Bugün Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin 28 yıldönümü. 28 yıldır aydınlatılmamış olan bir ölüm olayının yıldönümündeyiz.

Uğru Mumcu bu toprakların çalışan beyni, konuşan dili, kirlilikleri gören gözü, insanlık adına duyulması gerekenleri duyan kulağıydı.

51 yaşında, yaşamının en verimli çağlarında olduğu bir dönemde alçakça öldürülerek susturuldu.

Uğur Mumcu’nun çalıştığı konularla ilgili şu özet bilgiyi sindirerek okumak gerekmekte:

“1987’de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991’de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925 yayımlandı. Suikastı; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah gibi örgütler üstlendi. Suikastın arkasında Mossad'ın ve kontrgerillanın olduğu da iddia edilmiştir.

Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde Mumcu'nun, seri numarası silinmiş ve Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Bununla beraber, ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla bire bir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir Ayrıca suikasta uğramadan önceki süreçte, Uğur Mumcu, Kürt Dosyası adlı kitabını yazmaktaydı. Bu kitabında PKK'nın oluşumunu, Kürt ayaklanmalarını, Öcalan'ın aldığı dış desteği ve Barzani-İsrail-Öcalan ilişkisini incelemekteydi. Kitabını bitiremeden ölmüştür.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet Millî İstihbarat Teşkilatı için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir”. (Vikipedi, özgür ansiklopedi)

Uğur Mumcu arı peteğine çomak sokmuş, oynanan oyunların aydınlanmasına çalışarak fincancı katırlarını ürküten, gerçek bir aydın oldu. Tüm Ortadoğu ülkelerinin karanlık ilişkilerini aydınlatacak önemli çalışmalar yaptı, bunları sürdürmekteydi. Öldürülmemiş olsa siyasal sistemin, ülke tarihinin karanlık birçok noktalarını aydınlatacak çalışmalar yapardı.

Uğur Mumcu, benzeri aydınların, yazarların, çizerlerin öldürülmeleri aydınlatılamadan, ülkenin ufuklarında özgürlük, insan hakları güneşi parıldayamaz. Bu olay, bu ülkenin aydınlatılması gereken en önemli ölümlerinden biri. Aydınlatılamayan tüm karanlık olaylar gibi bağıra bağıra gözümüzün içine bakıyor.

Araştırmacı gazeteciliğin en başarılı, en özgün örneklerinden biri oldu.

Ölümünün üzerinden geçen 28 yılda Uğur Mumcu’ya bombayı kimlerin koyduğu, daha önemlisi kimlerin koydurduğu, gerçek sorumluların kimler olduğu ortaya çıkarılamadı.

Uğur Mumcu’nun öldürülmesinde şu ya bu dış güçlerin, örgütlerin olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kaçmak, suçtan kurtulmak olanaklı değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde, önemli bir yazarı yabancı şu öldürmüş, bu öldürmüş gerekçelerinin ardına sığınılamaz. Başkentinizin göbeğinde, birileri elini kolunu sallayarak ünlü bir yazarı öldürüp yine ellerini kollarını sallayarak gidebilmişlerse, bu karanlık olayı 28 yılda gerçek boyutlarıyla aydınlatamamışsanız, siz burada neyin bekçisisiniz diye sorarlar insana.

Uğur Mumcu, Turgut Özal, Eşref Bitlis, Cavit Orhan Tütengil, Ümit Doğanay, Bahriye Üçok, Tarık Dursun gibi kişilerin, Maraş, Madımak, Ankara Otogarı, Başbağlar, Çorum Olayları gibi kıyımlar aydınlatılmadan bu topraklara demokrasi, insan hakları uğrayamaz.

Uğur Mumcu bu toprakların belleğinde önemli ışıklar yaktı. Kim ne kadar çabalarsa çabalasın bu ışıklar sönmez. Karanlıklara ışık tutmaya çalışan bir aydının ölümünün aydınlatılamaması, bu ülkenin büyük bir utancı.