Size bağlı olsaydı hangi hukuka inanmak isterdiniz? Sizin için hangi hukuk güçlüdür?

Dünya’da birçok hukuk sistemi var.

Tabi hukuk; bağımlı, bağlı, bası yani yazılı anlamlarına gelen bir hukuktur. Buna yasa demek yanlış olmaz. Yasa ise bir ülkenin demokrasi ile kurduğu bağ oranında şekillenir. Bu hukuk türünü biliriz. Türkiye’de ayrı, İsveç’te ayrıdır. Ülke demokrasisi oranında şekillenir.

Hukuk şeklinin demokratikliği bir yana hukukun mahkeme şekli de dünyada ikiye ayrılır. Jürili hukuk ve normal hakimli savcılı hukuk vardır. Dünyanın çoğu ve Avrupa bu yöntem ile hukuku icra eder.

Jürili hukuka, Angola Sakson hukuk demişler. Başta Amerika ve İngiltere’deki hukuk gibi. Filmlerden biliriz.

Bunun yanında İslam hukuku vardır. Bazı ülkelerde uygulanır.

Bunların hepsini şuradan buradan biliriz. Tanımlı bir teori ve pratik içindeler.

Doğal yada doğa hukuku diye bir şey duydunuz mu?

Bu hayatın hukukudur. İnsan sevgisi ve saygısını konu alır. Etik diye büyük ve tarihsel bir disiplin ile hayata sirayet eder. Bunu kimileri vicdan ile de açıklar. Özgürlük, eşitlik, yaşama hakkı, ifade hakkı, barınma hakkı, güvenlik hakkı gibi birçok mesele üzerinde şekillenir. Bu hukuk insana ve doğaya ait ve uygundur. Bazı ülkelerde buna “sessiz kanunlar” denir.

Bu sessiz kanunlara sahip çıkan o alanda yaşayanlardır. Buna gelenek, töre, racon, mahalle ahlakı, kültür diyelim, ismi ne olursa olsun varlığı tartışma götürmez.

Bu bilinçli ve planlı bir şekilde yok edildi. Bu ülkede bazı mahalleler vardı. Mahalle fiziksel olarak ne kadar değişse de hala devrimciler etkisini sürdürüyordu. Misal gece kondu iken apartman, apartmandan yüksek katlı evlere dönüşse de ve dahi kimi yerde üç, dört defa yıkılıp yeniden inşa edilse de o alanlarda hala devrimciler etkisini sürdürmektedir. Çünkü fiziksel çevre değişse de “mahallenin ruhu” hala varlığını sürdürmektedir.

İki şey oldu.

1-Devlet bu tür mahallelerde çürümeye neden olan her türlü olaya yol verdi. Birbirimizi kandırmayalım. Türkiye haritasını açalım. Şu uyuşturucunun ekilip satılmadığı ve dahi kullanılmadığı neresi kaldı? Mafya organizasyonun olmadığı, kumarın ve kaçak iddianın oynatılmadığı neresi var?

2- Devrimciler hayattan koptu. Yeni dönem devrimciler entel dantel garip bir hal aldılar. Halka rağmen, halktan kopuk bir şey çıktı ortaya. Bu zayıflıktan kaynaklı değil. Başka bir şey var ortada. 1990’lı yıllarda Adana Kiremithane’yi düşünün, bir de şimdiki halini. Mersin Demirtaş mahallesini, Ankara Altındağ’ı, Samandağ’ı, Samsun’u düşünün, Diyarbakır’ı düşünün. İstanbul’u düşünün.

Bu meseleler uzun, lakin iki vaka var ki, bu vakalar derin bir yaradır.

Birinci vaka; İstanbul Esenyurt'ta bulunan Cihan Tekstil'den tazminatı verilmeden atılan Reyhan (Meya) Kara adlı işçi, işyeri önünde basın açıklaması yaptığı sırada patron Şükrü Üner'in saldırısına uğradı ve taşla kafası yarıldı.

İkinci vaka; Samandağ’da üç ay önce Gökhan Çobancı adlı bir vatandaş, ailesinin gözleri önünde, trafikte darp edilerek öldürüldü. Üç ay sonra eşi Yağmur Çobancı bu olaya dayanamayarak intihar etti.

Nereden nereye gelindi. Peki burada suç kimde?

Bu uzun bir tartışmadır. Çok sözümüz var. Lakin bu yazıda tek bir anafikir var, o da nereden nereye geldik. Biraz düşünelim… Biraz düşünelim.