Demokrat Haber olarak yaşadığımız sansür ve otosansür örneklerinden bahsetmek istiyorum sizlere.

Buna “Demokrat Haber’in Survivor Türkiye Macerası” da diyebiliriz.

Türkiye’de en çok izlenen programlardan biri “Survivor Türkiye”.

Ekranda az sayıda kişinin oynadığı bu oyunu gerçek hayatta gerçek bedeller ödeyerek iktidarı desteklemeyen Türkiye’nin yarısı her an oynuyor aslında.

Sanki hepimiz gerçek hayatta birer “Survivor Türkiye” yarışmacısıyız ve türlü yöntemlerle hayatta kalmaya çalışıyoruz.

Ülkemizde otosansürü sadece bizim gibi medya mensupları değil, toplumun iktidarı desteklemeyen yarısı hayatın her alanında uyguluyor. Çünkü sosyal medyadan cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla bile haklarında dava açılmış onbinlerce, ceza almış binlerce insan var.

Yine “örgüt propagandası” yaptığı iddiasıyla, ilgili örgütlerle alakası olmayanların bile başına olmadık şeyler geldi, davalar açıldı, tutuklandılar.

İktidar yanlıları açıkça suç işlese de ceza almıyor, yani onlar cezasızlık politikası ile teşvik ediliyor. Ama iktidarı desteklemeyenler saçma, basit, uydurma, kurgu olduğu apaçık iddialarla cezalandırılıyor. Cezalandırılma gerekçelerinin çıtası gün geçtikçe düşüyor, 'gözünün üstünde kaşın var'a kadar gidiyor.

Hal böyle olunca halkımızın yarısı ve bizler de sosyal medya paylaşımlarımızın bazılarını siliyoruz, paylaşmak istediğimiz şeyleri yazamıyoruz. Çok sayıda insanın sosyal medya hesaplarını kapattığını, eski paylaşımlarını sildiğini, artık daha dikkatli paylaşımlar yapmaya başladığını, hesap ayarlarını gizliye çevirdiğini görüyoruz. Açıkçası biz de öyle yapıyoruz.

Telefon, Mail, Facebook, Twitter vb. üzerinden yaptığımız yazışma ve konuşmalarda da otosansür uyguluyoruz ve bu tür iletişimlerimizi olabildiğince azaltıyoruz. Mesela bana sosyal medyadan yazılan birçok mesaja yanıt veremiyorum, ya da “evet”, “hayır” diyerek kısa yanıtlarla geçiştiriyorum.

8 yıldır yayın yapıyoruz ancak ne şirket, ne dernek, ne de vakıf olarak kurumsallaşamadık. Bir ofisimiz yok. Önceleri bu sadece imkansızlıktan kaynaklı idi, ama artık tedbirden de. Çünkü kurumsal bazı yayınların el koyma, kapatma, kayyum atama gibi yöntemlerle başına gelenleri görünce böyle amatörce kalmak daha mantıklı geliyor. Böyle olunca da gelişmek, ekonomik kaynak yaratmak daha da zorlaşıyor.

Twitter'da "AKP'nin Fuat Avnisi" olarak bilinen "Başkentçi" adlı hesap 2 kere erişim engeli almış sitemizin 3. kez kapatılacağı yönündeki "müjde"yi takipçileriyle paylaştığında etrafımızdaki çemberin gittikçe daraldığının farkındaydık.

Bu dönemde otosansür oranımızı arttırdık ve bu sayede 3. erişim engelimiz bu tehditten 1 yıl kadar sonra geldi.

3. defa erişim engeliyle karşılaşınca ise, alan adını değiştirerek yayına zorlukla devam edebilen bir haber sitesi olarak artık girilmesi gereken birçok önemli haberi giremez hale geldik. “Çekirge 1, 2, 3 kere sıçradı, dördüncüde başımıza kim bilir ne gelir?” diye düşünüp sürekli frene basmaya başladık.

Bazı haberleri ancak yumuşatarak, olabildiğince makul noktaya çekerek girebiliyoruz. Bazı haber ve yazıların başlıklarını göze batmayacak hale getiriyoruz.

KAHREDİCİ GERÇEĞİMİZ

Bazı köşe yazarlarımız yayınlanmış yazılarının kaldırılmasını rica etti. Yine çok sayıda insan yayınlanmış bir haberde adı geçtiği için sıkıntı yaşayabileceğini ifade ederek, utana sıkıla onları kaldırmamızı, ya da isimlerinin çıkarılmasını istedi. Biz de endişeli ve tedbirli olmakta haklı olduklarını, utanması gerekenin onlar değil ülkeyi ve insanları bu duruma getiren iktidar olduğunu belirtip, içimiz acıyarak da olsa çok sayıda içeriğimizi, haberimizi, köşe yazımızı kaldırdık, kaldırıyoruz.

