Bazı sözler vardır ki on cümlede anlatamayacağınız bir şeyi tek bir cümlede özetleyiverir.

“Öfkeyle kalkan zararla oturur” gibi, ya da “Keskin sirke küpüne zarar”.

Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine az bir zaman kala bu sözlerin ne kadar doğru olduğuna bir kez daha tanık olacak gibiyiz.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ayrımcı dilinden, dışlayıcı politikalarından, polisi, MİT’i, orduyu, yargıyı, medyayı, sermayeyi tekeline almasından, dış politikadaki kışkırtıcılığından en çok yakınan, en sert eleştirileri yapan bazı seçmenler farkında olmadan, istemeden Tayyip Erdoğan’a destek vermek üzereler.

Çünkü Tayyip Erdoğan’ın politikalarına çok karşı olan bu kesimler diğer adayları yeterince beğenmeyip ya sandığa gitmeyeceğini, ya da gitseler bile geçersiz oy vereceklerini söylüyor.

Kendi çevremizde de çok sık rastladığımız bu seçmenlerin eleştirilerinde haklılık payı olsa da aldıkları tutum en karşı oldukları kişiye yarıyor, Erdoğan’ın alacağı oy oranını yükseltiyor.

Yapılan kamuoyu araştırmaları ne kadar doğru bilmiyorum ama onların sonuçlarında da bu tür seçmenlerin oranının % 8’i bulduğu ifade ediliyor.

Bu da demek oluyor ki seçime katılma ve geçerli oy kullanma oranı bu seçimin kaderini değiştirebilecek düzeyde.

Bu seçimde yurtdışında kullanılacak oylar da seçimin sonucunu değiştirebilecek çoklukta. Yurtdışı seçmenleri en iyi organize eden bir adım öne geçecek.

"1 oyla bir şey değişmez" mantığının ne kadar yanlış olduğu son yerel seçimlerde birçok yerde 1 tek oyla değişen sonuçlarla görülmüş oldu. Her şey her 1 oyun sağ salim hedefini bulmasıyla başlıyor.

DEVİR HESAP DEVRİ

İlk turda adaylardan biri geçerli oyların yarısından 1 tek oy bile fazla alırsa seçimi kazanıyor.

Eğer birinci olan aday oyların yarısından 1 tek oy bile eksik alır ise ikinci tur seçimi yapılıyor.

O nedenle oy kullanmanız ve oyunuzun geçerli olması büyük önem kazanıyor.

Diyelim ki 100 seçmen sandığa gitti, 100 oyun tamamı da geçerli sayıldı ve Tayyip Erdoğan da 49 oy aldı. Bu durumda oy oranı 100’de 49 oluyor ve seçim ikinci tura kalıyor.

Ancak 100 seçmenden 2 tanesi seçime katılmaz, 1 seçmen de seçime katıldığı halde geçersiz oy kullanırsa aynı 49 oyu alan Erdoğan seçimi kazanıyor. Çünkü geçerli oy sayısı 97, Tayyip Erdoğan’ın oy oranı da 97’de 49 oluyor, yüzdelik olarak da bu 50,5 yapıyor.

2. TURA KALMA İHTİMALİ

Yapılan tüm kamuoyu araştırmalarında büyük eşitsizliklerle süren bu seçim sürecinden Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk turda başarıyla çıkacağı görülüyor. Oy oranı da % 51 ile 58 arasında değişiyor.

Ancak sandığa gitmeyeceğini, ya da gitse bile geçersiz oy vereceğini söyleyen kesimler sandığa gidip geçerli oy kullanırlarsa, diğer adaylardan kime oy verirlerse versinler Tayyip Erdoğan’ın alacağı oyun yüzdesi düşüyor.

Bu durumda seçimlerin 2. tura kalma ihtimali de doğuyor. En azından Tayyip Erdoğan ilk turda kazansa bile alacağı oyun yüzdesi daha düşük olabiliyor.

Yani, Tayyip Erdoğan’a en çok kızan, ancak sandığa gitmeyeceğini, ya da gitse bile geçersiz oy vereceğini söyleyen seçmenler tarafından Tayyip Erdoğan'a farkında olmadan, istemeden verilen bu destek kalkarsa seçim sonuçları değişebilir.

HEPİMİZ İÇİN, BİRBİRİMİZ İÇİN

Bu haliyle bile her konuşmasında kendinden olmayanlara hakaret eden, aşağılayan, dışlayan bir Recep Tayyip Erdoğan’ın yüzde 58 gibi yüksek bir oy oranı ile cumhurbaşkanı seçilmesi halinde yapabileceklerini düşünerek herkesin, hepimiz için, birbirimiz için 10 Ağustos günü sandığa gitmesinde ve geçerli oy kullanmasında büyük önem var bence.

Çeşitli gerekçelerle Ak Parti’ye oy verenlerin de, desteği arttıkça otoriterleşen bir Erdoğan’ı en azından biraz frenlemek için bu defa ona oy vermemesinde fayda var. Yoksa Erdoğan anketlerin gösterdiği oy oranlarına ulaşırsa bu onlar için de kötü olabilir.

Ak Parti’ye oy veren dürüst seçmenler için sırf TRT’nin aşırı ayrımcı yayıncılığı bile Sayın Başbakan’a bu seçimde oy vermemeleri için yeterli bir gerekçe olacaktır. Çünkü yolsuzluk konuşmaları ve belgelerini ‘ama çalışıyor’ diye sineye çekenlerin en azından bu tür durumlarda demokratik bir tepki vermesi beklenir.

Ya da biz öyle olmasını umuyoruz...