet görevlileri, üstlerinden izin alarak görevleriyle ilgili açıklamalar yapabilirler. Bu devletin tekelinde olan bilgileri, tek elden denetlemektir.

Bu sıkı denetim, aldıkları süreçlerinde de böylesine kuşatılmış oldukları göstermekte.

Devletin görevlileri, görevlerini siyasal düşüncelerine araç yapmadıkları sürece düşüncelerini açıklayabilme özgürlüğünde olmalılar.

Anayasa Mahkemesi üyeleri de bu ülkenin vergi veren, askerlik yapan yurttaşları.

Milletin gölgesine sığınma

“Işıkları millet yakar, millet söndürür” gibi söylemlerle, baskı yönetimi karşıtı, demokrasi yanlısı gözükmeye çalışanlar, uygulamalarında geniş halk yığınlarını hiçe sayanlar olunca insan şaşkına dönüyor.

Bu ülkede ne zaman halk yığınlarının istemleri, çıkarları devletin, yöneticilerin, örgütlü siyasal yapıların çıkarlarının önüne geçebildi?

Geniş halk yığınları, yolsuzlukların, vurgunların olmamasını isteyince, bunu hiç görmeye, anlamaya yaklaşmayanlar, Anayasa Mahkemesi’nin kamuoyunun gözünde değersizleştirilmesi söz konusu olunca, millete sığınmaktalar.

Yargı organının yargı kararına uymaması

Anayasa Mahkemesi'nin CHP Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili verdiği hak mahkumiyeti kararı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yok hükmünde sayıldı. Mahkeme, Anayasa Mahkemesi'nin yeniden yargılama istemini geri çevirdi.

Bu eylem, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, yalnızca Anayasa Mahkemesi kararına değil, yasalara uyma zorunluluğu duymadığını ortaya koydu.

Anayasa Mahkemesi de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi de, başka yargı organları da hiçbir biçimde yargı denetimi dışında olmaması gereken kurumlar olmalı. Tüm yargı organları verdikleri, vermesi gerekirken vermedikleri kararları nedeniyle yasalar önünde hesap verir durumda olmalılar.