Çetelerin, mafyaların aralarında çıkar, bölüşüm çatışmaları olmasa, hiçbir karanlık işi bilme olanağı bulamayız.

Sedat Peker, bilinçli, olayların, yayılan bilgilerin satır aralarını okuyabilen, öğrendiklerini sorgulayabilen küçük bir azınlık tarafından sezinlenen, ancak kanıtlanması olanaksız olan birçok olayı ortaya döktü. Kanıtlarını gösterdi. Olayların içinde, yakınında olan bir insanın bu bilgileri açıklaması taşları yerine oturtup gerçekleri ortaya serebiliyor.

Kamuoyunda bu olayı kapatacak başka bir oyun ileri sürülecektir. Bir yolunu bulup ortaya saçılan bu kokuşmuşluğun üzerini örtmeye çalışmanın yollarının arandığından kuşkunuz olmasın.

Ergenekon, Balyoz davaları yargılamalarında ömür boyu tutukluluk artı yüzlerce yıllık tutuklu kalma cezaları verilmesine, bu konuda verilen yargı kararlarına, bu kararların Yargıtay’da onanmasına karşın bir gecede Silivri Tutukevi’ni nasıl boşalttılarsa, Sedat Peker açıklamalarının üstünü örtmenin de bir yolunu bulmaya çalışacakları kanısındayız.

“Sedat Peker’in kendisini azmettirenlerin vatansever maskesiyle nasıl ceplerini doldurduğunu anlatması altı çizilmesi gereken bir nokta. Bu çetelerin Kürt meselesinden ve dökülen kandan nasıl beslendiklerini bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.”

Bunca suçlamalar, yolsuzluk, öldürme, mülklere el koyma, karanlık ilişkiler ortaya dökülmesine karşın bunları yapanları hiçbir şey yokmuş gibi destekleyen yığınlar varsa, bu işlerin son bulması olanaksızlaşır.

Bu yolsuzluklara, öldürmelere tepki oluşturmak yerine, “bunları kendilerinin yapmalarının yolunu arayan, bunun özlemi içinde olan insanlar olduğu sürece” hiçbir kötülük bitmez. Yalnızca kendi çıkarları doğrultusunda ilerleyen kötü yürekli insanlar, kendileri insanlığa yarar sağlayacak işler yapamadıkları gibi, insanlığa kötülük yapanlara araç, destek olurlar.

Çürük yapıları yapanlar, bundan çıkarı olanlar yapılardan tuğla çekmezler. Bunu beklemek boş düşlerle uğraşmak olur. Tuğlalar onların varlık nedenleridir. Yıkılması gereken yapılardan, çekilmesi gereken tuğlaları geniş halk yığınlarının çekmeleri gerekmekte. Yolsuzluk, rüşvet, öldürmeler, karanlık eylemler ancak o zaman bitebilir, gerçek boyutlarıyla gün yüzüne çıkarılabilir.

Sedat Peker’in arkasında şu vardı, önünde bu yoktu sorgulamalarının şu aşamada bir yararı olamaz. Peker’in geçmişinin savunulacak bir yanı yok. Ortaya dökülen olayların bilinmesinde ülke insanının yararı olup olmadığına bakmamız gerekmekte. Ülkenin mafyalar tarafında yönetildiğinin ortaya konulması çok değerli. Bugün yapmış olduğu tanıklık, ortaya saçtığı kirli ilişkileri öğrenmemiz önemli.

Sedat Peker bu açıklamaları yapmasa, ortaya döktüğü kirliliklerle ilgili bilgiler edinemezdik. Bu ilişkileri devletin kaynaklarını araştırarak öğrenme olanağı yok. Büyük bir gizlilik içinde saklanmaktalar.

Bu konular ancak Sedat Peker gibi olayların içinde yaşamış olanların tanıklıklarıyla öğrenilebilmekte. Sedat Peker şu sıralar birinci el bilgilerle olaylara tanıklık yapmakta. Gazetelerden, kitaplardan, kütüphanelerden öğrenebildiğimiz ikinci, üçüncü el kaynaklara dayalı, çoğunlukla doğruluğunu araştırabilme, kanıtlayabilme olanağı olmayan, genellikle kurgulanmış bilgilerle kitap yazma, yazı yazma, kamuoyunu bilgilendirme çabasının ötesinde, birinci el kaynaktan bilgi edinme olanağını bulmuş durumdayız.

Sedat Peker’in Recep Tayyip Erdoğan’a toz kondurmamaya çalıştığı çok açık. Bu konuda içtenlikli, dürüst davrandığını, doğruları konuştuğunu söylemek güç. Bildiği her şeyi değil istediklerini anlattığı gözden kaçmıyor. Erdoğan’la ilgili tutumunun, olayın bütünlüğünü zedelediği, özünden koparma açmazına düştüğü konusunda kuşkular yaratmakta.

Sedat Peker’in ortaya döktüğü olayları, okuduklarının, dinlediklerinin, duyduklarının satır aralarını okuyabilen, eleştirel düşünebilen insanlar çözebilmekteydi. Bu usa vurumlarla birebir somut sonuçlara ulaşma olanağı yoktu. Sözgelimi, Uğur Mumcu’nun öldürülmesinin devletin karanlık odakları kaynaklı olduğunu akıl yürütmeyle bulabiliyorduk. Ama bu işi Mehmet Ağar’ın yaptığını bilme olanağımız yoktu. Sedat Peker olayın birinci el tanıklığını yapmış bulunmakta. Dosyası yeniden açılarak, gerçek bir yargılama yapılırsa yaptığı tanıklık çok işe yarayacak.

Sedat Peker’in ortaya döktüğü gerçeklerden birini söyleyen ya da devleti tanıtmaya çalışan, yazan, çizen birisi, neye uğradığını anlayamadan soluğu işkence yerlerinde, tutukevinde bulurdu.

Uğur Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu, Süleyman Demirel’in Cumhurbaşkanı, Erdal İnönü’nün Başbakan Yardımcısı, Mehmet Ağar’ın Adalet ya da İçişleri Bakanı oldukları dönemde, üçünün bulunduğu bir görüşme yapmıştı. Üçü de “Uğur Mumcu’nun öldürülmesi olayının aydınlatılması devletin görevi, bizim namus borcumuz” diyerek Güldal Mumcu’yu uğurladıklarını okumuştuk. Aradan yıllar geçti, bu namus borcu yerine getirilemedi. Bu sözü verenlerden birinin Mehmet Ağar oluşu, verilen sözün yerine getirilemeyeceğinin en somut kanıtı olsa gerek.

Sedat Peker’in açıklamalarının üstü örtülemezse, Türkiye Cumhuriyeti’nin karanlık dönemlerinden birinin aydınlanması sağlanabilir.

Şimdilik verdiği bilgileri iyi değerlendirip karanlıkların üzerine nasıl gidileceğine yönelik düşünceler üretilmesi gerekmekte.