Suriye'ye uluslararası askeri bir müdahalenin ayak sesleri duyulmaya başlandı. Savaşı daha büyük bir savaşla çözmeye çalışmak ne kadar çözüm olur, soru işaretleriyle dolu.

Müdahale tartışmaları gündemi domine ededursun, İslamcı-faşist çetelerin Suriye’de gerçekleştirdikleri insanlık dışı öldürmelerin videoları sosyal medyada ard arda paylaşılmaya devam ediyor.

İzlerken, genelde sonunu getirmekte zorlandığımız bu videolarda, büyük bir zevk ve huşu içinde insan kanı döken bu caniler sevinç çığlıkları atıp, “Allahu Ekber” diye tekbir getiriyorlar.

Öldürmek için hedef seçtikleri genelde Kürtler ve Nusayri olarak bilinen Arap Alevileri. Bu gözü dönmüş faşist saldırılar karşısında canını kurtarma telaşına düşen Rojavalı Kürtler, kitlesel bir şekilde kaçıyorlar.

En son iki gün önce sosyal medyada paylaşılan bir videoda tüyler ürperten benzer bir sahne vardı.

İslamcı-faşist çetelerin bir araç konvoyu halinde hareket edip, yolu kesmelerinin ardından üç tır durduruluyor. Çirkin sakalı ve elinde kaleşnikofuyla çete mensubu cihatçı-faşist, tır şoförlerini yolun kenarında yanyana getiriyor. Ardından sorgu faslına başlıyor.

Şoförlere “Sünni” misiniz diye soruyor. Yüzlerinden korku akan üç insan “Elhamdülillah, Sünniyiz” diyorlar. Bu ikrara inanmayan ve test etmek isteyen cihatçı-faşist, şoförlerden kelime-i şehadet getirmelerini istiyor. Şoförler bu sınavı da geçiriyorlar ama sorgucunun şüphesini tatmin etmekte yetersiz kalıyorlar.

Ve ardından namaza dair sorular geliyor. Şoförlerin namaz sorusuna doğru cevap verememelerinin ardından cihatçı-faşist büyük bir ayıbı açığa çıkarmış gibi bağırıyor, “Siz Nusayrisiniz”.

İnkar edecek bir şey kalmadığı için şoförler Nusayri olduklarını mahcup bir şekilde kabul ediyorlar.

Diğer çete mensuplarını da yanına çağıran cani, şoförleri yolun ortasına doğru sürüklüyor. Yüzü koyun yere yatırılan Arap Alevisi şoförler, kaleşnikoflarla taranarak öldürülüyor.

Tekbir getiren, sevinç çığlıkları atan, havalara zıplayan İslamcı-faşist güruh, büyük bir dini görevi yerine getirmiş edesıyla, belki de cennete tapularını garantilemenin mutluluğuyla araçlarına atlayıp yollarına devam ediyorlar. Avını yakalamış ve parçalamış bir hayvanın muzaffer edasıyla başka bir ava doğru yol alıyorlar.

Peki, din adına gerçekleştirilen bu insanlık dışı öldürmeler, sosyal medya dışında Türkiye medyasında ne kadar yer buluyor?

Cihatçı denilen bu faşist çetelere yönelik kaç tane eleştiri yazısı okudunuz? Bu grupları değerlendiren, analiz eden yazıların sayısı niye çok az?

Niye İslamcı basının kalemşörleri, sosyal medyada paylaşılan bu görüntülerin sahih olmadığını ispatlama gayreti sarf ediyorlar?

Bu soruların yanıtları; bugün Türkiye’de devlete hükmeden yeni, dinci egemen elitler ile Suriye’deki faşist çetelerin zihinsel dünyalarındaki kan kardeşliğidir.

AKP hükümetinin dış politikada izlediği sünni ittifak siyaseti, bu çeteleri Suriye’de kendisine müttefik olarak konumlandırmasına ve desteklemesine yol açıyor. Bu çetelerin Suriye muhalefeti adı altında Türkiye’de yapılan toplantılara katıldıklarını biliyoruz. Hatta askeri mühimmattan insani yardıma kadar, Türkiye devletinin her türlü desteğine mazhar olduklarını artık dünya biliyor.

Din adına insan öldürmek, din adına egemenlik kurmak istemek; inanıldığı söylenen dine de saygısızlıktır, hakarettir. Hatta o dini, inancı, ona inanmayan insanlar, kitleler nezdinde itibarsızlaştırmak, tepki duyulmasına neden olmak demektir.

Unutulmamalı ki; kendisinden olmayan, kendi inancına biat etmeyen insanı öldüren zihniyet ile devlet gücüne dayanarak eğitim sistemi, kamusal ve sosyal hayata dair aldığı kararlarla herkesi “dini bütün”, Sünni müslüman yapmaya çalışan zihniyet arasında öz itibarıyla çok büyük bir fark yoktur.

Tıpkı, Alparslan ve Yavuz Sultan Selim’in fetihçiliği ile Suriye’deki çetelerin cihadçılığı arasında bir fark olmadığı gibi. Nihayetinde her ikisinin de referans noktası, din üzerinden kendini meşrulaştırıp, yürüttüğü egemenlik savaşını kendi gözünde ve hitap ettiği kitlede haklı göstermektir.