Mesela, henüz Erdoğancılarla Fethullah Gülen Grubu’nun ittifakı devam ederken, liseli bir grup “Dershaneler kapatılsın” diye eylem yapmış, haberini girmişiz. Açıklamayı okuyan genç yıllar sonra başına bir iş gelmesinden korkup haberin yayından kaldırılmasını talep etti. Halbuki Erdoğancılar daha sonra dershanelerin kapatılmasını temel mesele haline getirmişti ve bu gibi gençler baş tacı edilmeliydi. O genç hayatının gurur duyacağı bir örneği olarak ileride herkese göstermesi gereken bir haberin kaldırılmasını istiyordu. Ülkemizin kahredici gerçeği buydu.

Bize yazı, haber ve söyleşi gönderen arkadaşlardan gözaltına alınan, tutuklanan, hakkında dava açılanlar oldu. 10’un üzerinde arkadaşımız ülkedeki özgürlük ve güvenlik kaygıları nedeniyle yurtdışına gitmek zorunda kaldı, medyadan birçok insan gibi.

OTOSANSÜR YERİNE “ÖTANAZİ”

Başka bazı haber siteleri ise otosansür yerine “ötanazi” yapmayı tercih etti, yani yayınlarını sessiz sedasız durdurdular. Hatta site arşivlerini bile internetten tamamen kaldıran siteler oldu.

Önceleri editör arkadaşlara “şu haberleri mutlaka girelim, bunları kaçırmayalım, olabildiğince hızlı girelim” derken artık “şu haberleri girmeyelim, şuradan haber almayalım, şu tür haberleri girmekte acele etmeyelim” gibi uyarılar yapmak durumunda kalıyoruz. Gazetecilikte normalde haberleri olabildiğince hızlı girmek çok önemliyken, biz bazı haberleri girmeden önce başka yerlerde yayınlanmasını bekliyoruz, “hemen atlamayalım, dikkat çekmeyelim” diyoruz. “Sıkıntılı” haberler olunca önce özellikle BBC Türkçe, Deutsche Welle Türkiye, Sputnik Türkiye, Amerika’nın Sesi gibi yabancı ajansların Türkçe sitelerinin, ya da başka sitelerin girmelerini bekliyoruz ve haberde de özellikle onları kaynak olarak belirtiyoruz ki, kendimizi biraz sağlama alalım.

Bir dönem Türkiye Rusya ile gerilim yaşayınca Sputnik Türkiye’ye bile erişim engeli uygulanmıştı. Yine bir dönem BBC Türkçe’nin haberleri ve muhabirleri hedef haline getirilmişti. Bu dönemden sonra bu siteler bile daha dikkatli, kontrollü yayın yapmaya başladılar. Özellikle Sputnik Türkiye sitesi Rusya-Türkiye yakınlaşmasına da paralel Anadolu Ajansı kıvamında haberlere yer verdi. Düşünün, arkasında koca devletler olan yayınlara bile bunlar yapılabiliyorsa, bizim gibi bağımsız yayıncılık yapanlar nasıl otosansür yapmasın?

Yabancı ajansların Türkçe sitelerinin hem sosyal medya takipçileri, hem okunma oranları çok yükseldi. Bunun nedenlerinden bazıları ülkedeki medyanın %95’inin iktidar tarafından ele geçirilmesi, kalanının da ekonomik sıkıntılarla zar zor ayakta kalıp, yeterli editör ve muhabir istihdam edemeyip, özgün içerik üretememesi. Yabancı ajansların Türkçe siteleri ekonomik avantajları, görece editoryal bağımsızlıkları sayesinde haber açlığı çeken kitleler tarafından daha yoğun takip edilir hale geldi. Dünyanın hangi ülkesi vardır ki binlerce “yerli” medya organı varken halkın önemli bir bölümü haberleri yabancı ajanslardan takip etsin? Mesela İngiltere’de, Rusya’da, Almanya’da insanlar haberleri Türkiye’nin Anadolu Ajansı’ndan takip eder mi?

Bu durumdan da, yapmak zorunda kaldığımız otosansürden de kurtulacağımız özgür günler umuduyla “Survivor Türkiye”de hayatta kalmaya çalışan tüm yurttaşlarımıza başarılar…