Coronavirüs bulaşısının yayılmasını önlemek için yapılan kısıtlamalara karşı durmanın anlamı yok. Toplumun genel sağlığının koruması için bu kısıtlamaların getirilmesi zorunlu. Bunların yetersizliğinden yakınılması gerekmekte. Yalnızca 20 yaş altı gençlerin, çocukların, 65 yaş üstü insanların evlere kapatılmasıyla bu sorunun çözülemeyeceği açık. Bu uygulama sorunu çözmekten uzak. Tüm nüfusun belli bir süre tam kapanmasıyla olanaklı olacağı düşülen önlemleri alma zamanı çoktan geçti.

65 yaş üstü, 20 yaş altı nüfusa kısıtlama getirilmesinin bilimsel, akılcı bir açıklaması yok.

Bulaşıdan en çok zarar görme tehlikesi olan yaşlılarla yüksek bulaştırma potansiyeli taşıyan gençler, çocuklar olmak üzere iki kesimin toplum yaşamının dışına çekilmesi coronavirüs bulaşışı sorununu temelden çözemedi. Üretime katılmayan bu kesimlerin, virüsün yayılmasından sorumlu tutulması anlamsız. Gezen, toplu taşıma araçlarına binen, fiziksel uzaklıkları koruyamayan, bu nedenlerle virüsün yayılmasına gençlerden, yaşlılardan daha çok neden olan 21-65 yaş arası nüfusa yönelik önlemler almadan bu sorun çözülmez.

Bilim insanlarına göre 14 günlük toplu kapanma virüsün yayılmasını büyük oranda kontrol altına alacak.

Her gün yüzlerce insanın ölmesi mi iyi, 14 gün devletin gelir kaynaklarının kesilmesi mi iyi? Bu soruya akılcı bir yanıt verme gereği ortada.

Bundan önceki alınan önlemler, yalnızca devletin gelirleri açısından yaklaşılan önlemler oldu. Alınan, daha doğrusu alınmış gibi gösterilen önlemler, virüsün yayılmasını önleyemedi.

İnsanı, insan yaşamını, devletin gelirlerinden daha değersiz gören bir anlayışla, insana yönelik sorunlar çözülemez.

Eğer virüsten kurtulmak, günde yüzlerce insanımızın ölmesini engellemek istiyorsak, nüfus dilimleri arasında tam kapanma yoluna gidilmesi kaçınılmaz olarak gözükmekte. Geceleri sokağa çıkma yasağı gibi gülünç önlemlerle bu sorunla başa çıkılmaz.

Almanya Federal Cumhuriyeti tam kapanmaya giriyor.

Bir sürü hastalıkların iyileştirilmesi ertelenmiş durumda. İnsanlar sağlık hizmetlerine ulaşamıyor. Sağlık kurumları ivedi olmayan olaylar dışında hiçbir sağlık sorunuyla ilgilenmiyorlar. İnsanlar coronavirüs bulaşışından ölmese, başka hastalıklardan ölüyorlar.

Normalleşme sürecine çok erken girildi

Normalleşme sürecine çok hızlı, bilinçsiz biçimde girildi. Yurttaşların ölmesi kalması değil, devletin gelirlerinin azalmaması düşüncesinin ürünü olduğu anlaşılan bölük pörçük kapanmaların sorunu kökten çözmeye yetmediği anlaşılmış olmalı. Coronavirüs bulaşışını önleme değil algı yönetimi için, önlem aldın mı aldım türünden uygulamalarla bu sorunun altından kalkılamayacağı açık.

Zorunlu üretim, bu üretim maddelerinin dağıtımı dışında, herkesin, her kesimin belli bir kapanma süreci yaşaması gerekmekte. Şehirlerarası ulaşımı durdurmak kaçınılmaz.

Türkiye Cumhuriyeti’nin koronavirüsle savaşımı sürecinde, halkın sağlığını değil ekonomik kaygıları önceleyen önlemler yoluna başvurması yapılması gereken uygulamalar olamadı.

Ölü sayıları 10’lu rakamlardan 400’lü rakamlara çıktı. Bunun bir sorumluluğu olmalı.

Yönetimin öngörüsüzlüğü yüzünden on binlerce yurttaş öldü. Bunun bir sorumluluğunun olması gerekmez mi?

“Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) en son sabah saat 10.00'da (26.11.2020) güncellediği verilerine göre Türkiye, günlük vaka sayısında dünyada 3'üncü, Avrupa'da ise 1'inci sırada yer aldı”. (BirGün Gazetesi, 26.11.2020)

Coronavirüs bulaşışı sayılarının çok düşük gösterildiği, Sağlık Bakanlığı açıklamalarında verilen sayıların 20 ile çarpılması gerektiğinin ileri sürüldüğü Türkiye Cumhuriyeti’nin tüm gizlemelere karşın durumu bu. Bu durumu bir başarı olarak görme olanağı var mı?

“Sağlık Bakanlığı’nın mart ayından 10 Aralık 2020 tarihine dek Covid-19 sebebiyle 15 bin 751 yurttaşın vefat ettiğini raporlamış olmasına rağmen aynı dönemde 11 büyükşehir ve 9 il belediyesinde Covid-19 ve bulaşıcı hastalık sebebiyle 29 bin 669 yurttaşın vefatının kaydedilmiş olması “iktidarın şeffaflıktan uzak olduğu” yönünde değerlendirildi”. (BirGün Gazetesi, 12.12.2020)

11 Büyükşehir Belediyesiyle, 9 il belediyesinde açıklanan sayı, Sağlık Bakanlığı’nın tüm ülke için açıkladığı sayının yaklaşık iki katı. Bu çelişkili sayılarla Dünya 3. Olmuşuz. Gerçekte Dünya 1. olmamız gerekmez mi?

İnsanı, insan sağlığını korumaktan daha öncelikli bir iş yok. Hiç zaman yitirmeden insanımızı virüslerden koruyacak, kurtaracak önlemleri almak gerekiyor.